Fıtrat, neden hep işçi ve yoksulu buluyor?

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde 31 Ekim günü yaşanan katliam gibi trafik kazasında 18 mevsimlik tarım işçisinin yaşamını yitirmesine yönelik tepkiler sürüyor.

Abone ol

Yusuf Yavuz

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde 18 mevsimlik tarım işçisinin ölümüyle sonuçlanan katliam gibi kazanın ardından konuyla ilgili bir açıklama yapan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Özden Güngör, hatalı tarım politikaları nedeniyle tarımdan koparılan çiftçinin, örgütsüz, dağınık ve ucuz işgücüne dönüştürüldüğünü belirterek, “Tarımsal faaliyette bulunacakları topraklarının olmaması ya da geçimlerini sağlayacak bir faaliyetleri bulunmaması nedeniyle, yılın büyük bölümünü aileleri ile yaşadıkları yerden uzakta geçirmek zorunda kalan tarım işçilerinin yaşadığı olumsuzluklar, beraberindeki çocuklarının mahrum kaldığı eğitim imkânları başta olmak üzere, yetersiz beslenme ve barınma sorunları nedeniyle daha da artmaktadır” dedi.

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde 31 Ekim günü yaşanan katliam gibi trafik kazasında 18 mevsimlik tarım işçisinin yaşamını yitirmesine yönelik tepkiler sürüyor. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Özden Güngör, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, mevsimlik tarım işçiliği koşullarının iyileştirilmesi ve insanca yaşayabilme olanaklarının oluşturulabilmesi için yetkilileri göreve davet etti.

‘İŞİN FITRATINDA VAR’ DEMEK SORUMLULUKTAN KAÇMA BAHANESİ

Yalvaç ve Ermenek’ten gelen ölüm haberleriyle kahrolduklarını dile getiren Güngör, meydana gelen kaza ve can kayıplarını, “işin fıtratında var” diyerek kaderci bir yaklaşımla değerlendirmenin sorumluluk makamlarında olanların kendilerini sorumluluktan kurtarmak için öne sürdükleri bahane olmak dışında hiçbir anlam ifade etmediğini söyledi. Açıklamasında, “Neden ‘fıtrat’ hep işçileri, yoksulu buluyor?” sorusunu yönelten Güngör, çözümün bunu sorgulamaktan geçtiğine dikkat çekerek şunları kaydetti:

DEVLET ELİYLE TAŞERONLAŞMA YAYGINLAŞTIRILDI

“Dünyanın 17 inci büyük ekonomisi olmakla övünülen bir ülkede, iş kazalarında ilk sıralarda yer almak, derin bir çelişkiyi olarak karşımıza çıkıyor. 1980’lerden itibaren uygulamaya konan neo-liberal politikalarla emek örgütlenmelerinin, sendikal hareketlerin içinin boşaltıldığı süreçte, emek sömürüsüne ve güvencesiz çalışma esasına dayanan taşeronlaşmanın bizzat devlet tarafından en yaygın çalışma yöntemi olarak kullanıldığı göz önüne alındığında, yaşananlara şaşırmamak gerekiyor. Her şeyin makroekonomik göstergelerle ‘büyüme’ye endekslendiği bu yıllarda ‘kalkınma’ göstergelerine, insan refah göstergelerine vurgu yapılmaması kayıt dışılığın, haksızlığın resmi olarak dışa vurumudur.

TOPRAKTAN KOPARILAN ÜRETİCİ UCUZ İŞ GÜCÜ OLDU

Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren yapılan birçok girişime karşın bir türlü toprak reformu gerçekleştirilememiş, uygulanan yanlış ve hatalı tarım politikalarıyla çiftçi üretim süreçlerinin dışına çıkmıştır. Yüksek girdi fiyatları nedeni ile tarımsal üretimin karlı olmaktan çıkması, Belçika büyüklüğünde bir arazinin tarım dışı kalmasına yol açmıştır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, rant ve kar hırsıyla zeytinlik alanlara, meralara, tarım topraklarına yönelik saldırılar hukuk ayaklar altına alınarak ya da yasal kılıfları hazırlanarak, hız kesmeden devam etmektedir. Sonuçta çiftçi tarımdan koparılmakta; kalifiye olmayan, örgütsüz, dağınık ve sermayenin istediği ucuz insan kaynağına dönüştürülüyor. Bu maden cinayetleri için de, tarım işçiliği cinayetleri için de geçerli.”

TARIMDAKİ AÇMAZIN FATURASI MEVSİMLİK İŞÇİYE

Ürün fiyatlarının, girdi fiyatları karşısında geri kalması ve giderek azalan gelirin; örgütsüzlük ve taşeron çalışma ile bir araya geldiğinde mevsimlik tarım işçilerine ödenen ücretlerin daha da düşerek çalışma koşullarındaki olumsuzlukların artmasına ve iş güvencesinin ortadan kalkmasına yol açtığına dikkat çeken Güngör, “tarımsal faaliyette bulunacakları topraklarının olmaması ya da geçimlerini sağlayacak bir faaliyetleri bulunmaması nedeniyle, yılın büyük bölümünü aileleri ile yaşadıkları yerden uzakta geçirmek zorunda kalan tarım işçilerinin yaşadığı olumsuzluklar, beraberindeki çocuklarının mahrum kaldığı eğitim imkânları başta olmak üzere, yetersiz beslenme ve barınma sorunları nedeniyle daha da artmaktadır” diye konuştu.

‘AÇLIK EN GELECEKTE BÜYÜK TEHDİT OLACAK’

Yetersiz beslenme ve açlığın yakın gelecekte en büyük tehdit olacağına da değinen Güngör, gıda güvencesinin teminatı olan tarım sektörünün rasyonel ve ülke gerçeklerine uygun olarak planlanmasına, üretimin sürdürülebilirliğine yönelik politikaların hayata geçirilmesine ve ‘kendi kendine yeterli ülke’ niteliğinin kazanılmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunduğunun altını çizdiği açıklamasında ayrıca şu görüşlere yer verdi:

‘TARIM ÇALIŞANLARININ YAŞAM KOŞULLARI İYİLEŞTİRİLMELİ’

“Yapılacak planlama ve uygulanacak politikaların olmazsa olmazı, kır emekçilerinin emeklerinin karşılığını alacağı bir pazarlama düzenini ve örgütlenme yapısını mümkün kılmasıdır. 2014 yılının Birleşmiş Milletler tarafından ‘Aile Çiftçiliği’ yılı olarak ilan edilmesi, bu konudaki zorunluluğu açıkça ortaya koyan bir yaklaşımdır. ‘Dünyayı besle, yeryüzünü önemse’ ilkesini taşıyan bu yaklaşım, şüphesiz ki öncelikle tarım çalışanlarının önemsenmesini, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini gerektirmektedir.

‘İŞİN FITRATINDA OLMASI GEREKEN DÜZENLEMELER UYGULANMALI’

Mevsimlik tarım işçiliği koşullarının iyileştirilmesi için; tarım aracılığı sisteminin işleyişinin disipline edilmesi, işverenlerin sorumluluklarını yerine getirmesi, işçilerin sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, her şeyden önce karar verici siyasi otoritelerin sosyal hukuk devleti adına yapmaları gereken Anayasal görevleridir. Bunun için yetkilileri insanca yaşam koşullarının oluşturulmasında ‘işin doğal fıtratında olması gereken’ gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce yapmaya ve tavizsiz olarak uygulamaya davet ediyoruz.”

Koy betonla doldurulacak Yurt "Dalında mı kalsın?" Yurt Hatay'da büyük operasyon! Yurt Devlet köylülerin değil, Kolin'in yanında Yurt