AKP'li ve MHP'li vekiller toplantıdan “kaçtı“
Avrupa Parlamentosu tarafından Arnavutluk’un başkenti Tiran’da 20-21 Kasım’da gerçekleştirilen “Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks) Dahil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması” başlıklı seminere katılacağı açıklanan TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi AKP’li Mehmet Metiner ile Ziver Özdemir ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi MHP’liRuhsar Demirel toplantıya katılmadı. Tiran’a giden Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanvekili, CHP’li Binnaz Toprak, “3 milletvekili korkup kaçtı, AKP’li Nursuna Memecan cesaret edip geldi. Sırf bu durum bile LGBTİ bireylerin Türkiye’deki durumunu gösteriyor” dedi.
Avrupa Parlamentosu tarafından Arnavutluk’un başkenti Tiran’da 20-21 Kasım’da gerçekleştirilen “Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks) Dahil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması” başlıklı seminere katılacağı açıklanan TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi AKP’li Mehmet Metiner ile Ziver Özdemir ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi MHP’liRuhsar Demirel toplantıya katılmadı. Tiran’a giden Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanvekili, CHP’li Binnaz Toprak, “3 milletvekili korkup kaçtı, AKP’li Nursuna Memecan cesaret edip geldi. Sırf bu durum bile LGBTİ bireylerin Türkiye’deki durumunu gösteriyor” dedi.
Milli Gazete semineri “Ahlaksız davet” olarak nitelendirirken, “cinsel sapkınlık semineri” için Tiran’a gidecek milletvekillerine “Milletten aldığınız ‘Milli iradeyi’ küresel sapıklık, sapkınlık ve ahlaksızlığa alet etmeyin!” diye seslendi. Toplantıya sadece AKP’li Memecan ile CHP’li Toprak katıldı. Toprak, “Üç milletvekili korkup kaçtı. Bu bile LGBTİ bireylerin Türkiye’deki durumunu gösteriyor” derken, seminerle ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Konu, genel olarak ayrımcılığa uğrayan azınlık gruplardı, buna tabii ki LGBTİ’ler dahildi. Türkiye adına Nursuna Memecan konuştu, ayrımcılığa karşı olduğunu, LGBTİ’lerin haklarının teslim edilmesi gerektiğini söyledi. Ben de LGBTİ’lerin sorunlarını anlattım. İş bulamıyorlar, bulduklarında kimlikleri belli olursa işten atılılıyorlar, ev bulamıyorlar. Özel sektörden bahsetmiyorum, benim tanıdığım öğretmenler var. Biri başka hiç iş olmadığı için seks işçiliğine yöneldi. Bir gay öğretmen işten atılmış, iş bulamıyor. Hatta Milli Eğitim Bakanı’na söyledim. Hiç olmazsa bakanlık içinde başka bir görev verin, dedim. Onu bile vermediler. LGBTİ’lilerin şikâyetlerini kendi kulaklarımla duydum. Bir üniversite öğrencisini polis karakola götürmüş, pantolonunu indir, demişler, slip görünce Kabahatler Kanunu’ndan ceza yazmışlar. Korkudan slibin üzerine boxer giydiklerini anlatıyorlar. Meclis’te LGBTİ’lerin durumuyla ilgili verdiğim önerge AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Ayrıca, ‘Biz buraya 4 kişi gelecektik. Ama gelmeden önce iki aşırı dinci gazete, bunlar sapıkları koruyorlar, TBMM de AB’nin sapıkları koruma projesine alet oluyor, diye yayın yaptı, üç kişi korkup kaçtı’ dedim. Çok şaşırdılar. ‘Çok şükür Nursuna Memecan Hanım cesaret edip geldi’ dedim, oradaki başkan da kendisini tebrik etti.”
Toplantıda, “Türkiye uluslararası sözleşmelere imza atıyor, ama bunları iç hukukuna yansıtmıyor” dediğini de aktaran Toprak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de farklı kimlikte olanlara karşı çok ciddi sorunlar var. Mesela Aleviler, cemevi talepleri var. Hem Aleviler, hem gayrimüslümler vergi veriyor ama Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan hizmet alamıyorlar. Diyanet sadece Sünnilere hizmet götürüyor. Romanlar, LGBTİ’ler ayrımcılığa uğruyor. Özellikle Anadolu’da farklı olan herkes ayrımcılığa uğruyor. Uzun saçlı, küpe takan erkek ya da muhafazakâr şehirlerde biraz kısa giyen, kısa kollu giyinen kadınlar ayrımcılığa uğruyor. Daha önceki dönemlerde bu tür ayrımcılık başörtülülere de yapılıyordu. Bunları anlattım ve ‘Türkiye gibi AB’ye üye adayı ülkelere daha fazla karışılması lazım’ dedim. Kendi kendilerine düzeltmiyorlar durumlarını. Gerek devlet, gerekse halk arasında ayrımcılık kendi kendine gitmiyor. ‘Türkiye raporunda yazdık bunları’dediler. Ben de çok genel yazıldığını, sanki direktiflere uyulmuş gibi yapıldığını ama uyulmadığını anlattım.”
Kaynak: Cumhuriyet