Nazım Hikmet'in doğum gününde bilinmeyen yazısı ilk kez Türkçeye çevirdi

Aydınlık gazetesinden Mehmet Perinçek, Nâzım Hikmet’in ölmeden önceki son yazılarından birini ilk kez Türkçeye çevirdi.

Abone ol

İşte o yazı:

Bugün büyük şair Nâzım Hikmet’in doğumunun 116. yıldönümü. 15 Ocak 1902 tarihinde dünyaya gelen Nâzım Hikmet, Türkiye’den ayrıldıktan ve SSCB’ye yerleştikten sonra Sovyet basınında birçok yazı kaleme almıştır. Bunların çok ciddi bir kısmı Türkçeye çevrilmemiş ve yayımlandıkları gazete ve dergilerin sayfalarında kalmıştır.

Bugün sizlere Nâzım’ın ölmeden önceki son yazılarından birini ilk kez Türkçe olarak sunuyoruz. 3 Haziran 1963 günü hayatını kaybeden Nâzım, ölümünden yaklaşık bir ay önce, 1 Mayıs vesilesiyle “Komünist” başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu yazı, SSCB’de haftalık basılan “Novoe Vremya” (Yeni Zaman) dergisinin 1 Mayıs 1963 tarihli sayısında yayımlanmıştır.

Rusçadan çevrilmiş tam metnini aşağıda okuyacağınız yazıdaki ara başlıklar bize aittir.

KOMÜNİST

Yirminci yüzyıl, yeni bir insanı tanıdı. Onun adı Komünist. Yirmi birinci yüzyılda dünyanın dört bir bucağında sadece elleri ve kalpleri büyük özgürlüğe kavuşmuş olanların, yani komünistlerin yaşayacağını düşünüyorum. Yeryüzündeki bütün halkların yüce kardeşliğinin mutlak zaferine inanıyorum. Hiçbir yerde, hiçbir kıtada insanın insanı sömürmediği, başkasının emeğiyle yaşamadığı gün gelecek. İnsanlar birbirlerini öldürmeyecek, hapishaneler, toplama kampları, ordular, işsizlik, açlık, şifasız hastalıklar, erken yaşlanma, cehalet ortadan kalkacak. İnsanlar, her yerde ve her şeyde birlikte olacak, sadece yârinin yanağında yalnız kalacak. İnsanlar, birlik halinde istedikleri yönde, mutluluk yolunda kendi tarihlerini yaratacaklar.

Ben, buna inanıyorum. Emekçi halkın iktidarı eline aldığı ülkelerde, komünistin ter dökmediği yer yoktur; tarımda ya da ormancılık alanında, fabrikada ya da bilim kurumlarında, sanat ya da edebiyat cephesinde, her yerde o, komünizmin ve sosyalizmin kurucularının en ön sırasındadır. Harika geleceğin örgütçüsüdür, yeni dünyanın inşasında omuzlarında en ağır kirişleri taşımaktadır.

ÇARPIŞMANIN EN ÖN SAFINDA

Kapitalist ülkelerde, faşizmin, ırkçılığın, milli şovenizmin ve emperyalizmin bayrağının hâlâ dalgalandığı ülkelerde, milli bağımsızlığını elde etmiş ya da bu bağımsızlık için hâlâ mücadele eden ülkelerde komünist, çarpışmanın en ön safındadır. Özgürlük, insanın refah ve mutluluğu, geniş halk kitlelerinin mutluluğu mücadelesinde hiç kimse komünistlerin savaştığı ve savaşmakta olduğu kadar hiçbir zaman savaşmamıştır.

1963 yılının dünya haritasına bir bakın. Emekçilerin dayanışma bayramı olan bu günde, 1 Mayıs’ta İspanya’da, Portekiz’de, Yunanistan’da, bazı Yakındoğu ve Latin Amerika ülkelerinde, Güney Vietnam’da, Güney Kore’de, sayamayacağın birçok yerde, hapishanelerde binlerce yurtsever eziyet çekiyor. Bu yurtseverlerin de büyük kısmı komünistlerdir. Sorun bu hapishanelerin sahiplerine, diktatörlere, faşist generallere, ırkçı yöneticilere, sorun onlara: Kim sizin uzlaşmaz düşmanınız? Hepsi tek bir cevap verecektir: Uzlaşmaz düşmanımız komünistlerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde tröstlerin hükümeti, mahkemeler, gizli polis ve Pentagon neden komünist avındadır? Çünkü bu ülkede, her yerde olduğu gibi, komünistler, insanın insanı sömürmesine, ırkçılığa, nükleer savaşa ve emperyalizme karşı çıkıyor.

MİLLİ BAĞIMSIZLIK VE MİLLİ ONUR İÇİN

Irak’ta komünistleri neden kurşuna diziyorlar? Onları neden cezaevlerine atıyorlar? Evet, çünkü komünistler, her yerde, emperyalizmin zincire vurduğu her ülkede olduğu gibi Irak’ta da gerçek milli bağımsızlık için, milli onur ve refah için, halk kitlelerinin kendi haklarını savunmasını sağlayan demokrasi için hareket ediyor. Zira Irak yurtseverlerinin en yurtseveri komünistlerdir.

Neden Yunanistan’da binlerce komünist, erkek ve kadın, hapishane duvarlarının arasında eziyet görüyor? Nikos Beloyannis ve birçok diğer komünist neden öldürüldü? Çünkü Yunanistan’ın kara günlerinde, işgal günlerinde Yunan komünistleri, Alman faşizmine karşı en ön saflarda savaşmıştır. Çünkü Yunan komünistleri, Yunanistan’ın emperyalistlerin tutuşturduğu nükleer yangında büsbütün yanmasına karşı çıkmaktadır.

VATANINA LAYIK OLMAK

Franco, Julián Grimau’yu 25 sene önce İspanyol halkı faşist ayaklanmaya karşı savaştığı zaman en ön saflarda olduğu için öldürmüştür. Onu bugün İspanya’da demokratik haklar için, yeryüzünde barışın korunması için mücadele ettiğinden öldürdüler. Tam da bunun için Francao, Grimau’yu öldürdü.

Faşizmin hücrelerini dolduran onurlu ve vatanına layık İspanyollar arasında komünistler ilk sıradadır. Bu böyledir, çünkü her yerde olduğu gibi İspanya’da da komünistler, mücadelenin tüm yükünü omuzlarında taşıyabilmektedir. Gün doğmadan önce silâh namlularının önünde başları dik bir şekilde durabilmekte ve haykırabilmektedirler: “Komünist gibi yaşadım ve komünist gibi ölüyorum!” Hangi dili konuşmadılar, hangi milletten olmadılar, hangi toplumsal ve tarihi koşullarda yaşamadılar ki! Tüm dünyanın komünistlerini tek bir amaç birleştiriyor: İşçi sınıfına ve emekçi halka inanç, yeryüzünde insanın insan gibi yaşayabileceğine inanç. Fethedildiği zaman uzayda da.

Ve bütün komünistleri birleştiren tek bir bayrak var: Marx-Engels-Lenin bayrağı. Bu bayrağa kazınmıştır: Sosyalizm, komünizm, demokrasi ve özgürlük, kapitalizme, emperyalizme, sömürgeciliğe karşı, savaşa karşı uzlaşmaz mücadele.

Biliyorum ki, yerkürenin altıda bir yerde komünizmi inşa eden Sovyetler Birliği’nin komünistleri, Bir Mayıs’ta hapishanelerde eziyet gören kardeşlerini hatırlayacak. Onları hiçbir zaman unutmayacak!

Gericiliğin kurbanlarına, sermayenin esirlerine özgürlük!

XX. YÜZYILIN EN MUTLU İNSANI

1 Mayıs’ta nerede olmadın ki! Kızıl Meydan’da, bayrakların ve şarkıların arasında ya da hapishanede demir parmaklıkların ardında! Doğumhanenin kapısında kucağında bebekle karını mı bekliyorsun ya da kurşuna dizilme tehdidiyle cezaevindeki hücrende acı mı çekiyorsun, ama eğer bir komünist gibi çalıştıysan, bir komünist gibi düşündüysen, bir komünist gibi savaştıysan ve bir komünist gibi yaşadıysan, XX. yüzyılın en mutlu insanısın!

‘VE ANCAK KOMÜNİSTLER AND İÇER BÖYLESİNE HİLESİZ’

Nâzım’ın yazısında bahsettiği Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komite üyesi olan Nikos Beloyannis (1915-1952), 1930’larda tutuklandıktan sonra 1941’de Nazi işgal güçlerine teslim edilmiştir. 1943’te kaçmayı başaran Beloyannis, partizan hareketinin önemli liderlerinden biri olmuştur. Yunan İç Savaşı (1946-49) sırasında da harekete önderlik eden Yunan komünist, 1950 sonunda tutuklanmış, 20 Mart 1952’de de kurşuna dizilmiştir. Yunan devrimcinin yargılandığı sırada mahkemeye karanfille çıkması ve idam kararının ardından karanfille çekilen o meşhur fotoğrafı, Nâzım’a ilham kaynağı olmuş ve cezasının infazından kısa bir süre sonra Türk şair aşağıdaki şiiri yazmıştır:

KARANFİLLİ ADAM

Seher karanlığında,

projektörlerin ışığında,

kurşuna dizilen beyaz karanfilli adamın

fotoğrafı,

duruyor üstünde masamın.

Sağ eli

tutuyor karanfili

bir ışık parçası gibi Yunan denizinden.

Karanfilli adam

ağır kara kaşlarının altından

bakıyor cesur çocuk gözleriyle,

hilesiz bakıyor.

Türküler ancak böylesine hilesizdir

ve ancak komünistler

and içer böylesine hilesiz.

Dişleri bembeyaz :

gülüyor Beloyannis.

Ve elindeki karanfil,

bu yiğit,

bu rezil

günlerde

söylediği sözlerden biri gibi insanlara...

Mahkemede çekildi bu fotoğraf.

İdam kararından sonra.

Moskova, 26 Mayıs 1952

‘İSPANYA ALINYAZIMIZDADIR HEPİMİZİN’

Nâzım’ın yazısında andığı İspanyol komünist Julián Grimau García (1911-1963), İspanya İç Savaşı sırasındaki faaliyetlerinden dolayı idama mahkûm edilmiş, dünya çapındaki tepkilere rağmen cezası, Nâzım’ın bu makalesinin yayımlanmasından on gün önce 20 Nisan 1963 günü infaz edilmiştir.

Türk şair, İspanya İç Savaşı’na en başından itibaren ilgi göstermiştir. Tutuklu iken hapishanenin duvarında, altında “Talihsiz Yusuf’un Gemisi” yazan bir gemi resmi görünce bundan hareketle o sırada sürmekte olan İspanya İç Savaşı’nı konu alan bir kitap hazırlamaya karar vermiştir. Kitabın adı “Talihsiz Yusuf’un Gemisiyle Barselon’a Seyahat” olacaktır. Ancak 1937’de dört şiir (“Yusuf’un Hikayesi”, “Yolculuk”, “Denizdeki Şişe” ve “Karanlıkta Kar Yağıyor”) yazdıktan sonra tasarı yarıda kalmıştır. Ayrıca “Haber Akşam Postası” gazetesinde 1 Ocak 1938’de tefrika edilmeye başlanmış, “kahrolası aczinden” katılamadığı İspanya İç Savaşı’nı konu alan “Yaşamak Hakkı” adlı romanı da yarım kalmıştır. Nâzım, sunduğumuz “Komünist” başlıklı yazısından yaklaşık bir sene önce de aşağıdaki şiiri kaleme alacaktır:

İspanya İç Savaşı döneminden bir poster: “No Passaran!” (Geçit yok!)

İSPANYA

Kimimiz altmışındadır kimimiz gitti daha ötelere kimimiz bir avuç kemiktir çoktan

İspanya gençliğimiz

İspanya bir kanlı güldür göğsümüzde açılmış

İspanya arkadaşlığımız ölümün karanlığında

İspanya arkadaşlığımız aydınlığında altedilmez umudun

ve koca zeytin ağaçları yırtık pırtık ve toprak sarı ve toprak kırmızı ve delik deşik

kimimiz altmışındadır kimimiz gitti daha ötelere kimimiz bir avuç kemiktir çoktan

39’da düştü Madrid

acı tatlı neler geçti o gün bugündür başından insanoğlunun

İspanya 39’da düştü

öfkeli sıcak sesi geliyor Asturya madenlerinden 62’de

Bilbao’da aydınlığı altedilemeyen umudumuzun

İspanya gençliğimizdi İspanya gençliğimizdir

İspanya alınyazımızdadır hepimizin

20 Mayıs 962, Moskova

Nâzım Hikmet, 50. doğum günü şerefine Moskova’da Çaykovskiy Konser Salonu’nda düzenlenen törende “Bahri Hazer” şiirini okuyor, 24 Ocak 1952. (Rusya Film Fotoğraf Belgeleri Devlet Arşivi (RGAKF) 17852) Nâzım’ın şiirlerini Gürcüceye çeviren V. Laperaşvili, 1954 yılında Tiflis’te aynı şiiri Nâzım’ın ağzından dinlemiş ve şu yorumu yapmıştır: “Nâzım, herkesin büyük bir dikkatle dinlediği ‘Bahri Hazer’i büyük bir ustalıkla okudu. Öyle ki, ana dilinde okurken sıra dışı müzikalite hissediliyor ve sanki deniz dalgalarının sesi duyuluyordu.” (Vasiliy Laperaşvili, “Nazım Hikmet v Tbilisi”, Literaturnaya Gruziya, No. 5, Mayıs 1974, s.92) Atatürk’ün de bu şiiri Nâzım’ın kendi sesinden plaktan dinledikten sonra “İşte Türk dilinin şiiri, Türkçe şiirin ahengi budur, şiir böyle olmalıdır” dediği anlatılır. (İ. Hakkı Balamir, age, s.41-42.)

Nâzım, Moskova yakınlarındaki Peredelkino’daki duvarında Türk bayrağı asılı sayfiye evinde.(Saime Göksu, Edward Timms, Romantic Communist: The Life and Work of Nazım Hikmet, Hurst&Company, London,1999,s.263) Bulgaristan’da yaşayan Türk komünistlerinden Fahri Erdinç, 1956 yılında bu eve girdiği zamanı anlatırken şu satırları yazmıştır: “Duvarda, en görünür yerde, spor takımlarının alıp verdiğine benzer bir üçgen bayrak, ayyıldızlı bayrağımız.” Bkz. Fahri Erdinç, Kalkın Nazım’a Gidelim, Varlık Yayınları, İstanbul, 1987, s.52.

Nâzım Hikmet, SSCB’de piyoner kampını ziyaretinde, Kırım, 1952

Ünlü İş adamı Ali Özdemir'in cesedi bulundu! İtiraf etti Gündem Başbakan Binali Yıldırım: ABD terör örgütlerine destek veriyor Gündem Donanma Komutanlığı'ndaki darbe girişimi davası Gündem Sabiha Gökçen Havalimanı'na yönelik terör saldırısı Gündem