Yeraltındaki belgeler geçmişe ışık tutuyor

Ali Şahin’in Solun Büyük Yol Ayrımı kitabı günümüze kadar sol düşünce akımlarının yaşadığı değişime mercek tutuyor. İncelemenin odaklandığı tarihler ise 12 Mart-12 Eylül askeri darbe dönemi... Şahin, geleneksel çizginin, bu iki askeri müdahaleyle kırılmalara uğradığını söylüyor.

Abone ol

Dr. Ali Şahin solda ayrışmalara yol açan tartışmaları, iddialı bir kitapla gündeme getirdi. Şahin yakın dönem sol tarihinde etkili olan neredeyse tüm kurumların açıklamalarını ve yazılı belgelerini bir araya getirerek günümüze ulaşan tespitlerde bulunuyor. Jöntürk devriminden 2019’a kadar sol düşünce akımlarının yaşadığı değişim ve olgunlaşma kitabın ana konusu diyebiliriz. Özellikle 1980 sonrası sosyalistler arasında etkili olan “sivil toplumculuğun” yarattığı tahribat günümüz için önemli dersler barındırıyor. Şahin, büyüteci belgelere tutmakla yetinmemiş Doğu Perinçek’ten Aydın Çubukçu’ya, Ertan Günçiner’den Gökalp Eren’e çok sayıda canlı tanığa incelemelerinin sonuçlarını tartıştırmış. Bu açıdan sosyalist sol tarihi bakımından kütüphanede başvurulması gereken temel incelemelerden biri ortaya çıkmış. Şahin’le kapsamlı çalışmasına ilişkin ayrıntıları konuştuk. Söyleşinin ilk bölümünde Şahin’den araştırma ve bilgileri değerlendirme yöntemini açmasını rica ettik. İkinci ve üçüncü bölümde de “Yol ayrımının” sebeplerine gireceğiz.

Kitabınızda sosyalist solun Türk Devrimiyle ilişkisine yoğunlaşıyorsunuz. İncelediğiniz tarih aralığı ve ilgili kurumları seçerken hangi ölçüleri dikkate aldınız?

12 Mart-12 Eylül askeri darbe dönemini seçmemizin nedeni, sosyalist solun Türk ulusal demokratik devrimlerine bakışındaki daha 1920’lerde oluşan ve 1970’e kadar süren geleneksel çizginin, bu iki askeri müdahaleyle birlikte, geleneksel çizgiden sapma ve kopma oluşturan kırılmalara uğramasıdır. Bu gerçeklik çalışmanın ilgili bölümlerinde daha somut olarak görülecektir. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinin sol düşünce ve akımlar üzerindeki etkinliği ideolojik algılar üzerinde de belirgin bir baskı kurulmasına yol açmıştır.

Bu çalışmada yöntemsel bakımdan bir ön kabul olarak, bilinen kavramsal açıklamalara girilmemiştir. Çalışmada esas alınan yöntem epistemolojik kabuller üzerinden, çalışma dönemi alanına “sağlıklı” biçimde ulaşmak olacaktır. Her bilimsel çalışmada olduğu gibi aranan temel “amaç” bu çalışmada da öncelikli olarak nesnelliği en olduğu biçimiyle yansıtmaktır. Yöntemsel olarak bunun nedeni çalışılan alanın çok tartışmalı ve “saf”ları oldukça farklı bir yelpazeye uzanan bir çeşitliliğe sahip olmasıdır. Türk Devrimi’yle düşünsel bağlar konusunda özellikle 1980 sonrasında ortaya çıkan sosyalist düşünsel akımlardaki devamlılık ve kopuşlar farklı çalışma alanlarının konusu olarak gündeme gelecektir. Bu çalışma ise 1980’lerden sonra giderek kristalize olan Türk Devrimi-sosyalist sol ilişkisine giriş niteliğinde bir çalışma olarak düşünülebilir.

Dönemin tüm önemli sol kurumlarının program, tüzük ve bildirilerinden, yayın organlarından, savunma metinlerinden ve söyleşi metinlerinden yararlanmışsınız. Tasnif, terkip ve tenkit yönteminize ilişkin bilgi verebilir misiniz?

Yakın tarihimizde sol düşün ve siyaset akımlarına ilişkin çalışmalar genel olarak parti-örgüt belgelerinin veya çeşitli anıların yayımlanması düzleminde yoğunlaşmıştır. Özellikle Cumhuriyet tarihiyle ilişkili akademik çalışmalar sınırlı düzeyde. Solun Türk Devrimi’yle olan bağlarının ve fikri çelişkilerinin kendi bulundukları siyasal-toplumsal koşullarda incelenmesi bu alandaki boşluğu dolduracak ve siyasal hayatımızda önemli bir dönemin aydınlanmasına katkıda bulunacaktır. Çalışmanın ilk aşamasında öncelikle böyle bir çalışmayı verimli kılabilecek yeterlilikte arşiv malzemesi, kaynak, veri vs. olup olmadığı netliğe kavuşturulmuştur. Daha önce yapılmış benzer çalışmalar incelenmiş, bilime katkı prensibi ölçülerinde bunların üzerine “ne konulabileceği” ölçülmüştür. Sosyalist tarihin gerek sosyalist literatür okumaları gerekse konu özelindeki dönemsel kaynakların incelenmesi belirli bir doygunluğa ulaştığında çalışma taslak aşamasından proje aşamasına ilerlemiştir. Elbette dönemin yaşayan sol akım liderleriyle yapılabilecek görüşmelerin böyle bir çalışmaya yapacağı katkı da çalışmanın karar motivasyonunda önemli bir etken olmuştur. Aynı zamanda sözlü tarih çalışmasında elde edilen doneler kitabın yazım rotasının belirlenmesinde de araştırmacıya önemli ölçüde rehberlik etmiştir. Çalışılan alan sosyalist akımlar olduğundan kütüphane ve resmi arşivlerde ikincil kaynaklar dışında bütün kaynaklara ulaşılamamıştır. Bunun nedeni pek çok legal-illegal kaynağın buralarda bulunmaması, sol akımların belgelerinin toplatılmalar vs. gibi nedenlerle ya hiç olmaması veya büyük ölçüde eksik olmasıydı. Bu eksiklik özel-kişisel arşivlere ulaşılarak giderilmiştir. Bu arşivler büyük ölçüde kişisel arşivler ile Türkiye Sosyal Tarih Araştırmalar Vakfı ya da Tarih Vakfı gibi kişi veya kurumların katkılarıyla oluşan arşivlerdi. Çalışılan akımların belgelerine büyük ölçüde bu arşivlerden ulaşılmıştır. Özellikle kişisel arşivlerin öyküsü de ilginçtir. Bunlar büyük bir emek,fedakârlık ve çabayla hazırlanmışlar ve iki büyük askeri darbe döneminden “sağ salim” kurtarılmayı başarmışlardır. Kaynakları oluşturan kişiler büyük ölçüde darbe dönemlerinde bu kaynakları “yeraltı”na saklayarak günümüze ulaştırmışlardır. Örneğin burada Trabzon’un yiğit devrimcisi Fikret Ersezer’i anmadan geçmek olmaz. Çalışmada kullanılacak kaynaklar belirli bir ölçüde incelendikten, ikinci el okumalar yapıldıktan sonra yazım aşamasına geçilmiştir. Sol akımların Türk Devrimi algısı için, yayın organları konuyla ilgisi ölçüsünde taranmıştır. Bu aşamada yine belli problemler yaşanmıştır. Bunlar büyük ölçüde çalışmanın bölümlerinin nasıl ele alınacağıyla ilgilidir. Sosyalist akımların Türk Devrimi algıları oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle Türk Devrimi algısı tek bir bölümde, fakat her akımı ayrı ayrı ele alan başlıklarda incelenerek ele alınmıştır. Bu, aynı zamanda bu akımların okuyucu nezdinde düşünsel düzeylerinin ölçülmesini ve örgütsel kıyaslamaların nesnel olarak yapılmasını sağlayacaktır.

Algıların çeşitliliğinin yanında bu algıların oluşumunu sağlayan konu başlıkları benzerlikler göstermiş, bu da yine belirli bir konuda fikri ölçümün elde edilmesini sağlamıştır.

Belgeleri nasıl sınıflandırdınız?

Çalışmanın araştırma safhasında belgelerin şöyle sınıflandırdık:

-Dönemin siyasi akımlarının program, tüzük, bildiri vs. gibi belgeleri,

-Siyasi akımların bu dönemde yayımlamış oldukları legal-illegal yayın organları, dergi, kitap ve bültenleri,

-Polis ve mahkemelerdeki savunma tutanakları,

-Dönemin günlük gazeteleri ve siyasal dergileri,

-Döneme ilişkin yayımlanmış anı ve röportajlar,

-Dönemsel ikincil kaynaklar.

Çalışmaya konu olan dönemde sol akımların ileri gelen başkan, lider vs. şahsiyetlerinin önemli bir bölümü ya da yazı ve fikirleriyle dönemi etkilemiş olan sol aydınlar günümüzde toplumun farklı alanlarında yaşamlarını sürdürmektedirler. Sol siyasal ve düşün akımlarının Türk Devrimi algısı gibi bir konunun seçilmesinde kuşkusuz birinci etken yakın tarih alanındaki çalışmaların sınırlılığıdır. Toplumumuzu düşünsel ve siyasal olarak derinden etkileyen dönemler konusunda, ne yazık ki yapılan çalışmalar sınırlı düzeydedir. Solun Türk tarihi algısı ise daha çok anılar düzleminde ele alınan bir yöne sahip olmuş, yazılan eserler tek yanlı ve kendini ideolojik olarak aklama düzleminde cereyan etmiştir. Oysaki dönemin kaynaklarına inilen, nesnel verilerle yapılmış olan bir çalışma, bu alandaki boşluğu önemli ölçüde dolduracaktır.

SOSYALİSTLERİN ETKİSİ AZALDIKÇA BÖLÜNME ARTTI

Ulaştığınız sonuçlar sizin ön kabullerinizi değiştirdi mi?

Alana yabancı olmamama rağmen belgelerin nesnelliği içinde çoğu yönden farklı ve şaşırtıcı, bilinmeyen sonuçlara ulaştım. Türkiye’de TKP’yle başlayan, sosyalistlerin Türk Devrimi’yle olan ilişkileri dönemlere göre farklı düzlemlerde seyretmiştir. Çeşitlilik bize bu konunun üzerine gitmek noktasında zengin bir kaynak ve yön çeşitliliği sağlamıştır. Elbette bu çalışma dönemin siyasal algılarını gündeme getiren çalışmalar bakımından bir örnek olmayı önüne hedef olarak koymaktadır. Konunun hassasiyeti ve taraflarının çokluğu nedeniyle, çalışmanın boyutları birincil verilerle ele alınmış ve dönemin tanıklarına başvurma özeni gösterilmiştir.

Solun geleneksel bir çizgisinin olduğunu belirtip özellikle 12 Eylül’den sonra savrulma yaşandığını vurguluyorsunuz. Geleneksel çizginin temellerinde neler var, savrulmayı tetikleyen etkenler nelerdir?

1980 sonrasında ideolojik olarak sosyalist sola egemen olan sivil toplumculuk, neo-solculuk ve neoliberalizm etkileri gibi olguların çıkış nüveleri çalışılan dönem olan 12 Mart ve 12 Eylül arasında olgunlaşmıştır. Bildiğiniz üzere Türkiye’de gençlik hareketlerinin düşüşe geçtiği 1969 yılı sonrası sosyalist soldaki örgütsel çeşitlilik artmaya başlamış, 12 Mart ve 1974 sonrasında ise oldukça parçalı bir hal almıştır. Bu çalışmada temel özne olarak “sosyalist sol”da hem bir ideolojik-siyasal bir “gelenek” yaratabilmiş hem de belirli bir kitleselliğe ulaşmış ana akımlar ele alınmıştır. Bunlar içinde birbirine yakın gruplar ve birbirinin devamı olan grupların düşünceleri bir bütünlük içinde işlenmiştir. Aynı zamanda grupların devamı olan bazı örgütlerin geçmişlerindeki yapıya olan eleştirileri de gündeme getirilmiştir. Örneğin THKO sonrası onun devamı niteliğindeki TDKP’nin Kemalizm değerlendirmeleri önceki çizgiyi kıyasıya eleştirmektedir. Çalışma bu yapıların ideolojik serüvenindeki değişimleri ya da savrulmalarına da önemli bir projeksiyon tutmaktadır.

KİTABI İNCELEMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Mustafa İlker Yücel/ Aydınlık

Emeklilikte yaşa takılanlar EYT'lilerden 'fedakarlık' çağrısına yanıt Gündem Uğur Dündar: Hakkımı helal etmiyorum Gündem CNN Türk Gece Görüşü canlı yayınında rahatsızlanan Hande Fırat'tan son sağlık durumuna dair açıklama Gündem 'Kış lastiği' uygulaması lastikçilerde yoğunluk oluşturdu Gündem