Fırtınalardan geçmek
Sistem, krize girmiştir. Çarkı çeviremeyen bir sürecin ağzındadır. Ülkede barışı ve bütünlüğü sağlayamıyor.
1980 yılı 12 Eylül darbesi, Gladyo-Mafya-Tarikat rejiminin başlangıç tarihiydi. 34 yıl sürdü. 36 yıl sürmeyecek. AKP iktidarı, 12. yılını doldurdu, 14. yılını göremeyecek.
BÜYÜK KARARIN EŞİĞİNDE
Türkiye, Büyük Kararın eşiğindedir. Önümüzde iki karar var.
Bir: Bölünme sürecinin sonuna geldik, vatanımızı bütünleştireceğiz.
İki: Borçlanma ekonomisi artık sürdürülemez. Üretim ekonomisini inşa edeceğiz. Karma Ekonomi artık zorunludur.
Bu iki karar, aslında tek bir karardır: Türkiye, yeniden Atatürk rotasına girecek. Kemalist Devrim tamamlanacak. Millî Hükümetin önündeki yol haritası budur!
ÇETİN İŞ
Önümüzdeki iki yıl, yeni bir dönemin başıdır. Cumhuriyet Türkiyesini, 21. yüzyıl koşullarında, devlet ve toplum katında yeniden kurmak, kuşkusuz bir devrimdir. Türkiye, çetin bir işle yüz yüze gelmiştir.
Önümüzdeki dönemin, arkada kalan yıllara benzemediğini sanırım herkes kestirebiliyor. Yerin altından ekonomik sarsıntıların haberini veren uğultular geliyor. Yerin üstünde ise yangınların içinden kanlarımızı akıtarak geçiyoruz.
ÖNÜMÜZDEKİ YAŞAM İLKESİ
Fırtınaları ve depremleri durdurmak elimizde değil. ABD güdümlü Gladyo-Mafya-Tarikat rejiminin bizi sürüklediği zamanda ve mekandayız. Tarihsel süreç, bizim rehavetimize uyum göstermez, biz sürecin fırtına ve boralarındaki yaşama uyum göstermek zorundayız.
Program, siyaset ve örgütlenme, artık çalkantılı bir iklimde olacaktır. Başka deyişle arkada kalan göreli istikrar yıllarının programı, siyaseti ve örgütlenmeleri artık geçerli değildir. Fırtınalardan geçmek, bugünden başlayarak biricik yaşam ilkesidir.
ERGENEKON’DAN ÇIKIŞ DEVRİ
Özetlersek, Laylaylom Devri arkamızdadır. Şimdi Ergenekon’dan çıkma zamanındayız.
Ergenekon’dan her defasında Demircinin önderliğinde çıktık. Mustafa Kemal Paşa da o demircilerdendi. Bizim, Türk milleti olarak, şimdi yine halkı seferber edecek, ateşi yakacak, körükleri çalıştıracak, kayaların demirini eritecek ve dağları yarıp çıkacak bir önderliğe ve örgütlenmeye ihtiyacımız var.
DEMİRCİLER GELENEĞİ
Bu geleneğimiz var zaten. Son iki yüzyılda Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, İttihat ve Terakki, Müdafaai Hukuk ve İşçi Partisi, aslında aynı gelenektir. Öncü Parti geleneği, bizim iki yüzyıllık devrim süreçlerimizde oluştu. Namık Kemallerin Belgrad Ormanlarında kurduğu örgüt, Tıbbiyenin bodrumlarında teşkilatlanarak Abdülhamit’i yıkan partileşmeden geçerek Sivas Kongresi’ne ulaştı. İstiklâl Savaşımızı öncü örgütlenmeyle başardık. Arkasından Atatürk’ün deyişiyle “Arasız devrimler”. Ve işte yine fırtınaların içine giriyoruz.
Hesaplarımızı, planlarımızı, programlarımızı ve siyasetlerimizi fırtınaların içinde, fırtınalara dayanacak, fırtınaları aşacak boyutlarda yapacağız.
GELELİM BUGÜNE
Bugün Türkiyemizde, halkın cephesinde fırtınaları aşabilecek tek bir siyasal parti gözüküyor: İşçi Partisi. Bir de milletin silahlı gücü var: Türk Silahlı Kuvvetleri.
İşçi Partisi’ni dağıtarak büyüme önerileri, iyi niyetten gelse de, pratikte fırtınalarda kaybolmak anlamını taşıyor.
Önümüzde tek bir örgütsel çözüm vardır: Demircilerin örgütü olan İşçi Partisi’ni güçlendirmek ve Millî Hükümet hedefine ilerlemek.
Bugün Türk Devrimi geleneğinden gelen Halkçılar, Milliyetçiler ve Devrimciler, yalnız İşçi Partisi’nde değil, çeşitli partilerde veya partisizler.
“Biz” dediğimiz zaman, hepimizi kastediyoruz. “Biz”i birleştirecek eksen, İşçi Partisi’dir. Gerisi macera bile değildir, kumar oynamaktır.
Zaman dardır ve belirsizliklerin kucağına atlamak, pişmanlıkla sonuçlanır.
Doğu Perinçek
ROTA/Aydınlık