Erdoğan grup toplantısında önemli açıklamalar yaptı
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında gerçekleştirilen AKP Grup Toplantısı, Arapça ve İngilizce simultane tercüme edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
"Geçtiğimiz hafta bu ülkenin ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz Gökoğuzlarla çeşitli toplantılara katıldık. Soydaşlarımızla meydan mitingini yerine getirdik. Birçok açılış yaptık ve soydaşları olarak bunlar onlara bir hediyemizdi. Balkan ve Doğu Avrupa coğrafyasında aynı muhabbetle karşılaşıyoruz. Hep söylediğimiz gibi bizim fiziki sınırlarımız başkadır gönül sınırlarımız başkadır. Soydaşlarımızla olması gereken ilişkimizi soydaşlarımızla asırlar sonra olması gerektiği yere çıkartıyoruz. "
İstanbulun ulaşımının çözümüne yönelik bu çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bundan sonra zaten durmak yok. Bütün açılışlarımızı Mart 2019'a kadar devam ettireceğiz.
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında, Viyana Sözleşmesi gereği diplomatik dokunulmazlığa sahip olduğu için ilk etapta başkonsolosluk binası ve görevlileri hakkında fiili bir işlem yapılamadığını belirterek, "Bu sözleşme şu anda tartışma konusu oldu. Artık bu Viyana Sözleşmesi de büyük ihtimalle masaya yatırılacak." dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, Kaşıkçı'ya Allah'tan rahmet, ailesine, nişanlısına, dostlarına, vatandaşı olduğu Suudi Arabistan halkına ve medya dünyasına başsağlığı diledi.
Kaşıkçı'nın ilk olarak 28 Eylül Cuma günü saat 11.50'de evlilik işlemleri için Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğuna gittiğini anımsatan Erdoğan, Kaşıkçı'nın bu ziyaretinin cinayeti planlayıp, icra eden ekibe haber verildiğinin anlaşıldığını söyledi. Erdoğan, bir planlama, yol haritasının burada çalışmaya başladığını ifade etti.
Erdoğan, konsolosluk görevlilerinden bazılarının aceleyle ülkelerine gitmelerinin, hazırlık çalışmalarının orada yapıldığına işaret ettiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ekim saat 16.30'da, operasyondan bir gün önce 3 kişilik bir ekibin tarifeli seferle İstanbul'a inip, önce otele yerleştiğini, sonra başkonsolosluğa gittiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu arada başkonsolosluktan bir başka ekip de Belgrad Ormanı ve Yalova'da keşif çalışmaları yapıyor. 2 Ekim saat 01.45'te 3 kişilik ikinci ekip yine tarifeli seferle İstanbul'a gelip, otele yerleşiyor. Aralarında generallerin de bulunduğu 9 kişilik üçüncü ekip ise özel bir uçakla havalimanına inip bir başka otele hareket ediyor. Toplam 15 kişiden oluşan bu ekip, sabah 09.50 ile 11.00 saatleri arasında ayrı ayrı gelip başkonsoloslukta buluşuyor. Önce başkonsolosluğun kamera sistemindeki hard disk sökülüyor. Bu arada Cemal Kaşıkçı, 11.50'de telefon ile aranıp o günkü randevusu teyit ediliyor. Aynı gün erken saatlerde Londra'dan İstanbul'a dönen Kaşıkçı, saat 13.08'de konsolosluk binasına yaya olarak giriyor. Tabii nişanlısı kendisiyle beraber. Bu saatten sonra bir daha kendisinden haber alınamıyor.
Akşam saat 17.50'de ülkemiz resmi makamlarına nişanlısı tarafından Kaşıkçı'nın başkonsolosluk binasında zorla alıkonulduğu veya başına kötü bir şey geldiği şeklinde bir başvuru yapılıyor. Bunun üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğümüzün ilgili birimleri hemen tahkikat başlatıyor. Bölgeyi gören güvenlik kameralarının incelenmesi sonucunda Kaşıkçı'nın başkonsolosluk binasından çıkmadığı kesinlik kazanıyor. Viyana Sözleşmesi gereği diplomatik dokunulmazlığa sahip olduğu için-ki şu anda bu tartışma konusu oldu artık. Bununla ilgili geçenlerde Mogheri'nin de yaptığı açıklamalar var. Artık bu Viyana Sözleşmesi de büyük ihtimalle masaya yatırılacak- başkonsolosluk binası ve görevlileri hakkında ilk etapta fiili bir işlem yapılamıyor. ".
Derinleştikçe çok önemli ispatlara ulaşılıyor.
Erdoğan, emniyet ve istihbarat birimlerinin olayı derinlemesine araştırmaya başlarken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının da görevlendirdiği başsavcı vekili ve savcılar eliyle soruşturma açtığını anımsattı.
Araştırma ve soruşturma derinleştikçe çok ilginç bilgilere ulaşıldığına işaret eden Erdoğan, öncelikle cinayetin olduğu günün arefesinden başlayarak, çeşitli uçaklarla 15 Suudi güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçının Türkiye'ye geldiğinin görüldüğünü bildirdi. Erdoğan, bu kişilerden 6'sının 2 Ekim saat 18.20'de, 7'sinin ise saat 22.50'de özel uçaklarla Türkiye'den ayrıldıklarının tespit edildiğini kaydetti.
Erdoğan, "Kıyafeti, gözlüğü ve sakalıyla Kaşıkçı'ya benzetilmeye çalışılan bir diğer kişiyle, yanındaki şahsın da gece yarısından sonra tarifeli uçakla Riyad'a hareket ettikleri belirleniyor. Olay günü konsoloslukta çalışan personel, denetleme olduğu bahanesiyle bir odada toplanıyor, ikamette görevli personele de aynı sebeple izin veriliyor. " diye konuştu.
"Reuters'ı 6 Ekim'de içeri alan başkonsolos lakayt biçimde içeriyi gezdiriyor. Meselenin üzerindeki sis bulutu kalkmaya başladıkça diğer ülkelerde hareket etmeye başladılar. Biz de başından bu yana olayın üzerinde duracağımızı bildirmiştik. Kimseyi haksız yere suçlamak istemedik. "
"Ortak çalışma grubu oluşturma kapsamında yardımcı olmak istedik. Gelen ilk heyete bu başkonsolosun yetersizliği ile alakalı kifayetsizliğe ile ilgili birşeyler söyledim. Aynı şekilde krala a da söyledim. Ertesi gün başkonsolos görevinden alındı ve ülkesine döndü. Cinayetten 17 gün sonra Suudi hükümeti Kaşıkçı'nın cinayetini kabul etti. Arbede sonucu öldüğü söylendi. Aynı gün kralla bir görüşme daha yaptık. Cinayetin ardından olaya karışan 18 kişinin tutuklandığını bana iletti. Ülkemizdeki tespitlerle o 18 kişinin aynı olması bu cinayetin resmen kabul edilmesi açısından önemlidir.
Trump ile de kapsamlı bir görüşme gerçekleştirerek olayın aydınlatılması konusunda mutabık kaldık.
Türkiye olarak uluslararas ilişkilere ülkemizi töhmet altında bırakmak için çeşitli mecralarda karalama kampanyaları yürütüldü. Ülkemizin irtibatına yönelik bu suikast girişmi bizi gerçekleri arama yolundan geri koymadı geri koyamaz. Herşeyden önce bu cinayet suudi arabistan toprağı sayılan konsoloslukta işlenmiş olabilir ama burası unutulmasın ki burası türkiye sınırları içindedir. Diplomatik dokunulmazlık sınırları içinde işlenen bu cinayeti araştıracak ve gerekli yaptırımları uygulayacağız. türkiye insanlığın ortak vicdanı noktasında bu olayın takipçisidir. Şuana kadar ortaya çıkan delillerle Kaşıkçı nın vahçi bir cinayete kurban gittiğini göstermektedir. Cinayetin planlı olduğuna dair elimizde deliller mevcuttur. Olayla ilgili bu 15 kişi niçin burada topanmıştır kimden emir almışlardır başkonsolosluk binası niçin hemen değil günler sonra incelemeye açılmıştır onca tutarsız açıklama niçin yapılmıştır cinayeti kabul edilmiş kişinin cenazesi niçin ortada yok biz bunları araştırıyoruz. Cinayetin eğer yerli işbirlikçiye verildiği doğruysa bu yerli işbirlikçi kimdir? Suudi Arabistan yerli iş birlikçiyi açıklamaya mecburdur. "
"Böylesine kritik bir soruşturmanın gerçek olarak tarafsız bir ekip tarafından araştırılması mecburidir. Şayet varsa başka ülkelerde işbirlikçi varsa ortaya çıkarılması gerekiyorç Türkiye olarak sonuna kadar bunun takipçisi olacağız ve uluslararası haklar doğrultusunda herşeyi öğreneceğiz.
Suudi Arabistan'a teklifim olayın cereyan ettiği yer İstanbul'dur. Bu 18 kişinin yargılanmasının İstanbulda yapılması teklifimdir."
"İttifak anlayılı içinde olmak iki partinin aynı çizgiyi takip etmesini gerektirmiyor. AKP ve MHP herbiri kendi politikları olan iki ayrı partidir. Anlaştığımız her konuda birlikte hareket ederken anlaşmadığımız noktalarda farklı politikalar yapmaya devam ederiz. Aramızda farklılıklar görlülüyor. Biz mümkün olduğunca yapıcı olmaya çalıştık. Politikalarımızı sonuna kadar savunuruz ama kimseye saygısızlık yapmayı aklımızdan geçirmeyiz. Bizim siyaset dilimizde bu yoktur.
Kişilere karşı işlenen suçları devlet affetme yetkisine sahip değildir. Bir defa şunu çok iyi anlamız gerekiyor. Eğer adalet mülkün esasıysa o zaman biz bu mülkü ayakta tutmak için adil davranmaya mecburuz. Kalkıp da uyuşturucu baronlarıyla torbacıları biraraya getirmek veya ayrı ayrı değerlendirmek bunu anlamak mümkün değil. Biz devlet olarak hepsiyle ayrı ayrı mücadele ettik etmeye de devam ediyoruz. Hiç bir dönemde uyuşturucuyla mücadelede bizim iktidarımızda olduğu gibi bir mücadele verilmemiştir."
"Öbür tarafta can alan katillere mi kader mahkumu diyeceğiz, öbür tarafta hırsızlık bütün bunları yapanlara mı kader mahkumu mu diyeceğiz? Cezaevinden çıkarıyorsunuz başka şekilde hırsızlığa devam ediyorlar. Bunlara mı kader mahkumu diyeceğiz. Ama biz devlete karşı işlenen suçlarda devlet oalrak yapılacakları yapmaya gayret ederiz. Ve biz devlet olarak bir katili affetiğimiz zaman maktülün ailesine acaba bunu nasıl anlatacağız?
Aynı şekilde EYT da ifade edilen meselelerde karşımıza ülkemizin kaldıramayacağı bir tablo çıktı. Böylesine önemli konulardaki hissiyatımızı milletimizle paylaşmaktan Andın ilk halini Türk ocaklarını kapatmasıyla üniversiteleri perşian etmesiyle bilien Reşit Galip yazmıştır. İnsanları kafataslarına göre ayıran bu kişi Türkçe ezan zulmünün de mimarıdır. Ve bunun yazdığı andı biz şuanda hala tartışıyoruz. Bize göre milletimizin en büyük en etkili İstiklal Marşımızdır. İstiklal Marşı dışında bir ant tanımıyoruz tanımayacağız.
Bu tür tartışmalar günlük siyasetin ötesinde sembolik tartışmalardır. Türk'üm ben. Ama ben Türk'çü değilim. O başka bir şey bu başka bir şey. Irkçılık bizim dinimizde yasaklanmıştır. Her etnik mensup kendi mensubuyla iftihar eder ama cılıkcılık etmez."
"Siz böyle yaptığınızda benim Kürt vatandaşı Kürtçülük yapmaya kalkar. Bırakın herkes kendi etniği ile övünsün ama asla bunu ırkçılık yapma boyutuna taşımayalım. İşte bunu yaptığınız anda ayrımcılık yapmış olursunuz. AKP olarak biz bu yanlışın içine kuruluşumuzdan beri düşmedik. Sembolik unsurlarımızın hepimizi kucaklaması gerekir. İşte bizim Rabiamız bunun simgesidir. Tek millet tek bayrak tek vatan . 16 yıldır hizmetimizin gitmediği yer kaldı mı? Her yerde varız. 81 vilayete biz hizmet götürdük.İşte u ayrımcılığın olmadığını gösterir. "
"Bir taraftan ben kökeni ile uğraşmam diyeceksin ayrımcı diyeceksin ama anayasa komisyonu başkanımız benim şuan milletvekilim ve yıllarca bu ülkede bakanlık yapmış olan arkadaşımıza bir taraftan hakaret bir taraftan tehdit savuracaksın. Benim bakanımın arkasında biz varız.
Ve bakanımıza yönelik bu tehdit ve hakareti bir genel başkana yakıştıramadık. Bu çok üzücüydü. Buna yola arkadaşımı feda edemem. Zira benim yol arkadaşımın ırkçılıkla yakından uzaktan alakası yok. Kendisi Kürt olabilir ama kendisi millete hizmet aşkı ile çalışan biridir. Neden yön saprıtıyorsun? Hiçbir arkadaşımızın işini yaptığı için tehdit edilmesine göz yumamayız. Bizim Türklükle sorunumuz yok."
"Balkanlardan Orta Asya ya kadar ecdad eserlerini biz ayağa kaldırdık. Eğer bunları görmeyen gözler varsa ben ne yapayım. Moğolistan'a kadar gittik. Herşeyiyle yine biz sahip çıktık. Dolayısıyla buradaki mesele ne Türk kavramıdır ne metinde ifade edilen tavsiyelerdir. Buradaki sorun metnin zihniyetidir. Asla vatan ve millet sevgisiyle izah edilemez. Ülkeyi ve milleti sevmek çocuklarımızı buna uygun bilgi ve beceriyle donatmakla olur. Elbette herkesin siyasi tercihlerine saygı duyarız. Ama meselenin Büyük Türkiye hedeflerine ulaşmasını engellemesine gönlümüz razı gelmez."
"Cumhur ittifakını ülkemizin en önemli birliktelikteliklerinden biri olarak görüyoruz. Görüş farklılıklarımız Cumhur ittifakına gölge düşürmesine fırsat vermemeliyiz. Madem ki MHP yerel seçimlerde ayrı olmak istiyor, herkes kendi yoluna deriz. "