TGB'den Hilal Kaplan'a cevap
Sabah gazetesi köşe yazarı Hilal Kaplan'ın “Bu İrancılar o Kemalistlere benzemiyor” başlığı ile kaleme aldığı yazıya TGB'den yanıt geldi.
TGB Uluslararası İlişkiler Bürosu Sekreteri Mertcan Yılmaz'ın "Bu dinciler hala o müslümanlara benzemiyor" başlıklı yazısı TGB'nin resmi internet sitesinde yayımlandı.
İşte o yazı:
“Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor” adlı kitabının giriş kısmının hemen başında Soner Yalçın, Namık Kemal’in şu dizelerine yer vermişti:
Zalim olsa ne rütbe bî pervâ
Yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız
Merkez-i hâke atsalar da bizi
Küre-i arzı patlatır çıkarız
(Zalim ne kadar korkusuz olsa
Gene zulmün temelini biz yıkarız
Dünyanın merkezine atsalar da bizi
Yeryuvarlağını patlatır çıkarız)
Bugün Sabah gazetesindeki köşesinde Hilal Kaplan’ın “Bu İrancılar o Kemalistlere benzemiyor” başlıklı bir yazı kaleme aldığını gördük. Kısacık bir yazıdaki nesnel hatalara değinmenin ve yine "gâvurların” fallacy dedikleri mantık hatalarının üzerinde durmanın gereksizliğini tartışmamıza ihtiyaç olmadığı kanısındayım. Sayın Kaplan illa üzerinde duralım derse kendisinin kurduğu cümleleri tek tek ele alıp bir yazı kaleme alabiliriz elbette.
Ancak Kaplan’ın sakat argümanlarla desteklemeye gayret ettiği soru, uluslararası siyasete yüzeysel bir bakış atan, siyasetle ilişkisi komplo teorilerinden geçen her bireyin sorabileceği bir soru örneği teşkil ediyor ve esasen bu sorunun cevaplanması kimi zaman gerekli bile olabilir.
İlk olarak değinmek gerekir ki Kaplan’ın bakış açısını uluslararası siyasete uyarlamamız gerekirse Türkiye’de hiçbir siyasi örgütün herhangi bir ülke veya başka herhangi bir siyasi örgütle ilişki içerisinde bulunması, karşılıklıklı sözleşmeler imzalaması mümkün değildir. Çünkü Sayın Kaplan’ın da pekala tahmin edebileceği gibi her ülke farklı dinamiklere, her siyasi örgüt farklı siyasi güdülere sahiptir. Kendisinin uluslararası ilişkilere veya siyaset bilimine ilişkin herhangi bir çalışmasının bulunmuyor olması, Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden birinde kuru sıkı yorumlar yapıyor olmasıyla ilişkilendirilebilir belki de.
Ek olarak yine söylememiz gerekir ki Kaplan’ın bu bakış açısının AKP iktidarı döneminde Türk Dış Politikasına da kısmen sirayet etmesi korkunç bir durum aslına bakarsak. Suriye’ye yönelik izlenen siyasette, Mısır ve Yemen’e, Libya’ya karşı izlenen tutumda bu bakışı görebiliyoruz. Ancak bu başka bir makalenin konusu olarak ele alınabilir.
Dünya Antiemperyalist Gençlik Birliği, 29 Ekim 2015 tarihinde Türkiye Gençlik Birliği’nin çağrısıyla 10’un üzerinde ülkeden 25 farklı siyasi örgütün katılımıyla düzenlenen Uluslarası Anti-Emperyalist Gençlik Kurultayı’nın sonrasında kuruldu. Kurultaya katılan ve birliğe daha sonradan dahil olan tüm siyasi örgütler birçok uluslararası meseleye karşı geliştirdikleri farklı tavırlarıyla yeni kurulan birliğe değişik bakış açıları katmışlardır. Ancak istisnasız hepimizin tek bir ortak noktası vardır.
Emperyalizm karşıtlığı bizleri birleştiren yegane siyasi pozisyondur. Bu karşıtlık dışında Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği, tüzüğünde herhangi bir siyasi tavır tanımlamamaktadır. Nitekim Batı Asya coğrafyasında insanı yaşatacak olan yegane tavır da emperyalizm karşıtlığıdır. Emperyalizme yaklaşımınız pürüzlü, yumuşak, narin olursa Irak’ın işgalinde katledilen binlerce çocuğun, işgal sonucu ortaya çıkan binlerce yetimin hakkını ödeyemezsiniz. Libya’da NATO bombardımanı sonucu öldürülen onbinler hakkında söyleyecek tek sözünüz olmaz. Filistin’de 18 aylık bir bebek katledildiğinde yüzünüz bile kızarmaz.
Siyaset yapmanın yegane hedefi insanı yaşatmaktır. Daha onurlu, daha umut dolu bir gelecek inşa etmek için gayret ediyoruz. Bu gayretimizde hedef tahtamıza doğru düşmanı oturtmaz, o düşmana karşı ortak hareket edecek ağı öremezsek ne yaparsak yapalım insanı yaşatamayız.
Bugün İran’ın emperyalizm karşıtı duruşu bölgemiz insanları için yüz akıdır. Lübnan Hizbullahı’nın Suriye’nin bölünmesi projesine karşı verdiği anti-emperyalist mücadele takdir edilesidir. Suriye devletinin uluslarası güç odaklarından destek alan çetelere karşı verdiği mücadele tüm bölge insanı için kıymetlidir. Yemen’de Ensarullah Hareketi’nin anti-emperyalist tavrı Türkiye için, Suriye için, İran ve Lübnan için kritik bir önem arz etmektedir. Bu topraklardaki Müslümanlar hiç de o Siyasal İslamın mihmandarı dincilere benzememektedir.
Yazımızı bitirirken yine Soner Yalçın’ın kitabının giriş bölümüne dönelim. Giriş bölümündeki son kelimeleri tekrar tekrar okumak bizlere bazı şeyleri yeniden anımsatacaktır.
“Bu hurafeci, feodal ümmetçi dinciler, son 300 yıldır emperyalist Batı’nın taşeronluğunu yapıyor. Her türlü gelişmenin, yenileşmenin, toplumsal uzlaşmanın önünde dalgakıran rolünü başarıyla oynuyorlar.
Bu sömürgeci güçlerin işbirlikçi dincileri, baş davası ahlak olan bizim Müslümanlara inanın hiç benzemiyor.”
ulusalkanal.com.tr