MHP'li Rektör Yardımcısı İşçi Partisi'ne üye oldu!

Abone ol

Dersim olayları nedeniyle AKP’den CHP’ye herkes, özür dilemek için seferber oldu. Ancak isyancıların halka yaptığı zulüm, hiç gündeme gelmedi. O zulmü ‘Dersimli’ Prof. Dr. Eyüp Karakaş, Aydınlık’a yazdı

SAYIN Başbakanımız devletin Dersim’de yaptıklarından dolayı özür diledi.

Annem Tunceli’nin Çemisgezek, babam Hozat ilçesinde doğmuş, büyümüş. Ben de Çemişgezek doğumluyum. Yani Dersimliyim.

Sayın Başbakanımızın devlet adına özür dilemesi elbette beni de ilgilendirir ama benden başkalarının da özür dilemesi gerekir.

Kimler mi özür dilemelidir?

Elbette Seyit Rıza ve onun gibi şakilere sahip çıkanlar ve onlar adına konuşanlar! Ben Dersim olaylarını babaannem, babam ve annemden dinleyerek büyüdüm.

Devlete isyan eden asiler sadece askerleri katletmekle kalmamış, oranın sivil halkını da öldürmüşler ve zulmetmişlerdir. Babaannemin nahiye müdürü olan Salih isimli kardeşinin oğlu Efendi’yi asiler kaçırmış ve daha sonra ‘Gel, çocuğunu geri vereceğiz’ diye babaannemin kardeşini köylerine çağırmış ve yolda pusu kurarak öldürmüşlerdir. Bu ölüm Hozat’ta büyük üzüntüye sebep olmuş ve aşağıdaki ağıt-türkü yakılmıştır. Bu türkü halen söylenmektedir:

Hozat’ta gezerdim bir fidan boylu /Görenler derdi kim bu aslan soylu /Sorana deyin ki Hamil’in oğlu

Varsın Hozat yansın ver veran olsun /Hozat’ın gençleri intikam alsın

Hozat’ın içinde okunur ezan /Ne kara yazmış ah alnını yazan /Hep Seyit Rıza’dır kavlini bozan

Yolumu kesenler yolundan kalsın /Büyüsün Efendi’m intikam alsın.

Babaannemin diğer kardeşini de benzer şekilde öldürmüşler. Onun için de bir türkü söylenmiştir. O türkünün de sözleri söyledir:

Atımı bağladım nar ağacına, /Perçemim dolandı gül ağacına

Gidin söyleyin benim bacıma /Nasil dayanacak benim acıma.

Rahmetli babaannem bu olanları anlatır, türküleri söyler ağlardı.

Eşkiya işi o kadar azıtmıştır ki birkaç kere Çemişgezek’i basmış, karşı koymaya çalışanları öldürmüş ve kasabayı yağmalamıştır. Annem o günleri hatırlıyor. Kadınlar bir camiye toplanır, eşkiya onlara bir kötülük yapmasın diye dua ederlermiş. Daha üç gün önce, o günlerde küçük bir kızın yanında öldürülen yüzbaşıyı, balta ile parçalanarak öldürülen askerleri, Fırat nehrini salla geçerken salın ipi kesilerek azgın sulara terk edilen ve boğulan askerleri anlatırken gözleri doldu.

Bu asiler köprüleri yıkmışlar, telefon tellerini kesmişler, nahiye müdürü, vergi tahsildarı gibi memurları öldürmüşler, karakolları basmışlar, subayları, astsubayları, erleri öldürmüşler. Halkın mal, can ve ırz emniyeti kalmamış. Işte bu ortamda askeri müdahale yapılmış ve suçlular ağır biçimde cezalandırılmış.

İkinci Dersim harekâtında maalesef çok sayıda yerli halk da zarar görmüştür. İsyana iştirak eden aşiretler mecburi iskâna tâbi tutulmuştur. İsyanın liderlerinden Seyit Rıza aslen Türk’tür.

(...) Bu hareket sonunda Tunceli’den tamamı son model 14 binden fazla silah toplanmıştır.

Dersim dosyasının açılmasını Cumhuriyet’in tasfiyesi projesi içinde değerlendirmek gerekir.

Cumhuriyet’i koruyan kişiler, kurumlar, topluluklar sindirilmeye, etkisizleştirilmeye veya Cumhuriyet’ten soğutulmaya çalışılıyor.

Bu çerçevede sıra Alevilere gelmişti. Dersim dosyası açılarak Aleviler, Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten soğutulmaya çalışılıyor. Geçmişte bazı oyunlara gelmeyen Alevilerin bu oyunu da bozacağına inanıyorum.”

NEDEN İŞÇİ PARTİSİ

Cumhuriyet’in temelleri sarsıldı. Hainler kahraman, kahramanlar hain olarak gösterildi. Atatürk ve İnönü “ayyaş” diye nitelendirildi. (...)Y-CHP, çözüm adı verilen bölünme sürecini daha iyi gerçekleştireceğini ilan etti. Partinin üst kademelerine Atatürk çizgisinde olmayan insanlar getirildi. (...)MHP’ye gelince, maalesef iyi bir muhalefet olmayı beceremedi. Kötü gidişe engel olacak, millet, cumhuriyet, vatan düşmanlarının icraatlarını önleyecek bir eylem ortaya koyamadı.

Benim gibi çok sayıda insan bu iki partiden ümidini kesti. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehditleri bertaraf etmek için bir arayış içine girdi. Gördük ki, Cumhuriyet’i, altı oku, ulusal bütünlüğü, vatanın bölünmezliğini, tam bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü Kuvay-ı Milliye ruhu ile bir araya gelecek olan insanlar koruyabilir. Bu düşüncede olan çok büyük bir kitle 15 Şubat’ta Ankara’da, İşçi Partisi Kurultayı’nda olacak ve tüm dünyaya Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olacağını gösterecek.

Aydınlık

Yargıtay'da kritik viraj Gündem Zafer Çağlayan'ın ardından Muammer Güler de "ben yokum" dedi Gündem 101 kişinin yasa dışı dinlendiği anlaşıldı! İşte o isimler Gündem Mesut Barzani: Öcalan ile yazışıyoruz! Gündem