BM: ''Soykırım kararı tarihsel değil hukukidir''

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliği’ne bağlı ‘Soykırımı Önleme ve Mağdurları Koruma Ofisi’nin, ‘Bir durum ne zaman soykırım sayılır’ başlıklı 1 numaralı yönlendirme notunda, soykırım kararı içim yetkili mahkeme kararının şart olduğu belirtiliyor.

Abone ol

Aydınlık Gazetesi / Orçun Göktürk

BM yetkilileri daha raporun hemen başında, amaç bölümünde “soykırım” kararı ile ilgili rehber alınacak şeyin tarihsel veya olgusal değil, hukuki değerlendirmeler olduğunu şu şekilde ifade ediyorlar:

“Birleşmiş Milletler yetkililerinden bazen geçmiş veya şimdiki belirli olayların ‘soykırım’ olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı konusunda yorum yapmaları istenir. BM yetkililerinin, terimin doğru kullanımına bağlı kalmaları son derece önemlidir:

1) Terim, büyük ölçekli, belirli bir nüfusa karşı işlenen ağır suçlara atıf yapılırken sık sık kötüye kullanılmaktadır.

2) Terimin duygusal niteliği ve kullanımını çevreleyen siyasi duyarlılıklar bulunmaktadır.

3) Soykırımın belirlenmesi ile ilişkili potansiyel hukuki çıkarımlar kaynak alınmaktadır.

‘Soykırım’ teriminin doğru kullanımı konusunda rehber alınması gereken ise esasen tarihsel veya olaysal hususlardan ziyade hukuki değerlendirmelere dayanmaktır.”

KAVRAMIN TARİHİ

Raporun “analiz” bölümünde soykırım kavramının tarihselliğini inceleyen BM yetkilileri, kavramın ilk olarak Polonyalı avukat Raphäel Lemkin tarafından 1944’te “Axis Rule in Occupied Europe” adlı kitabında Yunanca ırk veya kabile kelimesinden gelen “geno”yu Latince “öldürme” kelimesinden türetilen “cide” ile birleştirerek icat ettiği belirtilmiş (genocide: soykırım).

Lemkin’in, soykırım kavramını kısmen Holokost’a yanıt olarak, ama aynı zamanda tüm ulusları ve etnik ve dini grupların, örneğin “Kartaca’nın yıkımı, İslam ve Haçlı Seferleri’ndeki büyük dini grupların öldürülmesi ” gibi olaylara atfen de geliştirdiğini belirten rapor, “soykırımın suç sayılması” bölümünde şunları ifade ediyor:

“II. Dünya Savaşı’nı takip eden dönemde suçlamalar ve Nürnberg davaları, özellikle zulüm ve cinayet suçlarıyla ilgili olarak insanlığa karşı suçlar bağlamında ‘soykırım’a atıfta bulundu. Ancak, o zaman ‘soykırım’, uluslararası askeri mahkeme tüzüğünde (Nürnberg şartı, Nuremberg Charter. Ç.N.) ayrı bir suç olarak listelenmedi ve yasal bir terimden ziyade tanımlayıcı olarak kullanıldı. Soykırımın uluslararası hukuka göre bağımsız bir suç olarak hukuki açıdan yazılı ilk kez 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (bundan sonra Soykırım Sözleşmesi) yer aldı. Sözleşmenin I. maddesine göre, ‘Taraflar, ister barış zamanında ister savaş zamanında işlenmiş olsun, soykırımın uluslararası hukuka göre önlemek ve cezalandırmak için taahhüt ettikleri bir suç olduğunu doğrulamaktadır.’ Buna bağlı olarak da Soykırım Sözleşmesi, 12 Ocak 1951’de yürürlüğe girdi.”

‘SOYKIRIM KAVRAMI GERİYE DOĞRU UYGULANAMAZ’

Raporda “Soykırım Sözleşmesinin Uygulanabilirliği” bölümünde, BM yetkilileri Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi gereği, Soykırım Sözleşmesi öncesi tarihteki herhangi bir eylemin “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğini şu şekilde belirtmişlerdir:

“Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin 28. maddesi, Soykırım Sözleşmesinde yer almayan, ‘antlaşmadan farklı bir niyet ortaya çıkmadıkça veya başka şekilde belirlenmedikçe’ antlaşmaların geriye dönük uygulanmasını yasaklamaktadır. Hukuka uygunluk ilkesine uygun olarak, suçu tespit eden ve cezaya yetki veren bir kanun olmadan suç veya ceza olamaz. Uluslararası Adalet Divanı ‘Sözleşme’nin esas hükümlerinin, o devlet sözleşme ile bağlı hale gelmeden önce gerçekleşmiş olduğu söylenen fiillerle ilgili olarak bir devlete yükümlülükler yüklemediğini’ onaylamıştır. Sonuç olarak, devletler Soykırım Sözleşmesine ancak söz konusu devletler için yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bağlıdırlar.”

‘SOYKIRIMA MAHKEMELER KARAR VERİR’

BM yetkililerinin raporunun sonuç bölümünde bir kez daha “Soykırım Sözleşmesinin ihlali, ancak söz konusu devletler için sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra meydana gelen olaylara uygulanabilir. Sonuç olarak, sözleşmeye göre, bir devlet, sözleşme yürürlüğe girmeden önce meydana gelen olaylar için şikâyette bulunamaz.” ifadeleri yineleniyor.

BM yetkililerinin bir durumun soykırım olup olmayacağı iddiaları ile ilgili “BM ofisleri ve yetkilileri, belirli bir durumda soykırım riski olup olmadığını veya soykırımın devam edip edemeyeceğini veya gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini değerlendirmek için, hükümetler arası organlar tarafından görevlendirilen soruşturma komisyonları ve kuruluşun kendi mekanizmaları da dâhil olmak üzere toplanan bilgileri kullanabilir.” sözleri ifade edilmiş. Rapor, “Yine de, soykırımın gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediği ve kimin sorumlu olduğu konusunda yasal bir karar vermek zorunlu bir yargı organına bağlıdır.” sözleri ile sonlandırılmış.

Eski ABD'li yetkiliden çarpıcı çıkış: ''Gizli siyasi amaçları var'' Gündem Kıbrıs Konferansı'na Ersin Tatar damgası Gündem Bakan Hulusi Akar'dan kritik Libya ziyareti Gündem Mağaradaki PKK'lı kim? Abdullah Ağar'dan dikkat çeken paylaşım Gündem