İş cinayetlerinden kurtuluş: Örgütlü emekçi
Kitlesel Ölümün Haber Değeri
Soma’da 301 madencimizi kaybetmemizin üzerinden henüz 4 ay bile geçmedi. Bu sefer de Mecidiyeköy’deki “Asansör Katliamı” ile sarsıldık. Sarsıldık diyorum çünkü, ülkemizdeki işçi ölümleri “kitlesel” olmadığı sürece pek sarsılmıyoruz. Keza, işçi ölümlerinin “kitlesel” olmadığı koşulda “haber değeri” de olmuyor.
Halbuki, ülkemiz iş cinayeti yaşanmayan bir gün geçirmiyor. Cumhuriyet Gazetesi, 4 Mayıs 2014 tarihli haberinde, İzmir Tabip Odası’nın inşaat sektörüne ilişkin hazırladığı ölümlü iş kazaları araştırma raporuna yer verdi. Rapora göre, 2014 yılının ilk 4 ayında, Türkiye’nin 38 ilindeki inşaatlarda yaşanan iş kazası sonucunda en az 97 işçinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Yani, ülkemizdeki inşaatların yapımında ayda ortalama 25 kişi ölüyor. Toplu ölümler olmadıkları için, bugüne kadar hiçbiri “haber” olmadı.
Soma’dan Mecidiyeköy’e Yandaşa Bin Selam(!)
Mecidiyeköy’deki “Aasansör Katliamı”nın, Soma’daki katliamla benzerliği yalnızca işçilerin toplu ölmeleri değildi. AKP-Patron ilişkisi de tıpa tıp benziyordu. Soma’daki şirketin ismi Soma Holding A.Ş. idi, bunun ismi ise Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı(GYO)… Patron, RTE’nin imam hatipten sınıf arkadaşı, anlayacağınız AKP dönemi zenginlerinden.
Kuralsız Üretim, Kuralsız Piyasa
Katliamın sorumlusu, kuralsız üretimin yaratıcısı siyasal iktidardır. İnşaatta, madende ve tersanede yaşanan işçi ölümlerinin biricik sorumlusu, İş Kanunu’nda yaptığı değişikliklerle, emekçiyi iş güvencesinden ve iş güvenliğinden yoksun bırakan siyasal iktidar ve onun yandaş sermayesidir.
Örgütlü Emekçi
Kuralsızlaşmış üretim ilişkilerinin ve ağır sömürü koşullarının sonucunda yaşanan bu işçi ölümlerinden kurtuluş yok mu? Elbette var! İş güvenliğinin ve iş güvencesinin tek garantisi örgütlü bir işçi sınıfıdır. Örgütlenmeden kastımız, salt sendika/dernek örgütlenmeleri değildir. Bu sorunu çözmüyor. Sendika/Dernek gibi yapılar elbette işçi sınıfının ekonomik ve demokratik mücadelesi açısından önemlidir. Ama bugün yaşadığımız kuralsız üretimin sebebi siyasal iktidar olduğu için; sorun, iktidar sorunudur. Üretimi kurallı hale getirecek, emekçiye dayanan bir iktidar kurulursa ancak işçi ölümleri sona erer. Sorun bir iktidar sorunu olduğu için emekçilerin siyasallaşması çözümün anahtarıdır. Sendika da sendika olacaksa, iş güvenliği ve iş güvencesi hayata geçecekse, emekçi kendi sınıfsal çıkarlarını savunan siyasal partide örgütlenmesi şarttır.
İşçi Partisi
Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin 50 yıllık, sınanmış-denenmiş ve emekçi davasından bir an bile sapmamış bir partisi var: İşçi Partisi!
15-16 Haziran Büyük İşçi Eylemleri, 89 Bahar Eylemleri, Büyük Zonguldak Madenci Yürüyüşü, Özelleştirmeye karşı fabrika direnişleri; Tekel, Telekom, Petkim, Seka vb.
Son olarak Yatağan direnişi ve Soma’daki Kamulaştırma talebi mücadelesi.
Yukarıda belirttiğimiz eylemler, işçi sınıfımızın tarihimizdeki başlıca önemli mücadelelerindendir. İşçi Partisi bu mücadelelerde hep öncü rolü üstlenmiştir ve üstlenmektedir. Başta işçi sınıfımızın öncü kesimleri olmak üzere, bütün emekçileri İşçi Partisi’ni büyütmeye çağırıyoruz!
Biz iş cinayetlerini durmanın başka çözümünü bilmiyoruz. Onun için;
İşçiler partiye, parti iktidara!
Kerem Yıldırım
ulusalkanal.com.tr