HDP ne değildir?

Abone ol

Her genel seçim toplumda bazı kırılma noktalarına gebedir. 2015 genel seçimlerine Türkiye, Ergenekon kumpasının çökmesi ve Fethullahçı yapılanmanın devlet kurumlarından tasfiyesi sürecine girildiği yani iktidar ortaklarının kriz yaşadığı bir dönemde gerçekleşiyor. AKP’nin güç kaybettiği bizzat Tayyip Erdoğan tarafından dile getiriliyor. Hal böyleyken sistem yeni senaryolar ve yeni iktidar planlarını hazırda tutmak zorunda.

7 Haziran 2015 genel seçimlerinin topluma yerleştirilen ana tartışması HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceği üzerine inşa edildi. Kitle iletişim araçlarının tamamı bu ortak tartışma üzerine yoğunlaştı. Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi için 400 vekil isteyerek çalışmaya başladı ve hemen akabinde Selahattin Demirtaş, tek cümlelik konuşması ile “seni başkan yaptırmayacağız” dedi. İşte sistemin senaryosu devreye böyle girdi. AKP’ye karşı yükselen halk hareketi ve toplum nezdinde meşruiyetini kaybetmiş bir iktidarın karşısında HDP, toplumun önüne muhalefet olarak sunuldu.

AKP’nin en büyük ortağı HDP, en büyük AKP muhalifi hatta çatı partisi olarak gösterildi. Sistem alladı, pulladı ve topluma sundu. Her tartışma programının ana konusu yaptı. Tüm tartışmaları bu eksene oturttu. Böylece 7 Haziran seçimlerinin ana konusu “kimin iktidar olacağı” değil “HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı” oldu.

Ana propaganda, AKP’nin tek başına iktidar olamaması için HDP’nin barajı geçmesi gerektiği oldu. HDP, barajı geçemezse başkanlık sistemi gelecek diyerek etnik temelde siyasetin üstü örtüldü. Selahattin Demirtaş, “bağlamadan başka bir şey çalmayan adam” olarak sunuldu. Atatürkçülerin, milliyetçilerin hatta CHP Genel Başkanı’nın bile oyunu alacak konuma geldi HDP!

Bir terör örgütünün, toplumun sözde tüm temsiliyet noktaları tarafından meşrulaştırılmasını görüyoruz. Öyle ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP’nin Kürt halkının temsilcisi olduğunu ve barajı geçmesi gerektiğini katıldığı programlarda uzun uzun anlattı. Hatta çoğu zaman partisinden daha fazla HDP’yi anlattı. Hakim sınıfların tüm elemanları rollerini en iyi şekilde oynadıklarını görüyoruz bu senaryoda.

Demirtaş, HDP’ye oy isteyen Kılıçdaroğlu’na “geziye gittin mi?” diye soruyor. İnsanlarımız gözlerini kapattı, kulaklarını tıkadı. Yalnızca Demirtaş’ın söyledikleri gerçek oldu. Unuttuk Selahattin Demirtaş’ın gezide ayağa kalkan milyonlara “darbeciler” dediğini. HDP, gezinin partisiymiş gibi gösterildi. Atatürkçülerimiz bile buna inandı. Toplumun çürümüşlüğü öyle hat safhaya ulaştı ki herkes artık HDP’nin barajı geçmesi için seferberdi. Hatta buna karşı çıkan enteresan bir demogojiyle yüzde 10 barajını, 12 Eylül’ü, darbeyi savunuyor yaftası yedi.

Temel soru; HDP’nin ne olmadığı oldu artık.

-HDP, Kürt halkının temsilcisi değildir. Kürt halkını Washington’dan aldığı emirlerle dizayn etmeye çalışan bir kuvvettir. Kürt halkını sırtından hançerlemektedir.

- HDP, AKP’nin karşısında bir kuvvet değildir.

HDP özerklik, AKP’de başkanlık sistemi istemektedir. Tartışmanın esası ve konumlanma da buradan doğmaktadır. Amerika’nın “Yeni Türkiye” projesi ve AKP’nin “yeni anayasa” dayatması bu temeldedir. Yeni anayasa ile “Türk milleti” tanımına karşı savaş ilan edilmiş ve HDP’ye özerklik vaat edilmiştir.

-HDP, “Gezi” direnişinin sahibi değildir.

Gezi direnişinin ana sloganı “Mustafa Kemal’in askerliyiz” oldu ve milyonlarca insan Türk bayraklarıyla meydanlara indi. HDP yöneticileri ve Selahattin Demirtaş, Gezi’ye “darbe girişimi” dedi. HDP, gezinin tam karşısında AKP’nin yanında konumlandı.

-HDP, sol çatı örgütü değildir.

Dünyanın hiçbir yerinde etnik temelde siyaset yapan bir sol örgüt yoktur. HDP, emperyalizm destekli Kürt milliyetçisi bir proje partisidir. Bünyesine kattığı sol görünümlü kuyrukçuları da doğal olarak bu sistem projesinde yer aldılar. Zaten siyasi mücadele tarihleri bunalımlı olan ve doğal yapıları gereği eklemlenme stratejisi izleyenler bu proje partisinde yer aldı. Bunlarla sol görünüm katmaya çalıştılar.

HDP, PKK’nın sistem tarafından yasallaşmış çocuğudur. Ülkeyi bölmeyi amaçlayan emperyalizm işbirlikçisi bir kuvvettir. Dolayısı ile yüzde 10 barajını aştığında elini kuvvetlendirmiş olarak AKP ile birlikte çalışacaktır. Kuvvetli bir AKP istemeyen doğal olarak kuvvetli bir HDP de istememesi gerekir. Akıl bunu emreder. Bugün HDP’nin barajı geçmesini isteyen cephe ile vatan bütünlüğünden yana olan cephe arasında bir çelişme söz konusudur. HDP, biterse AKP’nin cemaatten sonra ikinci ayağı da kırılmış olacak. İki ayağı kırılan masa ayakta kalamaz.

Erdem Özdemir

ulusalkanal.com.tr

AKP Hatay Meclis Üyesi kaçak su kullandı! Gündem Adana’daki meydan krizine bir tepki de CHP ve Ankara Barosu’ndan Gündem Kemal Derviş yine devrede Gündem YSK Üyesi Yakupoğlu: Kanunlara göre yalnızca adaylar ve partiler seçim kuruluna başvurabilir Gündem