Feyzioğlu'ndan suçlamalara cevap
Metin Feyzioğlu Başbakan Erdoğan'ın "edepsiz" çıkışına ve sonrasında medyada çıkan haberler ve yorumlar için açıklamada bulundu. Feyzioğlu olayan sonraki bütün suçlamalara cevap verdi.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre, Metin Feyzioğlu, yaşanan tartışma ile ilgili olarak Facebook sayfasından açıklamada bulundu. Açıklamada paylaştığı bir fotoğraf ve not ise dikkat çekti.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Danıştay konuşması sonrası gelen "tepkiler" üzerine şu an sizlerle paylaşmak istediklerim var dostlarım. Hem bunu hem de konuşma metnini okursanız mutlu olurum.
1. Binlerce destek mesajına topluca teşekkür ediyorum. Vaktim el verdiğince özel cevaplar da yazmaya gayret edeceğim.
2. Siyasi içerikli konuştun diyenlere :
Lütfen hangi satırı siyasi, yazın. Cevap vermeye hazırım. Kulaktan dolma sözleri tekrar etmeyin lütfen. Tabii siyasetçiler yargının o kadar içine girmiş durumdalar ki, yargıyı kendi alanları sanıyorlar. Bir de insan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, sosyal hukuk devletine ilişkin her konuyu tekellerine almışlar. Yargının içinden bir çıksalar hepimiz rahatlayacağız. Vallahi kendileri de rahatlayacak ama haberleri yok.
3. Van'dan söz etmeye ne gerek vardı diyenlere:
Van Barosu'nu ziyaret ettiğimde konteyner kenti ve kreşi de gördüm. Dertlerini anlattılar. Evvelki günde iade-i ziyarette bulundular. Sorun şu: devlet yaptığı konutları öncelikle depremde evi yıkılan ev sahiplerine vermiş. Artanları da kiracılar arasından kura çekerek bir kısım kiracıya. Dediğimiz ise şu: sosyal devlet, insanın barınma hakkını, kapitalist devlet mülkiyeti öncelikli görür. Bizim Anayasamıza göre devletimiz sosyal devlet. Kurada çıkmayan kalan 44 aileye de konut verilebilir. Bunu dile getirmek baroların görevidir. Anayasaya dayanan bir öneridir. Nitekim Van Baromuz konunun birinci elden takipçisidir. Önerimiz kabul edilir veya edilmez. Ancak veya edepsizlik diye nitelendirilemez.
4. Uzun konuştun diyenlere:
- Danıştay başkanına 30, bize 20 dk ayrılmış. Bir kere iki süre eşit olmalıdır.
- Ben, 30 dakika yerine 50 dk konuşmuşum. Neden mi? Çünkü Danıştay Başkanı, Danıştay şehidimiz Mustafa Yücel Özbilgin'i anmayı nedense unuttu. Bu görev bize düştü.
- Konuşmalardan önce koro harika bir konser verdi. Başkan, onları da tebrik etmedi. O da bize düştü.
- Danıştay başkanına göre hukukun üstünlüğüne dair bazı temel sorunlar, anlaşıldığı üzere pek sorun değil. Mesela idarenin yargı kararlarına uymaması. Bunları da biz söyledik. Yani yükümüz biraz ağırdı. Allah herkese kaldırabileceği kadar yük verirmiş. Avukatlar tarafından seçilmiş olmanın verdiği bağımsızlık duygusu, hukuka dair her konuda çekinmeden konuşmamızı sağlıyor. Yani gerçek anlamda 10 dakika süre aşımı vardır. Eh, konuşan edepsizlik mi etti dersiniz dinleyenlerden bir iki kişi tahammülsüzlük mü dersiniz bilemem? Ha, bir de, daha az hukuksuzluk yapsınlar; 5 dakikada selamlayıp inelim biz de dostlar.
5. Danıştay başkanının Sayın Başbakanı destekleyen açıklamasına:
Ne diyeyim? Eve misafir gelmiş biri, diğer misafirinize durup dururken edepsiz ve terbiyesiz diyor. Ev sahibi bakıyor, şu tarafta olmak daha güvenli deyip edepsiz ve terbiyesiz diyeni alkışlıyor. Bari en kötüsünden susayım demiyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mı dediniz? Efendim? İleride herkes yaptığına yapmadığına göre tarihte yerini alır. Çoluğumuz çocuğumuz da okur, öğrenir.
6. Soyuma, sopuma, en galiz küfürlerle hakaret edenlere: Hiç kullanmayacak da olsam kelime dağarcığım genişliyor. Bir tür terapi olarak bakıyorum sövenler açısından. Umarım yazan arkadaşlar rahatlıyorlardır. Eşlerine, çocuklarına şiddet uygulayıp, ağaçları baltalayacaklarına böyle rahatlasınlar. Yapacak bir şey yok. Yalnız bu işin emir komuta zincirinde yürüdüğünü biraz yaratıcılıkla gizleyebilirler. Tabii benim önerim bu. Siyasi öneri demezler umarım. Bir de çok soran var, üzerimde kalmasın. Bu işin raici ne? Mesela kelime sayısı üzerinden mi yoksa küfürün ağırlığı üzerinden mi muhasebeleştiriliyor faaliyetiniz?
7. E posta, faks, mektup ve bıçaklanmış cüppeyi ağaca korkuluk gibi asmak suretiyle beni ölümle tehdit edenlere: (hatıra olarak saklıyoruz malzemeler)
Etrafımda öyle ağır silahlı koruma orduları gezmiyor. Hep halkımın içindeyim. Sıradan yaşantısı olan, fırsat buldukça metroya, otobüse binen, sokaklarda yürüyen, avm yerine esnaf gezen biriyim. Bir tek Allah'a can borcum var. Borcun vadesini de bir tek O bilir. Önce Allah'a sonra Milletimin dualarına emanettir benim canım. Benim gibi de milyonlar vardır, görev sırası kendine geldiğinde gözünü budaktan esirgemeyecek. Yani ne kadar anlarsınız bilemem ama yine de söyleyeyim: Kendinizi ne kadar hırpalasanız da para etmez. Bizler söylememiz gerekeni edep adap bilerek söylemeye devam ederiz. Hep yaptık, yine yapmaya devam edeceğiz. Bir şey söyleceksek de sizden veya abilerinizden izin almayız. Anladınız mı arkadaşlar? Haydi terapiye devam edin siz.
8. Ana muhalefet partisi genel başkan yardımcılarından F.L. adlı şahsa: "Metin Feyzioğlu saygısızlık yaptı" demiş. Diyebilir. Düşünce özgürlüğüne saygılıyız. Açıkçası destekleseydi veya okuyup öyle konuşsaydı şaşkınlık geçirirdim. Yoksa bir şeyler değişiyor mu diye sormam gerekirdi en azından. TBB başkanının baştan sona hukuki konuşması karşısında destek vermesini beklemiyorduk ama "edepsiz" ve "yalancı sözleri" nitelemelerinin neresine katıldığını söyleseydi bari? Van'da kışlar sizin oralara göre biraz soğuk geçiyor sayın F.L. Diyeceğim odur ki, insanların derdini siz daha bir candan takip edin de bizim de işimiz azalsın.
İşte böyle dostlar.
Biz yolumuza devam ediyoruz.
Bizim tek bir kaygımız var, avukatlık mesleğine ve Milletimize daha çok nasıl hizmet edebiliriz.
Sorunlardan çıkış yolu dialogdur, karşılıklı hoş görüdür. İnsan sevgisini merkeze yerleştirmek, herkesi kucaklamaktır. Bunu öğreneceğiz. Bugün bize kızanlar da öğrenecek. Sabırla, azimle çalışacağız. Hiç moralinizi bozmayın. Her gün bir şey öğreniyor ve daha güzele doğru ilerliyoruz. Yeter ki umutsuzluğa kapılıp mücadeleyi bırakmayalım.
Hepinizi çok seviyorum.
Yürek dolusu selamlar
Metin Feyzioğlu