Doğu Perinçek: Üretim Devrimi için bedel ödenecek
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal'da Çıkış Yolu programında, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel ile Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur'un sorularını yanıtladı. Türkiye'nin önündeki çözümlere ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Perinçek, ''Türkiye, Üretim Devrimi'nin eşiğindedir. Bu bir mecburiyettir. Üretim ekonomisine geçmek için, Üretim Devrimini yapmak için bedel ödenecek.''dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal'da Çıkış Yolu programında, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel ile Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur'un sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin önündeki çözümlere ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Perinçek, ''Türkiye, Üretim Devrimi'nin eşiğindedir. Bu bir mecburiyettir. Üretim ekonomisine geçmek için, Üretim Devrimini yapmak için bedel ödenecek.''dedi.
''BEDEL ÖDEYECEĞİZ AMA ÜRETİM EKONOMİSİNİ DE KURACAĞIZ''
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli'nin ekonomideki gidişat ile ilgili yaptıkları açıklamalar ile ilgili konuşan Perinçek, ''Tarihi açıklamalar çünkü Türkiye tarihi bir dönemin eşiğinde, yani Türkiye'nin mecburiyetlerinin Türkiye'yi getirdiği noktayı hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de Sayın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çok açık ifadeler ile ortaya koydular. Şöyle özetleyebilirim; Sayın Bahçeli 1980-2020 dönemi ekonomisi bitti diyor. Yani Turgut Özal ile başlayan, Tansu Çiller ile devam eden ve son 20 yılda da Sayın Tayyip Erdoğan hükümetleri zamanında da sürdürülen 40 yıllık ekonomi bitti diyor. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunun sürdürülemez olduğunu Devlet Bahçeli gibi ifade ediyor. Peki biten ne? Onun da adını koyuyorlar, mandacı ve neoliberal ekonominin bittiğini söylüyorlar. Ve çözüm; Ekonomik Kurtuluş Savaşı. Tabi silahla savaş değil ama burada savaş kavramı şu bakımdan önemli, Üretim Devriminin habercisi olan bir ifade Ekonomik Kurtuluş Savaşı. Sayın Bahçeli önümüzde zorluklar olduğunu söylüyor ve ''bedel ödenecek'' diyor. Sayın Bahçeli'nin o sözünü çok önemli buldum. Bedel ödeyeceğiz ama üretim yapısını da değiştireceğiz, bir üretim ekonomisi kuracağız. Bedelini ödeyeceğiz, hakikaten bedel ödemeden arkada kalan yani bitmiş olan sürdürülemez sistemden yeni bir üretim ekonomisine geçmek mümkün değil. Bedel ödeneceği resmi ağızlarda veyahut Cumhur İttifakı'nda ilk defa ifade ediliyor. Vatan Partisi yıllardan beri zor bir döneme girdiğimizi, bu zorlu dönemden zorlukları paylaşarak, bedel ödeyerek milletçe çıkacağımızı ifade ediyordu. Ama genellikle diğer hâkim sınıf partileri, Türkiye'yi yönetenler, Atlantik sisteminden güdülen muhalefetler, Biden tayfası, hepsi bir dağıtma yarışı içerisindelerdi. Şimdi Vatan Partisi'nin ifadesi Cumhur İttifakı'nın temsilcileri tarafından gündeme getiriliyor. Bedel ödenecek. Kurtuluş Savaşı kavramında da bir bedel ödeme var. Savaş veriyorsunuz, savaşlar bedelsiz kazanılmıyor. Zorluklardan söz ediliyor ve ne için bedel ödenecek? Üretim sistemine geçmek için üretim ekonomisine, üretim devrimine geçmek için bedel ödenecek.''ifadelerini kullandı.
''ÜRETİMDEN YANAYSANIZ FAİZE TAVIR ALACAKSINIZ''
Türkiye'nin Üretim Devriminin eşiğinde olduğunu ifade eden Vatan Partisi Genel Başkanı, ''Üretim Devrimi bir mecburiyet. Bunun alternatifi, Türkiye'nin parçalanması ve borç batağında debelenip mahvolmasıdır. Onun için Türkiye bunu kabul etmiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile Sayın MHP Genel Başkanı'nın ifadeleri gibi, Türkiye bir Ekonomik Kurtuluş Savaşı'nın eşiğine geldi ve buradan bir üretim ekonomisi kurarak çıkacağız. Hatta burada faize tavır alınıyor çünkü sanayiciden ve üretimden yanaysanız faize tavır alacaksınız. Faiz yoluyla da kaynaklar kısmen yatırıma gider ama bu arada tefecinin faizcinin cebine de çok büyük kaynaklar verilir. Onun için sanayici ile faizci arasında kapitalizmde de sürekli bir mücadele vardır.''dedi.
''TASARRUF İLE YATIRIM YAPILIR''
Perinçek, söyle devam etti: ''Bugüne kadar olduğu gibi dünya tefecilerinin cebini doldurarak, dünya finans merkezlerinin cebini doldurarak zaten bedel ödüyorduk. Şimdi ise kaynakları üretime sevk ederek, kaynakların üretime sevk edilmesi tasarruf ile mümkün. Yatırım vurguları yapılıyor ama bunun için tasarruf yapabilmeniz lazım. Tasarruf da bir bedel. Yani hepimiz tüketimden belli ölçülerde toplum olarak kısacağız. Devlet politikaları, vergi politikalarıyla, ret politikalarıyla, maaş politikalarıyla, para politikalarıyla, enflasyona ilişkin tavırlarıyla devlet bir tasarruf sağlayacak. Aynı zamanda devlet yöneticilerinin alçak gönüllü bir şekilde yaşaması, sade yaşaması, israfa son verilmesi devlet bürokrasisi içerisinde lükse son verilmesi de çok önemli. Hem özellikle psikolojik ortam bakımından çok önemli. Bedel ödenecek dendiği zaman devlet yöneticilerinin de bununla uyumlu halde olması lazım. Yani bedel ödemeseler bile halkın sorunlarını ve sıkıntılarını paylaşan, sade yaşam tarzına girmeleri gerekiliyor. Bütün bunlardan yapılacak tasarruf ile yatırım yapılabilir. Tasarrufu şu anda söylemiyorlar ama bedel ödenecek derken dolaylı yoldan tasarrufa işaret etmiş oluyorlar.''
''MERKEZ BANKASI, TÜRKİYE HÜKÜMETİNE VE TÜRK DEVLETİNE BAĞIMLI OLMALI''
Merkez Bankası'nın Türk devletine ve hükümetine bağımlı olması gerektiğini ifade eden Vatan Partisi Genel Başkanı, ''Biz tek başımıza Merkez Bankası'nın bağımlı olması gerektiğini hükümete, Türk devletine ifade ettik. Hatta herkes neredeyse bize gülüyordu. Milletin o kadar aklını boyamış ki IMF ve dünya finans merkezleri, Merkez Bankası nasıl bağımsız olurmuş. Hükümette o zaman bağımlı olur. Merkez Bankası bağımsız olamazsa hükümet de o zaman bağımlı olur. Hükümetin elinde bağımsızlık araçlarını aldığınız zaman yani bağımsız bir para politikası izleyemezseniz ekonomide de bağımlı olursunuz. Merkez bankasının Türk hükümetine bağımlı olması, Türkiye'nin bağımsızlığının en önemli güvencelerinden birisidir. Devlet Bahçeli'nin onu da açıkça işaret etmesi bizi çok sevindirdi. Çünkü aylardır, yıllardır söylüyoruz, bizim Üretim Devrimi Programı'nda da var. Merkez Bankası, hükümete bağımlı olacak, Türk Devleti'ne bağımlı olacak. Yani Merkez Bankası'nın direksiyonu Türkiye hükümetinde olacak. Ne kadar para basacağız, ne kadar para süreceğiz, ne kadar piyasadan para çekeceğiz bunlar böyle dalgalanmaya bırakıldığı zaman dünya tekellerine Merkez Bankasının direksiyonunu vermiş oluyorsunuz. Uzaktan kumanda ile yönetiliyor dünya. O bakımdan Merkez Bankası bağımsız olmaz. Merkez bankası Türkiye hükümetine, Türk Devletine bağımlı olacak. Bağımsızlık demokrasi getirir. Eğer Merkez Bankası'nı siz dünya finans merkezlerinin eline bırakırsanız Türkiye'de demokrasi olmaz, Türkiye'de dünya tefecilerinin sıcak para komisyoncularının, dolar borsa vurguncularının diktatörlüğü ve zulmü olur. Merkez Bankası hükümete bağlı demek sonuç itibari ile Türk devleti tarafından Merkez Bankası politikasını belirleyecek demektir, yoksa yabancılar tarafından değil. Bağımsızlık derken de herkesten bağımsız değil. Dünyada bağımsız bir şey yok ne ekonomide ne siyasette.''diye konuştu.
''ABD'NİN ÇÖZÜMÜ DOLAR SALTANATI''
Perinçek, ''ABD Merkez Bankası bağımsız değil ABD hükümetinden öyle gözüküyor. Yani FED, ABD hükümetinden devletin dışında bir özel banka ama sonuç itibari ile ABD'nin ne kadar dolar ihraç edeceği, çıkartacağı, basacağı ABD devleti tarafından saptanıyor. Ama öyle bir makyaj yapılmış ki sanki bağımsız ve özel sektör olan bir banka bunu belirliyor gibi ifade ediliyor. Öyle değil, bakın para basma politikaları ile ABD hep dolar basarak son 20-30 yıldır çözüm üretmeye çalıştı. Aslında 1945'lerden beri ABD'nin çözümü dolar saltanatı. Sonuç itibari ile bir kâğıdın üzerine 100 dolar yazıyor, onun maliyeti 1 cent bile değil. Mürekkep maliyeti, kâğıt maliyeti, o doları ihraç ederken karşılığında ABD'ye mal geliyor. Dolayısıyla ABD bir haraç sistemi kurmuş, yani dünyanın haracını kesiyor. Cengiz Han'ın, feodal imparatorlukların bile böyle bir haraç sistemi yoktu. Dünya tarihinin tanıdığı en şiddetli haraç sistemini ABD, 1945'ten sonra kurdu ama artık onun da sonuna gelindi.''dedi.
''ZORLUKLARI PAYLAŞACAĞIZ''
Zorlukların paylaşılarak aşılabileceğine dikkat çeken Perinçek, ''Zorlukları emekçinin, çalışanların ve üreticilerin sırtına yükleyemeyeceksiniz. Zorlukları paylaşacağız. Zorlukların paylaşılmasında gerekirse servetten vergi alacağız. Bakın şimdi varlık vergisine karşı birdenbire nasıl kampanyalar başladı. Çünkü Türkiye 2. Dünya Savaşı'nda emekçiye bindirmemek için zorlukları, varlık vergisi gibi politikalar yaptı. Sonuç itibari ile varlık vergisi, çok büyük zengin ve servet sahiplerinden alındı. Onların içinde Musevi vatandaşlarımız çok olduğu için onlar varlık vergisinden daha çok zarar gördüler. Ama en zenginde onlardı. Sonuç itibari ile varlık vergisi aldığınız zaman ben Musevilerden almayacağım, Rumlardan almayacağım, Ermenilerden almayacağım yalnız Türklerden alacağım diye bir varlık vergisi olmaz. Türkiye İstiklal Savaşı'nı, Atatürk'ün yaptığı gibi, iki öküzü olanın bir öküzünü alarak, her evden bir çift çorap alarak verdi. Milleti buna ikna edebilmek için de Mustafa Kemal olmak lazım. Onun gibi basit yaşamak lazım. Atatürk geliyor, Ankara'da istasyonun yanındaki evde kalıyor. Atatürk'ün sevdiği yemeği sorduğu zaman ekose etekli levreği severim demiyor, kuru fasulyeyi severim diyor. Bir asker ve karavanadan yemek yemiş hayatı boyunca. Devlet yöneticileri de kuru fasulyeyi sevecek. Yani devlet yöneticileri de basit, sade bir şekilde yaşayacak. Devlet yöneticileri, belediye yöneticileri, milletvekilleri, diğer bürokrasi vs. basit bir şekilde yaşayacak ve bunun bir Kurtuluş Savaşı olduğunu kendi hayatıyla topluma gösterecek.''ifadelerini kullandı.
''ÇİN, TÜRKİYE'NİN ABD'YE KARŞI AYAKTA DURMASINI İSTİYOR''
Vatan Partisi olarak Çin ile görüşmelerde bulunduklarını ve bu görüşmelerde Türkiye'nin girişimcilerini ve yatırım projelerini, Çin'in finansman kaynakları ile buluşturduklarını aktaran Perinçek, ''Vatan Partisi olarak, Çin Komünist Partisi yetkilileri ile 15-20 gün önce 3 gün süren görüşmelerde bulunduk. Biz Vatan Partisi olarak hem iki devlet arasındaki bu sorunun çözülmesi için gayret içindeyiz hem de Vatan Partisi olarak da bir çalışmanın içerisindeyiz ve ilk ürünlerini de almaya başlayacağız. Türkiye'nin girişimcileri ile yatırım projelerini, Çin'in finansman kaynakları ile buluşturuyoruz. O projelere bakıyorlar verimli mi, ödeme kabiliyeti var mı diye. Sıfıra yakın faizle ve hatta ödeme koşullarına baktığınız zaman neredeyse eksi faizde. On yıl ödemesiz mesela. Öyle bir borç vermek ne demek, sıfırdan daha az faizle. Bunu Çinliler siyasi olarak yapıyor. Yani Türkiye'nin ayakta durmasını, Amerikan emperyalizminin buralarda etkili olmamasını istiyor. Çünkü onlar da kendi bulundukları bölgede Amerikan emperyalizmi ile mücadele halindeler, yani Çin'in bağımsızlığı ve ekonomik gelişmesi için onlar da Amerikan tehditlerindeler. Çeşitli ülkeler ile çalışmamız var ama bunları hükümet ile olduğumuz zaman etkin bir şekilde yönetebiliriz. Bunlar dış politikamız ile de çok bağlantılı. Yani Türkiye'nin dış politikasındaki bocalamalar, sallanmalar, İran gibi ırak gibi, Azerbaycan Rusya gibi enerji güvenliğimizi sağladığımız ülkelerde problemler yaratıyor. Geçen bazı haritalar yayınlandı Türk dünyasını yayan. Buna en çok kim karşı çıktı, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Türk Cumhuriyetleri. Çünkü onlar Çin ile Rusya ile dostluk içerisinde hayatlarını sürdürüyorlar. Siz o haritalar ile Rusya, Çin ve Türkiye'yi, Türk dünyasını karşı karşıya getiriyorsunuz. Amerika'nın politikalarına hizmet ediyorsunuz. Türk devletleri bunu kabul etmiyor. Burada Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurulması çok güzel ama bu teşkilat da Asya ve Avrasya ilişkileri içerisinde gelişecek. Yoksa Amerika'nın değneği olarak Asya'da Türk devletlerinin yapabileceği hiçbir şey yok hepsi için felaket olur.'' şeklinde konuştu.