Yeni CHP Gemisi'nin seyir defteri
Kuğu gibi süzülen seyrine doyumsuz CHP gemisi, ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile yelkenlerini şişirip, Hizmet Limanı’nda yakıt ikmalini tamamladı.Alkışlar arasında Türkiye’yi güzel günlere taşımak için “Bismillah Vira!” diyerek demir aldı. Ortalık sütliman gözüküyordu ama geminin fırtınalarla dolu seyre hazırlıksız olduğu dikkatli gözlerden kaçmadı. Deneyimli denizciler uyardı. Aman dikkat! Estirilen rüzgârlara güvenmeyin! Mazota da su karışmış; bu yakıtla yolda kalırsınız. Geminin Çarkçıbaşısı, bir taraftan dostça uyaran denizcilere, “gönüllerini ferah tutmalarını” salık verirken, diğer taraftan hizmet yakıtına abone oldu.
Dostlar hep uyardı. ABD ve AB’den size fayda gelmez. Kulağınıza fısıldadıkları;“siyasi Kürtçülük”, “özerkçilik”,“vahşi piyasacılık”, “cemaatçilik”, “numaracı Cumhuriyetçilik”,“TSK karşıtlığı”, “gayrı-millilik”, “Sorosçuluk”, “siyasi İslam referanslı Cumhurbaşkanı adayı” gibi kavramlar birer tuzak! Eroin gibi sizi gerçeklerden koparıyorlar. Atatürk’ten, laiklikten, Ergenekon ve Balyoz’dan, gezi direnişçilerinden, milli bayramları kutlayan yurtseverlerden, gençlerden ve sokaktan uzak durun!” tavsiyeleri ile sizi aslında doğal müttefiklerinizden uzaklaştırıyorlar.Kayalıklara sürükleniyorsunuz. Sular ısınıyor!
Yeni CHP, dost uyarılarına kulaklarını tıkıyor, ısrarla ve inatla, “kitle partisi olduğunu, her denizde balık avlayacağını” söyleyerek, tehlikeli sulara hızla yaklaşıyordu. Dostlar son bir çaba ile bu rotada “inandırıcılığın kaybolacağını” anlatmaya çalışıyordu. Bir taraftan Silivri zindanları önünde toplanan yurtseverlere,onlarca milletvekili ile gösteri yaparken, diğer taraftan zindanı yaratanlarla halvet olmak ister itemez akla Ziya Paşa’yı getiriyordu: “Herkesi kör, âlemi sersem mi sandınız?”
Aslanlı kapıya yürüyen milyonlarla yelkenlerinizi şişireceğinize, Washington’tan, Brüksel’den, Okyanus ötelerinden esen sahte rüzgârlara bel bağladınız. Broşa düştünüz! Ters rüzgârlarla tekneyi alabora ettiniz! Atatürkçüleri “tu kaka” ilan ederek, “onu, şunu, bunu” aday yaptınız! Kendi köklerinizden, yedi düveli denize dökenşanlı geçmişinizden utandınız.
Ne olduğunuzu değil, hep ne olmadığınızı anlatmaya çalıştınız. Sürekli olarak “rakiplerinizin kusurlarından” bahsettiniz; “onların ülkeye yaptıkları kötülükleri” gündeme getirdiniz ve bunları “yapmayacağınızı” söylediniz. Ama “ne yapacağınızı” herhalde söylemeyi unuttunuz. Ekonomi ve Güneydoğu sorunu da dâhil siyasi iktidardan farklı bir iç politik söyleminiz olmadı!
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran fırka olarak, ulusal çıkarları doğrudan ilgilendiren konularda da sesiniz ve soluğunuz çıkmıyor. Aşağıdaki konulardaki görüşlerinizi hâlâ merakla bekliyoruz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için Annan Plânı benzeri bir girişime nasıl bakıyorsunuz?
Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail ve Batı ülkelerine karşı koruma kararlılığınız var mı?
Ege’de, Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş 151 Ada Adacık ve Kayalık (EGEAYDAAK) Yunanistan’a bırakacak mısınız?
Suriye’nin kuzeyinden denize ulaşan Kürt koridoru hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kuzey Kürdistan adı takılan Güneydoğu’da özerkliğin ilanı aşamasına gelindi. Siz nerede duruyorsunuz?
PKK ile mücadele, şimdiye kadar olduğu gibi, ABD’nin koyduğu sınırlamalarla mı yürütülmeli?
Mersin’de görevliyken bir seçim öncesinde, “CHP’nin yan gelip yattığını” söylediğimde, çok önemli bir yerel siyasetçi şöyle cevap vermişti. “Aman Komutanım, düşündüğünüz şeye bak! Siz kime oy vereceksiniz ki!” İnanın, yeni CHP söylemi ve yeni yöneticilerinizle aldığınız ilave bir oybile yoktur. Aldığınızoyların çok büyük bir bölümü size değil, devrimci CHP’nin görkemli geçmişine verilmiştir.
İnsanlık tarihi bize cesaretin bilekte değil yürekte olduğunu öğretti. Önemli olan, yüksek ideallerinizi ve kutsal değerlerinizi asla terk etmeden haklı kavgayakorkusuzca girmektir. Bunun sonucunda yenilseniz bile, Montaigne’nin dediği gibi,”Rakibinize değil, kaderinize yenilirsiniz!” Ama bu yenilgi sizi daha da büyütür. Size gönül verenler öylesine kenetlenir ki hiçbir güç onları birbirlerinden ayıramaz ve sizden koparamaz! Devletin ve milletin çıkarlarına göz dikenlerin karşısında çelik bordalı Yavuz zırhlımız gibi sarsılmaz bir caydırıcı güç olursunuz.
“Her işi yaparım!” diyene tecrübeli bir işveren kibarca kapıyı gösterir. Mavi boncuk politikanız karaya oturdu! Yeni CHP adını verdiğiniz gemi paramparça. Bu gemiyi yeryüzündeki hiçbir tersane yeniden yüzdüremez!Artık gerçeklerle yüzleşmek zorundasınız. CHP’nin geçmişini önyargılarınızdan arınmış olarak dikkatle incelersiniz, her karşı devrim tavizinin partiye oy kaybı olarak geri döndüğünü göreceksiniz. 1935 yılındaki kongrenizde belirlediğiniz gibi “arasız devrimlere” devam etmelisiniz.
Bandırma Vapuru’nu hatırlama zamanı gelmedi mi? Rota, 19 Mayıs 1919’da çizilmedi mi? CHP gemisi, gerekirse mürettebatını değiştirmeli, başüstüne yan yana altı ok yerleştirerek, Atatürk’ün çizmiş olduğu çağdaş ve aydınlık rotada viyalamalıdır. Şunu duyar gibi oluyorum: “Ama biz ondan da bundan da oy…”
Cevabı, Hint Müslümanları ve Pakistan’ın gelmiş geçmiş en büyük şairi ve aynı zamanda İslam âlimi ve fikir adamı olan,tüm dünyanın saygı duyduğu Muhammed İkbal (1873-1938)’e bırakalım: “Efendiler! Bilmelisiniz ki büyük varoluş savaşlarında sosyal bünyenin hayatta kalmasını sağlayacak olan temel değer sayı çokluğu değil, niteliktir. İnsanoğlununen mükemmel ve kaderini tayin eden sermayesi nitelik, namı diğer karakterdir.”
Yazıya, dev şair İkbal’in “Peyam-ı Maşrık (Doğu’dan Haber)” adlı şiir kitabında Mustafa Kemal Paşa’ya atfettiği dizeler ile son noktayı koyalım: “Soluk bir kıvılcımdık/ O’nun bir bakışı ile/ Cihanı aydınlatan güneş olduk.” Kendi güneşini göremeyenlerin gidebilecekleri hiçbir liman olamaz!
Amiral Soner POLAT