TBMM Başkanı Şentop: "Türkiye Azerbaycan’ın yanında yer alacaktır"

TBMM Başkanı Şentop, "Türkiye bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da haklı davasında, vatan savunmasında Azerbaycan’ın yanında yer alacaktır." dedi.

Abone ol

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "TBMM, milletimizin, Cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun, hepimizin üstünde, bizleri aşan yüce bir kimliği vardır. Söz ve eylemlerimizde, yaptıklarımızda bu gerçeğin ne kadar farkında olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve saygınlık kazanacağız." dedi.

Şentop, TBMM'nin 27. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, bu yılın, milletvekilleri, yüce Meclis, millet ve devlet için hayırlı olmasını diledi.

Yapılacak müzakerelerin, alınacak kararların, çıkartılacak kanunların, gösterilecek gayretin millete ve devlete faydalı sonuçlar getirmesini temenni eden Şentop, "Sözlerimin başında, yüce Meclisimizin açılışından bugüne, bu mukaddes çatı altında görev yapan, başta ilk Meclis Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün milletvekillerimizi, siyasetçilerimizi, devlet adamlarımızı şükran ve minnetle anıyorum. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara da sıhhat ve afiyetle uzun ömür diliyorum." ifadelerini kullandı.

Yüce Meclisin faaliyetlerini sürdürebilmesi için canla başla gayret gösteren bütün çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Şentop, "Bu yıl Meclisimizin açılışının 100. Yılını idrak ettik. Bu yüce Meclisin nice yüzyıllara güç ve kudretle ulaşmasını, ilelebet var olmasını Cenabıhak’tan niyaz ediyorum." diye konuştu.

Şentop, 20. yüzyılın insanlık tarihinin belki en kanlı yüzyılı olduğunu ifade ederek, iki büyük dünya savaşının, bağımsızlık savaşlarının, bölgesel savaş ve çatışmaların, iç savaşların, katliamların, öldürülen yüz milyonu aşkın insanın, göçlerin kara bir yüzyıl tablosu çizdiğini söyledi.

20. yüzyılda Türk milletinin, Meclisin öncülüğünde elde ettiği çok büyük ve önemli kazanımlar olduğunu belirten Şentop, şöyle devam etti:

"Bunlardan birincisi, büyük bedeller ödeyerek, kanımız ve canımız pahasına kazandığımız istiklalimizdir, bağımsızlığımızdır. 20. yüzyılın sihirli kelimelerinden olan bağımsızlık, bizim tarihimiz bakımından çok daha vurgulu anlam ifade etmektedir. Biz 'tam bağımsızlık' diyoruz. Bölgemizde ve yakın coğrafyamızda yaşanan hadiseleri gördükçe, bağımsızlığın, özellikle tam bağımsızlığın ifade ettiği anlamın büyüklüğünün farkına daha fazla varıyoruz.

İkinci önemli kazanım, inkıraza uğrayan, onlarca yıl süren kesintisiz savaşlarla harap olmuş bir büyük devletin küllerinden yeni bir devlet, bir cumhuriyet kurmuş olmamızdır.

Üçüncüsü ise zaman zaman kesintilere uğramış olsa da kararlılıkla ve milletimizin sonuna kadar sahip çıkmasıyla var ettiğimiz demokrasimizdir. Milletimizin bu büyük ve önemli kazanımlarının elde edilmesinde öncülük hiç şüphesiz Meclisimize aittir. Bu yüce Meclis bağımsızlık savaşını bizzat yürütmüş, Gazi unvanını bihakkın almış yegane Meclistir. Memleketimizin sıkıntılara düçar olduğu, zorluklar yaşadığı dönemlerde de bu öncülük görevini ifa etmekten bir an geri durmamıştır.

15 Temmuz gecesi hain terör örgütü FETÖ'nün saldırısına uğrayan ilk kurum Meclisimiz olmuştur. O gece tarihine ve karakterine yakışır bir kararlılıkla, bombardıman altında görevini ifa eden ve direnen Meclisimiz ikinci defa Gazi unvanını almış, bu unvanı hak ettiğini ve hakkıyla taşıdığını ispat etmiştir. Böyle büyük bir Meclisin mensubu olmak, bu yüce çatı altında görev ifa etmek, Mecliste aziz milletimize hizmet etmek ne büyük bir şereftir. Bu şerefli görevin üzerimize büyük sorumluluklar yüklediği de aşikardır. Bu sebeple, TBMM'nin saygınlığının korunması en başta gelen görevimizdir. Demokrasimizin geleceği, demokrasiye duyulan güven buna bağlıdır. Bizler, ülkemizin ve hatta dünyanın bütün sorunlarını, bu yüce çatı altında, grup toplantılarında, komisyonlarda ve Genel Kurulda usulüyle konuşacağız, tartışacağız ve bir sonuca bağlayacağız. Unutmayalım ki TBMM, milletimizin, cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun, hepimizin üstünde, bizleri aşan yüce bir kimliği vardır. Söz ve eylemlerimizde, yaptıklarımızda bu gerçeğin ne kadar farkında olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve saygınlık kazanacağız."

"Virüs, büyük değişim sürecine katalizör etkisi yaptı"

TBMM Başkanı Şentop, tarihin önemli bir kavşak noktasından geçildiğini; önemli bir döneme şahitlik edildiğini dile getirerek, 20. yüzyılın sonlarında başlayan ve 21. yüzyılın ilk çeyreğinde hızı artarak devam eden bir büyük değişim sürecinin içinde olunduğunu söyledi.

Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel yapıların; kavramların, kuralların, kurumların; toplumların, devletlerin, coğrafyaların yeniden şekillenmeye başladığı, teknolojinin büyük dönüştürücü etkisinin adeta kontrolü ele aldığı bir dönemden geçildiğini vurgulayan Şentop, "Öte yandan, geçtiğimiz yılın son günlerinde Çin’de başlayan ve bütün dünyayı etkisi altına alan bir virüs salgınının, bu büyük değişim sürecine katalizör etkisi yaptığını, sadece nicelik bakımından sürecin hızını arttırmakla kalmayıp, aynı zamanda mahiyetini de değiştirmeye başladığını takip etmekteyiz. Şurası açıktır ki koronavirüs salgını bundan böyle hayatın her alanında az veya çok etkilerini gösterecektir." değerlendirmesini yaptı.

Salgının, psikolojik, sosyolojik, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel ve diğer birçok alanda etkilerinin önümüzdeki dönemde görüleceğini ifade eden Şentop, şöyle konuştu:

"Öte yandan, bu tablo zaten uzun zamandır yapıları ve işlevleri tartışılan, üstlendikleri görevleri yerine getirmekten uzaklaşmış uluslararası kuruluşların durumunu tekrar ve yoğun bir şekilde dünyanın gündemine getirdi. Dünyada uluslararası hukukun uygulanmasını sağlamak, iş birliğini ve barışı hakim kılmak için kurulmuş olan başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluş tam manasıyla iflas bayrağı çekmiş durumda. Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk dile getirdiğinde idealist bir eleştiri gibi görülen 'dünya beşten büyüktür' ifadesiyle sembolize olan husus artık bütün ülkelerin, hatta bizzat Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve yeniden yapılanma adı altında çalışma başlattığı bir gerçeklik haline gelmiştir."

Mustafa Şentop, ekonomik dengesizliklerin, adaletsizliklerin, sömürünün, insana değer vermeyen kurumsal yaklaşımların koronavirüs salgınıyla çok daha görünür hale geldiğini kaydederek, "Böyle büyük değişim dönemlerinin, tarihin akışının hızlandığı dönüşüm dönemlerinin büyük sıkıntılar, riskler ve tehditler içerdiğini inkar etmek mümkün değildir." dedi.

Böyle dönemlerin, Türkiye gibi tecrübeli devletler, itikatlı, kararlı, iddialı milletler için aynı zamanda büyük imkanlar, fırsatlar sunduğunu belirten Şentop, "Yüz yıl önce, uzun zaman tarihe istikamet veren büyük bir devletin inkıraza uğradığı bir dönemde, onlarca yıl süren savaşlar, göçler, yıkımlar ve kayıplarla ortaya çıkan bir enkazdan, büyük imkansızlıklarla hür ve tam bağımsız bir devlet var etmeye muvaffak olan aziz milletimizin ve ona öncülük eden bu yüce Meclisimizin, tarihin bu kavşak noktasında da büyük sorumluluklar taşıdığını ve taşıyacağını ifade etmek isterim." diye konuştu.

Şentop, Türkiye'nin uluslararası alanda, daima hukuktan, hakkaniyetten, adaletten, meşruiyetten yana olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin, uluslararası hukuktan ve antlaşmalardan kaynaklanan haklarını ve yine aynı hassasiyetle meşru araçlar ve yöntemlerle aramaktan asla vazgeçmediğini belirten Şentop, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki varlığını, sadece stratejik kaynaklar ve bunlar üzerindeki meşru hakları üzerinden tarif edemeyiz. Türkiye, kendi haklarını aradığı kadar, bu alanda ve sahada adil bir paylaşımın, hakça bir dağılımın olmazsa olmaz bir barış zemininde gerçekleşmesi için vardır. Emeği değil sömürüyü, hakkı değil zulmü, paylaşımı değil el koymayı alışkanlık haline getirenlerin bunu anlamasını zaten beklemiyoruz." dedi.

Yine bugün, ağır ekonomik sorunlarla boğuşan, batının ianeleri ve sadakalarıyla yaşayan bazı küçük ülkelerin, tetikçi olarak kullanıldığına şahit olunduğunu dile getiren Şentop, bölgesel ihtilafları canlı tutmak, eski yaraları kanatmak için bu muhtaç ve basiretsiz ülkelerin yönetimlerinin, istismar edildiğini kaydetti.

"Yaşayan bir ilkedir"

Şentop, ayrıca, batılı bazı devletlerin siyasi acentesi gibi hareket eden, halklarını temsil etmeyen bir takım kukla devlet yönetimlerinin de dünya ve bölge barışı için tehdit teşkil eden tavırlarına işaret etmek gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"26 Eylül sabahı Ermenistan'ın yönettiği terör çeteleri eliyle kardeş Azerbaycan’a yönelik saldırılarıyla başlayan hadiselerden büyük bir üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isterim. Öncelikle, Ermenistan saldırılarında şehadete yükselen bütün kardeşlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza Cenabıhak'tan acil şifalar niyaz ediyorum. Bunu tekrar buradan ifade etmek isterim: Türkiye bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da haklı davasında, vatan savunmasında Azerbaycan’ın yanında yer alacaktır. Türkiye ve Azerbaycan, dünyada başka iki ülke arasında benzeri olmayan yakın bir ilişkiye sahiptir.

'Tek millet iki devlet' prensibi, sadece bir slogan, sadece bir tarihi tespit değildir; aynı zamanda diplomasiden sahaya her alanda Türkiye Azerbaycan ilişkilerine istikamet veren, yaşayan bir ilkedir.

Bu husus ve Türkiye’nin desteği, gelişmelerin her aşamasında, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açık bir şekilde ifade edilmiştir. 28 Eylül Pazartesi günü, dört siyasi partimizin imzasıyla yayınlanan bildiride bu kararlılık bir kez daha ortaya konulmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Azerbaycan’ın yanında olduğumuz ifade edilmiştir. Ermenistan’ın bir an önce işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmasının, komşularına saldıran ve bölge barışını tehdit eden bir ülke olarak hareket etmekten vazgeçmesinin zaruretini buradan bir kere daha ifade etmek isterim."

"Şiddet ve terör, demokrasimizin, siyasetin en yıkıcı düşmanı"

Türkiye'nin sadece çalışkan ve asil milleti, istisnai konumu ve parlak tarihi sebebiyle değil, aynı zamanda köklü demokrasisinden dolayı da örnek bir ülke olduğunu belirten Şentop, 170 yılı aşkın seçim, 143 yıllık parlamento tarihi ve toplamda 90 yıla yaklaşan çok partili siyasi hayatının, Türkiye'yi farklı ve öncü kıldığını söyledi.

"Bu yüzden demokrasimizin değerini daha iyi kavramak, bize kattıklarını hakkıyla değerlendirmek zorundayız." diyen Şentop, "Bu noktada demokrasimizin değeri üzerinde dururken, demokrasi dışı arayışları, özellikle şiddeti ve terörü siyasi bir yöntem sayan ve bu yolla şiddet ve terörü meşrulaştırmaya yönelen çarpık anlayışın içerdiği tehlikeye işaret etmeyi de elzem görüyorum. Gerekçesi, yöntemi ve şekli ne olursa olsun şiddet ve terör, demokrasimizin ve siyaset kurumunun en yıkıcı düşmanıdır. İçinde şiddetin ve terörün onaylanmasına dair niyet taşıyan her söylem, Türkiye’ye karşı bir suikasttır ve ortadan kaldırılmayı hak etmektedir." değerlendirmesini yaptı.

Tarihin bu önemli dönüm noktasında Türkiye'nin, değişmiş, gerçekliğini kaybetmiş, artık var olmayan bir dünyanın yapay dengelerine değil, yeni şartların icabına ve sadece milli çıkarlarına uygun hareket etmek kararında olduğunu belirten Şentop, bu yüzden, Doğu Akdeniz'de, Orta Doğu'da ve bütün coğrafyalarda yegane ölçülerinin, milletin şerefini ve menfaatlerini, dünya barışını ve bütün insanlık için adaletin gerçekleşmesini esas alarak hareket etmek olduğunu kaydetti.

Şentop, "Yüce Meclisimizin açılışının 100. yıl dönümünde milletimizin bizden beklentisi de fikir ve telakki farklılıklarımıza rağmen bu yolda mutabakatla hareket etmemiz, milli çıkarlarımızın tahakkuku için el birliği yapmamızdır. 100. yılını idrak eden bu yüce ve gazi Meclisin her bir mensubunun bu beklentiye uygun davranacağına inanıyorum." diyerek sözlerini tamamladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzen çatırdıyor Gündem Tezkereler TBMM'de Gündem Rusya'dan Azerbaycan ve Ermenistan'a teklif Gündem Almanya ve İtalya'dan Türkiye açıklaması Gündem