Ömrünü gerçeğe ve Türk milletine adamış bilge: Yaşar Nuri Öztürk
Prof. Dr. Şahin Filiz, ölümünün 4. yılında Yaşar Nuri Öztürk'ü andığı bir yazıyı Aydınlık Gazetesi için kaleme aldı.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz, ölüm yıl dönümünde, çağımızın Türk bilgesi olarak adlandırdığı Yaşar Nuri Öztürk'ü anlatan bir yazı kaleme aldı.
Öztürk hakkında, "Çağımızın Türk bilgesi Yaşar Nuri, cemaat ve tarikatların son çözümlemede FETÖ gibi terör örgütüne dönüşecekleri uyarısını her fırsatta açıkça dile getirmiş, gerekli uyarıları yapmaktan bir an bile geri durmamıştır." diyen Prof. Dr. Filiz'in yazısı şöyle;
Dört yıl önce bugün yani 22 Haziran’da hocaların hocası, Türk milletinin yetiştirdiği bilge insan Yaşar Nuri Öztürk’ü yitirdik. Dersini doğrudan alan almayan, sağlığında kendisiyle yüz yüze görüşen görüşemeyen ama iletişim olanaklarının yardımıyla bu bilgeye milletçe öğrencilik etmenin gururunu, vefatından sonra da yüreklerimizde duymaya devam edeceğiz. Onun bilgece hocalığı, aydınlanmacı yol göstericiliği, Kuran’a hizmette ödünsüzlüğü, çınar gibi köklü imanı ve arı-duru İslam anlayışı, Hakk’a yürüyüşünden sonra miras bıraktığı “uyarıcı”, “aydınlatıcı” ve “yön gösterici” eserleriyle daha etkili bir şekilde sürmektedir.
Yaşar Nuri hoca 80’i aşkın kitap yazdı. Bu kitapların yüzde 95’inden fazlası telif ve kalanı çeviridir. Ulusal ve uluslararası makaleleri yüzlerle ifade edilecek kadar çoktur. Yine yüzlerce televizyon programı, çeşitli gazetelerde köşe yazıları, kendisiyle yapılan röportajlar, yine ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve panellere katılımı ile Türk milletine paha biçilmez ilmi, dini ve kültürel miras bırakmıştır. Vefatından sonra “İslam Dünyasında Akıl ve Kuran Nasıl Dışlandı?”, “İslam’da Tecdit I-II” ve “Sevgiliye Mektuplar” yayınlanan önemli eserleri arasındadır.
Bu eserlerinden her biri ayrı bir değere ve yere sahiptir. Konuları ve yöntemleri farklı gibi görünse de bütün eserleri ana mihveri, Kuran merkezli sağlıklı bir dindarlık, Türk milletinin aydınlanması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünmez bütünlüğü ve bu bütünlüğün biricik mayası olan Atatürk ilke ve devrimleri etrafında yoğunlaşmıştır. Türk bilgini ve bilgesi Yaşar Nuri, kendi nefsini ya da dünyalık çıkarını değil, vatan ve millet aşkını düşünmüş; her türlü tehlike ve saldırılara karşı bir an bile yılmamıştır. Kuran’a, Türk milletine ve Atatürk ilkelerine bağlılığından bir kez olsun ödün vermemiştir.
Yüzlerce eseri arasında “Maun Suresi Böyle Buyurdu”, “Kuran’ın Temel Kavramları”, “Kuran Meali”, “Allah ile Aldatmak” , “Kuran’daki İslam”, “Deizm”, “Laiklik”, “Anadilde İbadet”, “Küresel Afetler”, “İmam-ı Azam” ve “Ebu Zer” özellikle başı çekmektedir.
AYAKLI ÜNİVERSİTEYDİ
Her bir çalışması adeta bir okul, kendisi ise çağımızın ayaklı üniversitesiydi. Akademisyen, siyasetçi, bilim insanı, öğretmen, uyarıcı, aydınlanmacı ve yol gösterici olmak gibi pek çok özellikleri şahsında toplayan Yaşar Nuri, samimi bir Kuran Müslüman’ı, fedakar bir vatansever ve gerçek anlamda bir Atatürkçü idi.
Atatürk’ü ve temel ilkelerini ruhunun derinliklerinde hisseder, Kuran’a ve İslam’a bütün yüreğiyle kendini vakfeder; ama Atatürk üzerinden Atatürk istismarcılarına, din üzerinden de İslam istismarcılarına göz açtırmazdı. Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü İslam karşıtı gibi gösteren kalpazanlara ve bölücülüğe maske yapan, solcu görünümlü kökü dışarıda bir kısım akılsızlara fırsat vermez; İslam’ı ve Kuran’ı siyasi ve kişisel çıkarları için paravan olarak kullanmak isteyen cemaatçi, tarikatçı hurafecilere bir iman kalesi gibi meydan okurdu.
Türk milletinin bilge hocası Yaşar Nuri, bütün bunları kutsal görevi olarak bilmiş; bir kişilik üniversite olarak sağlığında hakkıyla icra ettiği bu görevleri vefatından sonra da eserleriyle ve hem de daha etkili olarak sürdürmektedir. O yalnız yazdıkları ve konuştukları ile değil, görünen görünmeyen bütün öğrencileriyle öğretmeye, aydınlatmaya, hakikatin üstünü örten hurafeleri ortadan kaldırmaya devam etmektedir.
Verdiği eserler yurt içinde ve yurt dışında pek çok akademisyene, araştırmacıya ve bilim insanına örnektir. Onu okuyan, anlayan ve kavrayan herkes, aydınlanmacı bir akademisyenin nasıl olması gerektiğini onun görüşleriyle öğrenecektir. Anlamayanlar, anlamak istemeyenler veya gerçek anlamda akademisyen olmayanlar, yüzeysel düzeysizler onun ışığı karşısında gözleri kamaşan baykuşlara dönmektedirler. Bilimsel ve akademik donanımı özgüvensiz, okuma-yazması olmayan sözde bazı akademisyenlerin hasedini ve fesadını üzerine çekmektedir. Sağlığında karşısına çıkamayan bu düzeysiz yüzeyseller, vefatından sonra her fırsatta aynı düzeysizlikleriyle kötülemeye çalışmaktadırlar. Ömrünü Kuran’a ve İslam’a adamış bir bilgeye olmadık iftiralar atarak onun imanını, İslam’ını ve samimiyetini ölçmeye kalkmaktadırlar. Tam da hocanın mücadele ettiği “Allah ile aldatma”ya kalkmaktadırlar. Hatta kendilerini Allah ve Peygamber yerine koyarak hocanın imanını sorgulama cüretinde bulunmaktadırlar. Bu temelsiz ve müfterice saldırılar, hocanın bir ömür boyu mücadele ettiği din istismarının ve Allah ile aldatmanın nasıl da toplum varlığını sürdürdüğüne delildir. Ancak ne olursa olsun, Türk bilgesi, Kuran’ın ve İslam’ın hakikatini Türk toplumunun bilincinin en derin köşelerine ulaştıracak farkındalığı yaratmış ve kökleştirmiş olduğu için, artık Allah ve din ile aldatmanın piyasa değeri gittikçe azalmaktadır. Aldatanlar ne Allah’ı ne de Türk milletini aldatabileceklerdir; hoca bu kangrenleşmiş melanete en kuvvetli neşteri sağlam vurmuştur.
HAKİKAT SEVDALISI
Yaşar Nuri, İslam’ın hakikatini ve rasyonelliğini Kuran merkezli din anlayışıyla ortaya koyar. Başlangıcından bu güne Kuran etrafında, siyasi, kültürel ve mitolojik bir takım eklentiler oluşmuştur. Kuran’ı çepeçevre gölgeleyen bu eklentiler, zamanla Kuran’dan sanılmış, hatta Kuran’dan bile kutsal ve üstün görülmüştür. Tarikat, cemaat, dinci grup ve cahil kliklerin marifeti ile İslam dini, hurafelerin tehdidi altında çırpınmaktadır. Kuran adına her grup kendi çıkarları doğrultusunda yalanlar, iftiralar, kişisel yorumlar ve düzmece masallar uydurmakta; buradan da siyasi, ekonomik ve toplumsal ikballer kotarmaktadır. Allah ile aldatmak, her türlü insani, ahlaki ve İslami ilkeyi gözünü kırpmadan çiğneyen türediler için geçim kapısı olmuştur. Kuran çevresinde uydurdukları yalanlardan sadece geçimlerini temin etmemişler; FETÖ gibi, Türk devletine ve Türk milletine örgütlü terör saldırıları düzenlemişlerdir ve düzenlemekten de vazgeçmeyeceklerdir.
Çağımızın Türk bilgesi Yaşar Nuri, cemaat ve tarikatların son çözümlemede FETÖ gibi terör örgütüne dönüşecekleri uyarısını her fırsatta açıkça dile getirmiş, gerekli uyarıları yapmaktan bir an bile geri durmamıştır. Bir vatansever ve Kuran Müslüman’ı olarak, Türk vatanına ve Türk milletine yönelik her türlü terörün özellikle din cehaletinden beslendiğini açıkça ifade etmiştir. PKK, FETÖ, IŞİD ve benzeri örgütlenmelerden oluşan bütün terör odakları, söz konusu Türk devleti ve Türk milleti ise, mutlaka bir araya geleceklerini bildirmiştir. Yaşar Nuri böylelikle sadece hurafeci yobazlığa karşı değil, bütün cehalet odaklarına karşı yüreklice savaş açmıştır. Çünkü terörün kaynağının cehalet ve yobazlık olduğunun bilincindedir. Etnik bölücülüğe karşı Türk kimliğini, dinci yobazlığa karşı Kuran İslam’ını savunan Bilge, her çeşit terör yapılanmalarına ve Türk düşmanlığına tüm varlığıyla karşı çıkmış; bu şer odaklarıyla savaşmaktan korkmamış ve bu yürekliliği, kendisinden sonraki Kuran, İslam ve vatan sevdalılarına miras bırakmıştır.
ulusal.com.tr