Ekmeleddin İhsanoğlu, Mehmet Akif’in tercüme ettiği Kur’an’ı yakmış!
O bir eserdi ki yangın denilse layıkdı
Kalırsa belki yakar kül ederdi imanı
O bir ateşti ki etmezdi sönmeden ihrak
Yakıldı sönmesi kurtardı nass-ı Kur’an’ı...
“Bu dizeler, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun en yakın arkadaşına ait...
Ekmel Bey, malum CHP ve MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayıydı.
Bu dizeleri yazan, Ekmel Bey’in yakın arkadaşı İbrahim Sabri Efendi... ‘Mısır daneleri’ adlı kitabında bu dizelerle Mehmet Akif Ersoy’un Kur’an-ı Kerim tercümesini neden yaktıklarını işte böyle anlatıyor.
Mehmet Akif’in Kur’an tercümesini, ‘imanı yakıp kül edecek bir yangına’ benzetiyor.
Akif’in Kur’an tercümesini yakarak Kur’an-ı Kerim’in kesin hükmünü kurtardıklarını savunuyor.
İşte bu mantıkla Akif’in yıllarca emek verdiği tercümesini iki kafadar yakıyorlar.
Hem de sözlü bir vasiyet iddiasına dayanarak...
Kur’an-ı Kerim’in dilimize çevrilmesinin imana ne zararı olur? Hiçbir zararı olmaz, belki de imanı kuvvetlendirir. Tek zararı Ekmel ve İbrahim Sabri’nin babaları gibi cahil bırakılmış halka din satanların çıkarlarına olur. Halk, onların her sözüne körü körüne inanmaz.
Peki; kim bunların babaları?
Mustafa Sabri Efendi, İbrahim Sabri’nin babası... Osmanlı Devleti’nin son Şeyhülislam’ı...
Ekmel Bey’in babası İhsan Efendi yani namı diğer Şeyh İhsan...
O da Şeyhülislam Sabri Efendi’nin yardımcısı ve yakın arkadaşı... Şeyhülislamlığın en önemli şeyhi...
Mustafa Sabri Efendi 1869 yılında Turhal’da doğdu, 1954 yılında Mısır’da öldü.”
***
Yukarıdaki satırları araştırmacı gazeteci Hüseyin Özalp’in son kitabı “Derin Dinciler-ECMAİN”den aldım.
Hüseyin, kitabın 345 ile 365’inci sayfaları arasında yer alan “İki baba, iki oğul” başlıklı bölümünde yukarıdaki gerçek öyküyü öylesine etkili anlatıyor ki; detaylı yazıp kitabı okurken alacağınız tadı azaltmak istemem...
Sadece şu alıntıyı da ekleyeyim ki, bugünkü siyasetçiler tarafından hortlatılan adamları iyi tanıyın:
“Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Sevr Anlaşması’nı onaylayan heyette yer aldı. 1922’de İtalyan ve Fransızlar’ın Anadolu’yu terk etmelerinden sonra ailesini de alarak İngilizlere ait bir yük gemisiyle Mısır’a gitti ve oraya yerleşti. Sonra Yunanistan’a sığındı. İtalyan gazetelerinde yazdığı makalelerde, Atatürk ve arkadaşlarına ‘Barbar’ dedi.
Vatan hainlerinden oluşan 150’likler Listesi’nde yer aldı. Yunanistan’dan sonra tekrar gittiği Mısır’da El Ehzer Üniversitesi’nde din dersleri verdi.
Mustafa Sabri, Tayyip Erdoğan’ın dünürü Sadık Albayrak’ın yeniden basımını yaptığı ve sunuş bölümlerini yazdığı ‘Hilafet ve Kemalizm’ adlı kitabında milli mücadele, Türklük ve Mustafa Kemal hakkında şu ifadeleri kullandı:
‘Mustafa Kemal’in ve Ankara Hükümeti’nin kahpeliklerini, sahtekârlıklarını şu ufacık mukaddimeye sığdıracak değilim. Demek isterim ki bu zıtlıkları işleyebilmek için insan utanmazlıkta da kahraman olmalıdır. Hele dinsizlik olmadan haksızlığın, hayasızlığın bu derecesi tasavvur edilemez.”
***
Ekmeleddin Bey ve arkadaşı acaba İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’un Kur’an tercümesini yakmasaydı; bugünkü dinciler halkımızı böyle kandırmaya devam edebilir miydi?
***
Bu kitapta sadece Osmanlı döneminin derin dincileri değil; Cumhuriyet döneminin derin dincileri de var...
Özellikle bugün devletin tüm kadrolarını işgal eden Milli Türk Talebe Birliği ve Mücadele Birliği öyle iyi anlatılıyor ki; insan okurken, bu ülkede iktidara uzanan yolun MTTB üyesi olmaktan geçtiğini benim yaşımda bile olsa anlıyor!
***
Hüseyin bu kitabında birçok kişinin ilk kez okuyacağı bilgileri, akıcı bir üslupla ve sıfıra yakın yazım hatasıyla kaleme almış...
Ellerine sağlık kardeşim!
DERİN DİNCİLER “ECMAİN”
Türü: Araştırma-inceleme
Yazan: Hüseyin Özalp
Yayınevi: Tanyeri Kitap, Ankara
Baskı tarihi: 2014, Kasım
Sayfa sayısı: 395
Fiyatı: 25 lira.
‘TEHLİKELİ MUHABİR’İN KİTABI!
‘Tehlikeli muhabir’in kitabı!
“Onlar bana, ‘Tehlikeli’ ya da ‘Ajan’ diyordu. Oysa ben ikisi de değildim. Sadece işimi iyi yapmaya çalışan bir muhabirdim, o kadar!
Gelenekçiler bana, ‘Yenilikçilerin adamı’, yenilikçiler de ‘Gelenekçilerin adamı’ diyordu.
Bu da şunu gösteriyor:
İşimi iyi yapıyormuşum ki beni kimse kendinden görmemiş!”
***
Bu satırlar 2013 yılında Gezi Direnişi’ni konu alan “Güneşin Evlatları-Bir Direniş Efsanesi” isimli ilk kitabı yayınlandıktan sonra Akşam Gazetesi’ndeki işinden atılan muhabir kardeşim Ali Ekber Ertürk’e ait...
Ali Ekber’le aynı yıllarda “muhalif” duruşlu Star’da çalıştık...
“Dik başak” olmayı erdem belleyen, kalemini satmayan bir kardeşimdir.
Bu kitabında da acısıyla tatlısıyla gazetecilikte yaşadıklarını anlatmış...
Bir çırpıda okunup biten, roman gibi bir öz yaşam öyküsü...
Ali Ekber’e tek eleştirim var:
Yukarıya da aldığım “sunuş” yazısında, “İşimi iyi yapıyormuşum ki beni kimse kendinden görmemiş” diyor ama... Aynı kitabın 158’inci sayfasında ‘HDP’den adaylık teklifi’ aldığını ve bu teklifi ‘şimdilik’ kaydıyla reddettiğini açıklıyor.
Böylece ilk sözünü tekzip ediyor; teklif getiren HDP’liler tarafından, ‘kendilerinden’ görüldüğünü itiraf etmiş oluyor...
***
Ben yine de Ali Ekber’in işini iyi yaptığına kefilim!
‘TEHLİKELİ’ BİR MUHABİRİN ANILARI
Türü: Mesleki anı
Yazan: Ali Ekber Ertürk
Yayınevi: Tanyeri Kitap
Baskı tarihi: 2014, Kasım
Sayfa sayısı: 175
Fiyatı: 12 lira.
Mustafa Mutlu
Aydınlık