Fransa'da darbe ihtimali var mı?
Onur Sinan Güzaltan yazdı
Fransa’da yükselen halk hareketi, toplumun bütün katmanlarına sirayet etmiş durumda.
İşçiler, köylüler, zanaatkarlar ve öğrenciler, Sarı Yelekliler adıyla, özünde akaryakıt zamlarına karşı patlak veren fakat sonrasında hükümetin neoliberal siyasetlerine toptan bir başkaldırı haline gelen eylemlere sokağa çıkarak destek veriyor.
Fransız devletinin önemli isimlerinden eski Başbakan EdouardBalladur, eylemlerin 1968 hareketinin çok ötesinde olduğu değerlendirmesinde bulunurken; “Çok endişeliyim, olaylar vahim bir şekilde sonlanabilir. 1968’de Fransa’nın geleceği ile ilgili iyimserlik ve inanç vardı. Bugün bütün bu hayaller uçup gitmiş durumda (…) 1968’de önümüzdeki sorun bugüne kıyasla daha kolaydı” ifadelerini kullandı.
Yükselen eylemler, devlet katında olduğu gibi sermaye çevrelerinde de paniğe neden olmuş durumda. Fransız burjuvazisinin sesi olan Le Figaro Gazetesi’nin, dalga dalga yayılan sokak hareketleri sonrasında servis ettiği ve adını vermek istemeyen bir devlet yetkilisine dayandırdığı, “Sarı Yelekliler darbecidir, bu bir darbe girişimidir. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı basmayı hedefliyorlar” haberi gündeme damga vurmuş durumda.
Peki, Fransa’da gerçekten bir darbe ihtimali var mı?
DARBE İDDİALARININ KÖKENİ
Fransa, sanıldığının aksine askeri darbe kavramına uzak bir ülke değil.
1958’de, 4.Cumhuriyet’in sonlanması ve General De Gaulle önderliğinde, bugün halen yürürlükte olan 5.Cumhuriyet rejimine geçiş sürecinde, askerler belirleyici bir rol oynamışlardı.
Fransa’nın sömürgesi olan Cezayir’de patlak veren bağımsızlık savaşına karşı, hükümetin izlediği siyaseti “zayıf” olarak nitelendiren, General Salan ve General Massu önderliğindeki askerler, Cezayir merkezli bir darbe ile yönetimi ele almış, sonrasında Korsika adasının kontrolünü ele geçirmiş ve Paris’te hükümeti devirmek için yola çıkmışlardı.
Gelişmeler karşısında, Fransız siyasi eliti, iktidarı, askerlerin desteklediği General De Gaulle’e teslim etmek zorunda kalmış ve Fransa’da yeni bir dönem başlamıştı.
De Gaulle’ün iktidara gelişinden sadece 2 sene sonra, Cezayir’in bağımsızlığı yönünde tavizler verilmesi üzerine, aynı Generaller, bu sefer De Gaulle’ü iktidardan indirmek için yeni bir darbe hazırlığına girişmişler fakat Nisan 1961’de ayaklanma bastırılmıştı.
Bugün, Fransa’da yükselen halk hareketi sonrasında darbe iddiaları tekrar gündeme geldi.
Sarı Yeleklileri darbecilikle suçlayan ilk isim, ABD ve İsrail’le yakın ilişkilere sahip, Fransa’da liberal kanadın sözcüsü durumundaki Bernard HenriLevy adlı “düşünür” oldu.
Levy’nin iddialarını, Fransa’da darbe iddialarının basına yansımasından 10 gün önce Ulusal Kanal’da, “Sarı Yelekliler darbeci mi” başlığı ile detaylı bir biçimde ele aldık.
Programda da ifade ettiğimiz gibi,Levy, Libya’da, Irak’ın kuzeyinde ve Yugoslavya’da emperyalist siyasetlerin propagandasını üstlenen, “her sabah kalktığımda, aynada bugün İsrail için ne yapacaksın diye kendime soruyorum” ifadeleri ile Tel Aviv’e sadakatini ilan etmiş bir isim.
Sarı Yeleklilerin, geçtiğimiz hafta 42 maddede özetledikleri talepleri incelendiğinde, kamucu, ulus devleti savunan, sosyal devlet siyasetlerine dönüşü talep eden bir program görüyoruz.
Levy’nin, darbeci suçlamasının altında, Sarı Yeleklilerin küreselleşme karşıtı bu taleplerine karşı beslediği düşmanlık yatıyor.
İSTİFA EDEN GENELKURMAY BAŞKANI TEKRAR GÜNDEMDE
Fransa’da darbe iddiaları ile ilgili bir diğer önemli gelişme ise, Temmuz 2017’de hükümet ile orduya ayrılan bütçe konusunda yaşadığı anlaşmazlık sonrası istifa eden Fransa Genelkurmay Başkanı Pierre de Villiers’nin isminin, kimi çevrelerce kurtarıcı olarak tekrar gündeme getirilmesi.
2014 yılından beri Genelkurmay Başkanlığı’nı sürdüren General de Villiers istifasından hemen önce, Macron’a yönelik olarak “Kimse gözü kapalı takip edilmeyi hak etmez” ifadelerini kullanmıştı.
General de Villiers, istifa sonrası “Hizmet” ve “Lider Nedir?” adlı iki kitap kaleme almanın yanı sıra ABD merkezli Boston ConsultingGroup adlı uluslararası danışmanlık şirketinde görev aldı.
De Villiers’nin hizmet ettiği şirketin kullandığı “Küreselleşme düşüşte değil sadece şekil değiştiriyor” ifadelerini bir köşeye not etmekte yarar var.
De Villiers’yi, “Fransa’yı tekrardan doğru yola sokacak adam” olarak Sarı Yeleklilerin önüne koyan yayın organlarının tamamının ABD/İsrail yanlısı siyasetler savunması ise bir diğer önemli nokta. Özellikle, Fransa’ya yönelik yayın yapan İsrail merkezli yayın organları, De Villers ismini ön plana çıkartıyor.
KÜRESELLEŞMECİLERİN HEDEFİ VE GİYOTİN
Küreselleşmecilerin iktidara taşıdığı Macron’a halk desteği, eylemlerden sonra %18’e düşmüş durumda.
Macron iktidarının sallantıda olduğundan, Macron’u iktidara taşıyan çevrelerde, elbette haberdar.
Ve yerine alternatifler arandığı ortada.
Fransa’daki darbe haberlerinin iki amacı var;
1- Halk üzerinde korku ve panik ortamı yaratıp, eylemlere katılım ve desteği düşürmek
2- Sarı Yeleklilerin önüne, Macron’la aynı siyasetleri savunan, General De Villiers alternatifini koyarak, halk hareketini bu isme doğru yönlendirmeye çalışmak.
Küreselleşme yanlılarının amacı, ulus devlet, sosyal haklar ve kamucu siyaset talepleri ile sokağa çıkan hareketi, “milliyetçilik” örtüsü altına saklanmış fakat özünde NATO’cu ve küreselleşmeci isimleri ön plana çıkartarak boğmak.
Fransız solunun ve sağının küreselleşme karşıtı isimleri Melenchon ve Le Pen’in izleyeceği siyasetler önümüzdeki dönem için belirleyici olacak.
Fransa’nın geleceğini, Albert Camus’nun sözleri ile açıklayacak olursak; “Giyotin bıçağının kusuru, şansa hiç mi hiç yer bırakmamasıydı”
Aydınlık