İktidarın 50 günü
Türkiye’de gündemitakip eden herkesin fark edeceği ilk şeydir.
AKP 2002’den bu yana en sancılıdönemini yaşıyor.
Ülkeyi yönetenler taht kavgasına düşmüş, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
Bir iktidar telaşıdır sarmış bacayı, bu defa ortaklık fena bozuluyor.
Mübalağa etmiyoruz. Son 50 günde yaşananlar; sataşmalar, tartışmalar, yalanlamalar bile kavganın boyutunu gösteriyor.
Kimine göre AKP’nin büyüsü bozuluyor, kimine göre yaşananlar kayıkçı kavgası.
İşte size 50 günlük iktidar manzarası.
İLK KRİZ: FİDAN
Erdoğan’a ilk kez 3 Şubat günü Mali Cumhurbaşkanı Kitta ile yaptığı basın toplantısında soruldu Fidan’ın adaylığı. Ne düşündüğünü Davutoğlu’na ilettiğini, karar merciinin Başbakan olduğunu söyledi Erdoğan. Açıklamasa da fikirlerini, adaylığa sıcak bakmadığı belliydi.
5 Şubat günü haftalık olağan görüşmeler vardı. Erdoğan önce Fidan’ı ardından Davutoğlu’nu ağırladı sarayında. İkisine de Fidan’ın adaylığına sıcak bakmadığını yineledi.
Bursa’da 6 Şubat’tayaptığı konuşmada tek adam olma isteğini açıkça dillendirecek ve Başkanlık sistemi için 400 milletvekili isteyecekti.Davutoğlu ise Erdoğan’ı yalnızlığa itmenin yollarını arıyor veErdoğansız bir AKP’yi yönetmek için aynı gün resti çekiyordu.
Fidan, 7 Şubat krizinin yıldönümünde istifa etti MİT Müsteşarlığı’ndan.
İstifaya ilk tepki “Böyle süpermen yetkileri verilmiş birinin parlamentoya girmesi israftır” diyen Bülent Arınç’tan geldi. Ertesi gün ise Erdoğan, “Hakan Fidan’ın adaylığına sıcak bakmıyorum” diyecek ve krizi açıktan ilan edecekti.
Bülent Arınç’amesaj bir hafta sonra verildi. 16 Şubat’ta gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir ilk yaşanarak açıklamayı Hükümet sözcüsü Bülent Arınç değil bizzat Davutoğlu’nun kendisi yaptı.
Fidan krizi Erdoğan ve Davutoğlu çekişmesini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermişti. Erdoğan, AKP üzerindeki etkisini kaybedip saraya hapsolmak istemiyor, Fidan’ı Davutoğlu’na teslim etmemek için çabalıyordu.
1 Mart günü sosyal medyaya Erdoğan ve Fidan’ın Umre’dekifotoğrafları düştü. İkilinin Medine’de bir toplantı yaptığı konuşuldu. Toplantı sonucu ise 4 Mart’ta anlaşıldı.
Erdoğan Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayarak “Hakan Fidan’a kırgınım, müsaade edilmiyorsa kalmalıydı” diyecekti.Medine’de bunları Fidan’ın yüzüne söylemiş ve patronun kim olduğunu hatırlatmıştı.
Erdoğan’ın çabaları 9 Mart günü sonuç verdi. Hakan Fidan adaylığını geri çektiğini açıkladı ve MİT Müsteşarlığı’na atandı. Böylece kavganın ilk raundu Erdoğan lehine sonuçlandı.
İKİNCİ KRİZ: ŞAH FIRAT
22 Şubat’ta Şah Fırat operasyonu gerçekleşti. Davutoğlu, operasyonu Genelkurmay Karargahı’ndan takip etmiş, yönetmiş gibi pozlar çektirmiş ve tüm basına servis ettirmişti.
Davutoğlu’nun bulutlarda gezindiği sırada Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın bir açıklama yaparak, Şah Fırat Operasyonu’nun Cumhurbaşkanı tarafından “sevk ve idare” edilmiş olduğunu, Başbakan'ın ise “koordinasyonunu” üstlendiğini söyledi.
Ertesi gün Erdoğan Bakanlar Kurulu’nu ikinci kez toplayacağını ilan edecek ve Davutoğlu’na“komutan benim” mesajını verecekti.
25 Şubat’ta kritik faiz kararı açıklandı. Erdoğan açıklanan rakamlardan memnun değildi. Erdem Başçı’yı ağır sözlerle eleştirdi.Hatta “Başka yerlere bağımlılığın mı var?” diyecek kadar da ileri gitti. Tabi bütün eleştiriler dönüp dolaşıp Davutoğlu’na gelecek, krizin sorumlusu Başbakan ilan edilecekti.
Davutoğluoperasyon ve faiz konusunda önce sessiz kaldı, ardından 2 Mart’ta A Haber’de katıldığı bir programda patladı: Hem “operasyonun emrini ben verdim” diyecek hem de Babacan ve Başçı’ya sahip çıkacaktı. Erdoğan’a daha net bir mesaj gönderilemezdi. Asıl kriz, bundan sonra başlayacaktı.
ÜÇÜNCÜ KRİZ: ÇÖZÜM SÜRECİ
26 Şubat’ta Bülent Arınç katıldığı bir televizyon programında çözüm sürecindeHDP ile ortak bir açıklamanın söz konusu olmadığını belirtti.
28 Şubat’ta Dolmabahçe’de ortak açıklama yapıldı. Açıklamayı Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Yalçın Akdoğan yapmış ve 10 maddelik çözüm paketi ilan edilmişti.
Erdoğan 20 Mart’ta İzleme Kurulu’na ilişkin bir soruya“Ben gazetelerde okuyorum. Böyle bir şeyden benim haberim yok. Bu olaya da ben olumlu bakmıyorum” cevabını verdi.
Epilepsi nöbetimi tutmuştu yoksa başka bir hesap mı yapıyordu bilmiyorum ama Erdoğan’ın süreçten haberinin olmaması mümkün değildi. Arınç’ta aynı kanaatte olacak ki 21 Mart’ta “Bugün geldiğimiz noktadan ve yarın geleceğimiz noktadan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın habersiz sayılması mümkün değildir ve her şeyi çok iyi bilmektedir” diyerek resti çekti.
Aynı gün Davutoğlu: “Hükümetimiz adına söylüyorum, çözüm süreci ne olursa olsun başarıya ulaşacaktır” teminatını verdi.
Davutoğlu ve Arınç, Erdoğan’a cephe almış ve krizin tüm yönleri gözler önüne serilmişti. Erdoğan Davutoğlu’nun ülkeyi yönetemediğini düşünüyor ve başkanlık sistemine geçerek tüm yetkiyi kendi elinde toplamak istiyordu.
Bu arzusunu Ukrayna dönüşü uçakta bir kez daha açıkladı: "Hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. Yani olaya böyle abartılı yaklaşım doğru değil. O dediğiniz başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. Bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına sahibim!”
AKP’Yİ KRİZDEN PKK MI ÇIKARACAK?
Yalçın Akdoğan geçtiğimiz gün “Süreç zehirlendi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a savaş açan bir yaklaşım kabul edilemez" diyerek gelinen noktayı açıkladı.
AKP’deki kavgayı bitirmek ise PKK’ya kaldı. Devreye Demirtaş girdi ve “İzleme Kurulu kırmızı çizgimiz değildir” diyerek gerilimi yumuşatmaya çalıştı. Sonuç alması ise pek mümkün görünmüyor.
AKP’nin son 50 gündeardarda yaşadığı krizler bunlarla da sınırlı değil.Erdoğan ve Davutoğlu; aday listelerinin hazırlanmasından tutunda İstanbul İl Başkanlığı’na, Gül’ün adaylığından, üç dönemliklerin pozisyonuna kadar her konuda karşı karşıya geliyor.Arınç ile Gökçek’in kavgası ise cabası…
Anlaşılan öküz öldü, ortaklık dağıldı. Siz hala %50 mi bekliyorsunuz?
Tevfik Kadan