Bakan Ala'dan Cerabrus açıklaması
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyona ilişkin, "Bu bölgede Türkiye'ye yönelik artık yakın tehlike değil açık, hazır tehlike söz konusudur. Dün 9 havan mermisi attılar Karkamış'a, bugün bir tane attılar, Türkiye bunlara seyirci kalamaz.Türkiye kendi sınırlarının güvenliğini sağlayacaktır, kendi vatandaşının güvenliğini sağlayacaktır." dedi.
Bakan Ala, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak, soruları yanıtladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin "Fırat Kalkanı" olarak ismini açıkladığı Suriye’nin kuzeyine yönelik harekatın kapsamı, süresi ve hedefleri hakkındaki değerlendirmelerine yönelik bir soru üzerine Ala, "Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlaması bakımından alması gereken tedbirler var, şu anda yapılan da sabaha karşı 04.00’te başlayan operasyon da buna yöneliktir. Burada ılımlı muhalefeti destekleyen bir tavır var, bizim tavrımız, ılımlı muhalefeti Suriye’de destekliyoruz. Koalisyon güçleriyle birlikte karar alıp, orada icra ediyoruz. Dolayısıyla Cerablus'a yönelik yapılan da bu çerçevede değerlendirilmelidir." diye konuştu.
Cerablus’un, Karkamış ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Ala, "Orada DAEŞ başta olmak üzere, terör örgütleri yuvalanmıştır ama ana omurgasını DAEŞ oluşturmaktadır. Ülkemize çeşitli defalar saldırılarda bulundu, bu terör örgütleriyle genel olarak Türkiye mücadele etmektedir. Diyebiliriz ki adeta Türkiye terörle savaş halindedir ve dünyaya da saldırmaktadır terör örgütleri ama en fazla terör örgütleriyle, Suriye içerisindeki bu kaostan yararlanan bu örgütlerle, Türkiye mücadele etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Terör örgütlerinin Türkiye'yi tehdit etmesine fırsat verilmeyecektir"
İçişleri Bakanı Ala, "Bu bölgede Türkiye'ye yönelik artık yakın tehlike değil açık, hazır tehlike söz konusudur. Dün 9 tane havan mermisi attılar Karkamış'a, bugün bir tane attılar, Türkiye bunlara seyirci kalamaz. Türkiye kendi sınırlarının güvenliğini sağlayacaktır, kendi vatandaşının güvenliğini sağlayacaktır. Bunun için gerekli olan faaliyetleri yapıyor, alması gereken inisiyatifi alıyor, bunu yaparken de uluslararası hassasiyeti ve ilişkileri dikkate alarak yapıyor büyük bir devlet olarak. Bu bakımdan bugün başlayan operasyonu da bu çerçevede değerlendirmek lazım ve orada bizim hemen yanı başımızda terör örgütlerinin Türkiye'yi tehdit etmesine fırsat verilmeyecektir. Buna imkan sunan ortam ortadan kaldırılacaktır. Yapılan şey budur." ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bu inisiyatifi alırken, kendi vatandaşlarının güvenliğine yönelik tedbirleri de aldığını belirten Ala, Karkamış ilçe merkezi ile 6 köydeki vatandaşların daha güvenli bir yere alınmasının sağlandığını bildirdi.
Bakan Ala, "Bu çerçevede aldığımız inisiyatif bölgede devam etmektedir. Ne zamana kadar? Bu tehdit ortadan kalkıncaya kadar, sınırımızdaki bu terör tehdidi ortadan kalkıncaya kadar." dedi.
Ala, "Terörle karşılaşan ülkelerin deniz aşırı yerlerde aldıkları inisiyatif burada hatırlanmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde örneğin bir terör saldırısı olduğunda bunun merkezi Afganistan'da ise oraya kadar öyle değerlendirip gitmişlerdir, Irak'ta ise oraya kadar gitmişlerdir, Suriye'de ise oraya kadar gidilmiştir. Fransa'da bir şey olduğu zaman Suriye'deki üsleri bombardımana tutulmuştur." diye konuştu.
"Türkiye’nin en meşru hakkıdır, yetkisidir, bu çerçevede faaliyetleri devam etmektedir." ifadelerini kullanan Bakan Ala, şunları söyledi:
"Faaliyetlerin ana ekseni de bizim vazgeçilmezimiz de Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve oradaki vatandaşın arzularını yansıtan, onlarla birlikte olduğunu değerlendirdiğimiz ılımlı muhalefetin desteklenmesi ve koalisyon güçleriyle birlikte hareket edilmesidir, bu çerçevede faaliyetler yürütüyoruz. Kısa zamanda bunun ortadan kaldırılacağını düşünüyoruz. Şu anda Türkiye’nin sınırlarının Suriye tarafından Türkiye’ye yönelik gerek havan mermileri atarak tehdit oluşturan gerekse Türkiye’nin içerisine teröristleri sokarak Türkiye’de terörist saldırılar gerçekleştiren tehditten bahsediyorum. Bu tehdit orada çok açık, sadece DAEŞ de değil, DAEŞ’le ciddi bir mücadele yürütüyoruz, DAEŞ önemli bir tehdittir ama orada başka terör örgütleri de var biliyorsunuz."
"Daha önce de Türkiye’ye yönelik birtakım intihar bombacısı eylemlerinde ya da bombalı araç eylemlerinde PKK-PYD ilişkisinin nasıl olduğu ortaya çıktı." diyen Bakan Ala, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Birtakım diğer terör örgütleriyle DAEŞ ilişkisinin ve FETÖ ilişkisinin bu iki örgütle de nasıl olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla böyle bir kaotik coğrafyada istikrar adası olarak ülkesi ve milletiyle kalkınan, gelişen Türkiye’ye yönelik uluslararası güç odaklarının da perdelemeleri ya da oluşturdukları atmosferden güç alarak Türkiye’ye yönelen terör tehditlerinin ortadan kaldırılması için yapılması gereken işler yapılıyor, alınması gereken inisiyatif alınıyor. Bu biraz tabi nokta bazlı değerlendirdiğinizde daha kısa sürede belli mesafeler alınacaktır elbette. Yani Cerablus’a yönelik örneğin, oranın temizlenmesi kısa zamanda ümit ediyorum, bizim değerlendirmelerimiz öyledir, kısa zamanda inşallah orada mesafe alırız ama tabi koalisyon güçleriyle ve ılımlı muhalefetle birlikte ama diğer hususlarda ise etkili bir mücadele sürdürülecektir."
Ala, ilk başta iki polisin şehit edildiğini, ardından Adıyaman'da jandarmaya saldırıldığını, saldırıların intihar saldırıları ve araçlara yüklenen bombalarla devam ettiğini belirtti.
Hedefin Türkiye'nin istikrarı olduğunu ifade eden Ala, şunları kaydetti:
"Bu bölgede, Türkiye dışında, meselelere vaziyet edebilen, burada başka haritaların ortaya çıkmasını engelleyebilecek güçte istikrarlı başka devlet kalmadı. O bakımdan Türkiye'nin istikrarı hedef alınıyor ve istikrarının zayıf düştüğünü düşündükleri bir anda çok daha fazla saldırıyorlar. Şimdi de bu FETÖ terör örgütünün darbe girişiminden hemen sonra, darbe girişimi başarılı olmayınca, hainler bertaraf edilince, 'Burada acaba bir zafiyet oldu mu' diye tekrar Türkiye'nin istikrarsızlaştırılmasını hedefleyen saldırılar meydana geldi. Yine aynı ittifaklar, DAEŞ bir taraftan, PKK bölücü örgütü bir taraftan, bunlara altyapı sağlayan FETÖ bir taraftan... Burada istikrarın hedef alındığı çok açık."
"Yönetime ülke ve millet el koydu"
Bakan Ala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkenin lideri olarak doğrudan hedef alındığını, Erdoğan'ın istikrarın dilini de temsil ettiğini, güçlü Türkiye'nin bölgesindeki haksızlıklara diliyle karşı durduğunu aktardı.
Saldırıların Türkiye Cumhuriyeti'nin istikrarını hedef aldığından herhangi bir şüphe olmadığını anlatan Ala, sözlerine şöyle devam etti:
"Milletin darbeye karşı duruşu ve milletimizle beraber topyekun Türkiye'nin siyasi partileriyle, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın liderliğiyle, medyasıyla, bütün toplum kesimleriyle ülke olarak millet olarak buna karşı durduk. Darbeyi bastırdık, yönetime ülke ve millet el koydu. Şimdi bu en büyük zenginliğimiz. Buna yönelik, bu kardeşliği zedelemeye yönelik saldırılar yapıyorlar. Bu tuzağa bu millet asla düşmeyecektir ve bu meselelerin üstesinden gelecektir. Türkiye kendisine yönelik çok saldırıları bertaraf etti ve yoluna devam etti. Bunları da Allah'ın izniyle kararlı bir biçimde yoluna koyacak ve devam edecektir."
"RDX, bir fabrikasyon patlayıcı"
Ala, Gaziantep'teki saldırıya ilişkin yeni bir bilgi olmadığını, saldırganın kimliğinin henüz belirlenemediğini söyledi.
Patlamayla ilgili daha önce yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirmeler yapabileceklerine vurgu yapan Ala, "Patlayıcı RDX, bir fabrikasyon patlayıcı. Böyle olunca bu profesyonel bir yardım almış imajını da doğurur. RDX patlayıcı tipi genellikle profesyonel bir kurgunun olduğunu gösterir ama burada böyle midir, değil midir, daha sonraki soruşturmalar ortaya çıkaracaktır." ifadelerini kullandı.
Ala, Gaziantep'teki patlamaya ilişkin rakamların daha önce de paylaşıldığını anımsatarak, "54 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bunlardan 19'u kadın, 35'i erkek. İçlerinde 30 çocuk var. 8 kişinin kimlik tespit çalışması devam ediyor. Yaralı 97, bunlardan 45'i çocuktu. Şu anda hastanede yatan 51 yaralımızdan 12'sinin durumu kritik." diye konuştu.
"Askeri anayasa ile asgari demokrasi olur"
İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Türkiye böyle çok kolay ele geçirilebilecek bir ülke mi? Siz bu darbe hevesini neye bağlıyorsunuz?" sorusu üzerine de şu ifadeleri kullandı:
"1960'dan bugüne kadar 56 yıl olmuş. 56 yılda on kez doğrudan darbe olmuş ya da dolaylı darbe teşebbüsü olmuş. Bu, sistemin zafiyetini gösterir. Yani 60'tan beri ortak özelliği ne sistemin? Darbe dönemlerinde çıkmış askeri dönemde yapılmış anayasalarla yönetilmiş. Kabul etmek gerekirse askeri anayasa ile asgari demokrasi olur. Asgari demokrasi de iştahları kabartır, yani darbe heveslilerine imkan tanıyor çünkü... Oysa biz bu sistemi öyle reforme etmeliyiz ki mezardan Talat Aydemir çıksa gelse ve en güçlü birim, mesela ordunun başına geçse artık darbe yapma imkanı olmamalı. Bu, sistemik değişimdir. Bizim dönemimizde 2002'den beri bu ülkede her hedefimize ulaştık demiyorum ama hiç kimsenin hayatındaki ekonomik, sosyal durumu ve özgürlüğü daha geri gitmiş değil. Herkesinki bir veya birkaç adım ileri gitti. Ekonomik gelişmemiz 2 bin 500 dolarlardan çıktı 10 bin dolarlara. Şimdi 9 bin ama yine tekrar ileriye doğru gidecektir. "
"Türkiye'de operasyon yapılmasına müsait bir sistem var"
Ala, Türkiye'nin güvenilirliğinin çok arttığını, sermaye koymadan büyük yatırımlar yaparak uluslararası sermayeyi ülkeye çektiklerini dile getirdi.
Tüm bunlara rağmen 2007'de e-muhtıra ile karşı karşıya kaldıklarını anımsatan Ala, "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rezil, akla mantığa aykırı bir kararla karşılaştık. 17-25 Aralık'ta savcı, hakim ve emniyetteki şube müdürlerinin iş birliğiyle darbe teşebbüs oldu, engellendi. Kesinlikle küçümsemek için söylemiyorum ama ilkokulda 1,5 yıl okumuş, meselelerden haberdar olmayan, sonra bir mahallemizde vaizlik yapan birisi çıkıyor. Bu sefer onun derlediği, topladığı kişilerle FETÖ'nün darbe teşebbüsüyle karşılaştık. 'Bunların hepsinin arkasında güçler var, bunlar maşadır, bunları kullananlar var' denebilir ama maşa olarak kullanılacak organizasyon ya da kimselerin, Türkiye'de operasyon yapmasına müsait bir sistem de var." değerlendirmesinde bulundu.
Parti kapatma davası açıldığını anımsatan ve bunu da bir darbe olarak nitelendiren Ala, sandıkla iktidara gelme imkanı olmayan partilerin şiddet kullanarak iktidara gelmeyi amaçladığında partinin parti olmaktan çıkacağını, terör örgütüne dönüşeceğini ve o zaman partinin kapatılabileceğini bildirdi.
Ala, sandıktan çıkıp iktidara gelen, milletin önünü açarak reformlar yapan AKP'ye kapatma davası açıldığını hatırlatarak, bunun adının darbe olduğunu ve bu sefer de yapılan anayasa değişikliğiyle parti kapatmanın zorlaştırıldığına dikkati çekti.
17-25 Aralık sürecinden sonra hazırlanan İç Güvenlik Paketine değinen Ala, emniyette ciddi değişiklikler yaptıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Darbe gecesi emniyette yapılan değişikliklerin nasıl isabetli olduğu ortaya çıktı ve darbeye karşı ciddi bir biçimde polislerimiz canla, başla durdu. Onların gidip alçakça işgal ettikleri kurumları emniyetimiz geri aldı. Şimdi bu, sistematik reformların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Formül olarak şöyle söyleyebilirim, güç dengelenecek barış döneminde. Bir yerle savaşa başladıysanız başka bir ülkeye o zaman da bir yerde toplanacak. Ayrı ayrı kurumlar güçlenecek. Ama kurumlar da kurallar gibi ayrı ayrı demokratikleşecek. Biz bazen kuralları demokratikleştirebiliyoruz ama kurumları demokratikleştirmeye gelince, statüko ve müttefikleri hemen karşı duruyor. Bunu aşmalıyız, bunu aşıyoruz."
Darbe girişiminin ardından ciddi reformist adımlar attıklarına işaret eden Ala, asker-sivil ilişkilerinde ve sistemin reformuna yönelik çok ciddi adımlar attıklarını ifade etti.
İçişleri Bakanı Ala, zırhlı birliklerin il merkezlerinden çıkartılması, Sahil Güvenlik ile Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanması gibi adımlar attıklarını da anımsattı.
"Yetiştirmek üzere 500 subay, 3 bin astsubay alınacak"
Milli Savunma Üniversitesinin kurulduğunu da hatırlatan Ala, şöyle devam etti:
"Okulların artık sivil kaynaktan alınacak olması, bu neden önemli, hem jandarmada hem sahil güvenlikte hem kara kuvvetlerinde yani Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu kaynaklardan alınacak, lise ve üniversiteden öğrenciler bu okullara, askeri okullara, jandarma okullarına. Bir akademi kurduk. TSK'ya yönelik bir üniversite kuruldu, Milli Savunma Üniversitesi. Biz Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi kurduk. Bu sene de öğrenciler alacağız. 500'e yakın subay, yani yeni alacağız ve subay olarak yetiştireceğiz. 500 subay alacağız, subay yetiştirmek üzere. 3 bin astsubay alacağız.
1 Ocak 2017'den itibaren de öğretime başlayacak. Biz bunları lise ve üniversite mezunu olanlardan alacağız. Bu ne demek? Yani gençlerimiz, her kesimde, toplumun içinde, mahallesinde, sivil toplumda yetişmiş lise, üniversite mezunu olmuş alıyorsunuz. Bunun artık zihnini formatlayamazsınız. İlkokuldan sonra, ortaokuldan sonra aldığınızı lise yıllarında formatlayabiliyorlardı. Şimdi bu imkan ellerinden alınıyor. Artık karşımıza böyle zihinleri formatlanmış, uyuşturulmuş çıkmaz. Aklını kiraya veren çıkmaz. Çünkü aklının kodları oluşmuş olacak, artık bağımsız kod toplum içinde oluşmuş olacak."
Yüksek Askeri Şuranın (YAŞ) yapısının da değiştiğini belirten Ala, sivil iradenin daha ağırlıkta olduğunu ve orada hem asker hem sivil iradenin ülke menfaati doğrultusunda değerlendirmeler yaparak kararlar alacağına değindi.
Ala, kuvvet komutanlarının Milli Savunma Bakanlığı ilişkisinin tanzim edildiğini, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanları arasındaki ilişkilerin de hassasiyetle ele alınarak düzenlendiğini vurguladı. Ala, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu operasyonların da yapılabilmesini sağlayacak düzenlemelerle bunların gerçekleştirildiğini bildirdi.
Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanmasının sağlandığını anımsatan Ala, Türkiye'nin kara sınırları içerisindeki alanın yüzde 93'ünün jandarma kontrolünde, yüzde 7'sinin ise emniyet kontrolünde olduğunu vurguladı.
"Kurumlarımız daha saygın olacaktır"
Ala, Sahil Güvenlik Komutanlığının da denizlerde Türkiye'nin yüz ölçümünün yarısına yakın bir alandan sorumlu olduğuna dikkati çekerek, buranın da İçişleri Bakanlığı bünyesine alındığını anımsattı.
Bakan Ala, şunları ifade etti:
"Daha iyiye gidecektir. Millete hesap veren bir mekanizma, bu işlerde sürekli tetikte durmak zorunda. Kapalı sistemler, kapalı yapılar içeriden çürüyor ve çürüdüğünün farkına varmıyor. Düşünebiliyor musunuz? Generallerin yarısından fazlası içeride, darbe teşebbüsünde bulunmuş. Bunu Türkiye hak etmiyor. Bu reformist adımları attıkça bütün kurumlarımız daha saygın olacaktır. Vatandaşımıza hizmet sunan hedeflere yönelecektir. Herkesin lehine olan reformlardan bahsediyoruz. Bütün dünyada bizi daha üst lige taşıyacak reformlardan bahsediyoruz."
Kurumların ne kadar denetime açık olur, sivil iradenin vaziyet etmesine müsait olursa o kadar güçleneceklerini belirten Ala, iradenin, idarenin üzerinde karar alma yetkisine, yönetme imkanına sahip olması gerektiğini söyledi.
Bakan Ala, şunları kaydetti:
"Yani irade yönetir, karar alır, idare uygular. İdare, iradenin yerine geçerse orada sorun başlar. Orada kendisi hizmet üreteceğine siyaset üretir. Türkiye'de mesela şöyle de bir şey vardır; 'Siyaset karışmasın.' Siyasetin irade olarak vaziyet etmediği bütün kurumlar, siyasetin göbeğine kadar içine girmiştir. Kaçıncı tecrübedir bu. Siyasal kararlar almışlardır, siyasete ne yapması gerektiğini söylemişlerdir, muhtıra vermişlerdir, darbe yapmışlardır, açıklamalar yapmışlardır, siyasetin göbeğine kadar girmişlerdir. Çünkü siyaset oraya irade olarak vaziyet edemiyor. Siyaset, irade üretir, karar üretir."