Amiral Mustafa Özbey yazdı: Kıbrıs’ta federasyon kabusundan iki devletli çözüme
Amiral Mustafa Özbey yazdı:
Kıbrıs’ta iki devletli çözüm dönemi Türkiye ve KKTC için Akıncı döneminin sona erdiği, tarihî bir bütünleşme dönemini başlatacaktır. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın hayali nihayet gerçekleşecek ve aziz ruhu şad olacaktır. Hayırlı olsun...
Türkiye, kendisinin de büyük günahı olan “Kıbrıs’ta Federal Çözüm” belasından galiba nihayet kurutuluyor. “Galiba” dememin nedeni, geçmişte Yunanistan ve Kıbrıs konusunda o kadar çok hata yapıp yalpaladık ki, gönül huzuru ile henüz, artık bu iş bitmiştir diyemiyorum...
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın KKTC Hükümeti ve halkının genel talepleri dışında, kayıtsız şartsız federasyon üzerinden yeniden görüşmelere başlama eğilimi ortaya çıkınca, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 9 Eylül 2019 tarihinde Kıbrıs’a yaptığı ziyarette, bunun kabul edilemeyeceği mesajını hem kendisine hem de, dünyaya vermiştir.
20/21 Eylül 2019 tarihinde Ankara’da Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı tarafından düzenlenen panelde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve KKTC Başbakanı Ersin Tatar, bu kez çok daha güçlü şekilde Türkiye ve KKTC’nin değişen Kıbrıs politikasını ilan etmişlerdir.
İHANETE EŞDEĞER BİR DURUMUN SORUMLUSU
Türkiye ve onun yönlendirdiği Kıbrıs’taki Türk liderler, 1974 Kıbrıs Barış Harekatından hemen sonra girmek zorunda kaldıkları, BM Genel Sekreteri gözetiminde başlatılan, “iki bölgeli iki toplumlu federasyon temelli” görüşmeler sarmalı ile çok zaman ve zemin kaybedilerek günümüze kadar gelinmiştir.
Aradan geçen zaman içinde, GKRY AB üyesi yapılmış, KKTC üzerindeki baskı ve tecrit artmış, Türk tarafı ise oyunda kalmak için görüşmelerde telafisi mümkün olmayacak tavizler vermiş ve üzüntü ile not etmeliyiz ki, 2017 yılında Crans Montana’da Sn. Akıncı’nın verdiği tavizler doruğa ulaşmıştır. BM yetkililerine, kimse ile koordine etmediği korkunç bir toprak iade haritası teslim ederek, ihanete eşdeğer bir durumun sorumlusu olmuştur.
Bu haritayı BM ve Rum tarafı bilmekte ancak Türkiye ve KKTC yetkilileri hâlâ resmen bilmemektedir.
TÜRK TARAFI NEDEN KENDİNE BU KADAR ÇOK ZARAR VERDİ
Verilen tüm bu tavizlere rağmen, Rum tarafının daha fazlasını istemesinin tek bir açıklaması olabilir: Adanın tamamını Rumlaştırmak ve kalan Türkleri kısa sürede asimile ederek Helenizm’in kutsal hedefi olan “Enosis” hedefine ulaşmak...
Helenizm’in bu hedefi aslında hiç değişmemişken nasıl oldu da, Türk tarafı bugüne kadar bu kadar savrulup, kendine bu kadar çok zarar verdi? Bunun tek bir açıklaması var. Türk tarafının hiçbir zaman ulusal hedef odaklı Kıbrıs stratejisi maalesef olmamıştır.
Emperyalizmin, Yunanistan ve GKRY taşeronluğunda bölgede, nerdeyse 100 yıldır uyguladığı, kaynağını Wilson Doktrininden alan hain planın yürürlükte olduğunu, ülkeyi yönetenlerin görmemiş olması, yaşanan savrulmanın temel nedenidir.
KKTC’nin 5-10 yıl içinde gözümüzün önünde AB içine alınarak eritileceği gerçeği aşikâr iken, o dönemde Türkiye’yi yönetenler KKTC’de buldukları işbirlikçi (M. A. Talat) ile Annan ihanet Planını var güçleri ile destekleyebilmişlerdir. Türkiye o dönemde, asla gerçekleşmeyecek AB’ye giriş hayali üzerinden âdeta beyni yıkanmış, bu ihanet planına karşı çıkıyor diye, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a istenmeyen adam muamelesi yapılmıştır.
Kıbrıs Türk tarafı Annan ihanet Planına yüzde 65 “Evet” demişken, Rum tarafı yüzde 76 “Hayır” diyerek, Uluslararası oyunu bozmuş olmasına rağmen, derhal AB’ye tam üye yapılmıştır. Hem de tüm Kıbrıs adasını temsilen...
TARİHİ STRATEJİK HAMLE
2010 yılından itibaren Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Deniz Yetki Alanlarındaki gasp ve parselleme başlayınca, Türkiye emperyalizmin bu hain planının farkına nihayet varmıştır. Deniz Yetki Alanlarına yapılan saldırının ancak karşı-güç kullanılarak engellenebileceğini anlayan Türkiye çok doğru bir hamle yaparak, iki sismik araştırma ve iki derin deniz sondaj gemisini satın aldı.
2019 yılında Türkiye, Deniz Gücü ile Arama ve Sondaj gücünü Doğu Akdeniz’de sahaya sürerek, tarihi stratejik hamlesini başlattı.
Deniz Kuvvetleri ağırlıklı; tarihinin en büyük iki müşterek tatbikatı icra edildi. Sismik araştırmalar Kıbrıs’ın çevresinde ve Doğu Akdeniz’de kesintisiz sürdü. Kıbrıs’in batısı ve doğusunda aynı anda iki sondaj başlatarak kontrollü tırmanma ile tam bir kararlılık gösterisi yaptı.
Bu hamle ile bölgede ve Kıbrıs’ta kaybedilen durum üstünlüğü ve momentum kısmen dengelenebildi.
Gelinen bu noktada Türkiye bir yandan; AB yaptırım kararları, ABD tehditleri, kendisine karşı şer koalisyonları kurulup örgütlenirken; diğer taraftan; Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafının, kendisinin olmadığı AB içinde bir Federasyonda birleşmesine rıza göstermesi, intihar ile eşdeğer bir çelişki olarak ortaya çıktı. BM Genel Sekreterinin önerileri içinde Garantörlüğünün ortadan kalkmasının da yer alması, Türkiye için bardağı taşıran damla oldu.
‘TÜM SEÇENEKLE MASADA’
Federasyon seçeneğini Kıbrıs’ta çözüm olarak gündeminden çıkaran Türkiye, diplomasinin uygun zaman kuramı içinde yeni süreci yönetme kapsamında söyleminde, “federasyon” yerine, “tüm seçenekle masada” diyerek yeni rotasını belirlemiştir.
Sn. Akıncı’nın 9 Ağustos 2019 tarihinde Rum lider Anastasiadis ile görüşmesinde Türkiye ve KKTC Hükümeti ile tamamen ters düşen bir tavır içinde olduğu anlaşıldığında, Türkiye ve KKTC Hükümeti, koordineli olarak Kıbrıs’ta kesin ve barış getirecek çözümün adada iki egemen devlet ile mümkün olabileceğini resmen ifade etmeye başlamışlardır.
Türkiye’nin çok yoğun bocalamalardan ve savrulmalardan sonra nihayet bu noktaya gelmesi çok gecikmiş ve fakat çok doğru ve tarihî bir karardır. Gecikmenin bedeli ve maliyeti büyüktür. Bununla birlikte içinde bulunulan zaman; yapılan büyük hatalardan ders alarak, yeni döneme çok iyi hazırlanarak Türkiye ve KKTC için geleceği inşa etmeye odaklanma zamanıdır.
Yakın orta ve uzun vadede önümüze çıkacak riskler ve fırsatlar vardır, ancak bu ayrı bir yazı konusudur.
Kıbrıs’ta iki devletli çözüm dönemi Türkiye ve KKTC için Akıncı döneminin sona erdiği, tarihî bir bütünleşme dönemini başlatacaktır.
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın hayali nihayet gerçekleşecek ve aziz ruhu şad olacaktır.
Hayırlı olsun...