Sağlık Bakanlığı'na 1 milyon liralık tazminat
Diyarbakır’da 2010 yılında prematüre doğan bebeğe geç müdahale edildiği ve yüzde 90 oranında görme kaybı yaşadığı gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı’na karşı açılan davada bakanlık, bebeğin ileri tıp merkezine sevk edilmesini geciktirdiği için 1 milyon 234 bin liralık tazminata mahkum edildi.
Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi’nde 21 Ağustos 2010'da 27 haftalıkken dünyaya gelen ve 44 gün boyunca yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bebeğin ailesi, bebeklerinin tedavisinin zamanında yapılmadığı iddiasıyla Sağlık Bakanlığı ve Dicle Üniversitesi hakkında tazminat talebiyle dava açtı. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nde görülen dava geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Bunun üzerine ailenin açtığı davada mahkeme, Dicle Üniversitesi hakkındaki talebin reddine, hastanın tedavisi için uygun merkez bulamayan Sağlık Bakanlığı’nın 1 milyon 234 bin lira tazminat ödemesine karar verdi.
Ailenin avukatı Mehdi Özdemir, konu ile ilgili İHA muhabirine yaptığı açıklamada, müvekkilin Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Temmuz 2010 yılında dünyaya geldiğini söyledi. Müvekkilin prematüre olarak dünyaya geldiğini hatırlatan Özdemir, "Akabinde 42 gün boyunca erken doğum gerçekleştiği için kendisi solunum yöntemi ile yenidoğan hasta bölümünde tedavi ediliyor ve 42 gün boyunca tedavisi devam ediyor. Bu 42 günlük süreç içerisinde oksijen tedavisi uygulanıyor ve oksijen tedavisi uygulandığı için rop hastalığı ortaya çıkıyor. Fakat bu hastalığın teşhisi 42. günün sonunda, yani 6. haftanın son günü tespit ediliyor. Tespit edildikten sonra ileri derecedeki tıp merkezine sevkinin sağlanması için doktor tarafından karar veriliyor. Akabinde iki haftalık bir süre boyunca bekletiliyor ve sonra aile kendi imkanı ile müvekkili Türkiye’de çeşitli hastanelere tedavi amaçlı götürüyor. Fakat hastalığın evresinin son aşamasında olduğu, 5. ve son aşamasında olduğu belirtilerek tedavinin imkansız olduğu, gözlerinin görme yetisini kaybettiği belirtiliyor.
Prematüre doğan bebeklerin 4-6 hafta arasında göz muayenesinin yapılması lazım. Nedeni çok açık, oksijen tedavisi yapıldığı için göz damarlarında ortaya çıkacak problemlerin tespiti ile birlikte ivedilikle tedavisinin yapılması için. Yani mevcut rop hastalığının tedavisine imkan oluşturabilecek bir evrede teşhisinin yapılması için göz muayenesinin yapılması gerekiyor. Fakat müvekkil açısından bu 6. haftanın son gününde yapılmış, geç bir teşhis neticesinde müvekkilin görme yetisini kaybetmesine ve tedavisini imkansız kılmasına sebebiyet vermiştir. 42. günün sonunda mevcut rop hastalığının teşhisinden sonra ivedilikle acil olarak 112 Acil Servis'in sağladığı ambulans aracılığıyla ileri derecede bir tıp merkezine sevkinin sağlanması lazım. Fakat bu iki haftalık süre içerisinde beklenilmesine karşın herhangi bir şekilde Sağlık Bakanlığı tarafından ambulans tahsis edilmediği için yapılamamıştır. Bu durum mevcut tedavinin gerçekleştirilmesini, müvekkilin görme yetisini tekrar kazanmasını imkansız kılmıştır" dedi.
"SAĞLIK BAKANLIĞI HAKKINDA AÇTIĞIMIZ 1 MİLYON 234 BİN LİRALIK TAZMİNAT DAVASI KABUL EDİLDİ"
Sağlık sistemindeki aksaklık ve görevin ihmal edilmesi gerekçesiyle Diyarbakır İdare Mahkemesi’ne tazminat davası açtıklarını kaydeden Özdemir, şunları söyledi:
“Bu tazminat davası kapsamında Adi Tıp’a dosya gönderildi. Adli Tıp’tan alınan rapor doğrultusunda davalı idarenin, Sağlık Bakanlığı’nın bir kusuru olduğu tespit edildi. Akabinde bilirkişi marifeti ile hesaplanan maddi tazminatta da müvekkilim yüzde 90 oranında engelli hale geldiği ve bu engelli bir şekilde yaşamını idame ettireceği için de 3. kişinin bakımına muhtaç olduğu tespiti ile 1 milyon 134 bin lira tazminat hesaplandı. Akabinde 100 bin lira manevi tazminat ile birlikte davamız kabul edildi. Yakın bir zaman önce dava dosyası yerel mahkeme tarafından karara bağlandı. Karar kapsamında bilirkişinin maddi tazminata ilişkin yapmış olduğu hesaplama kabul edilerek davamız kabul edildi. Sağlık Bakanlığı’na karşı açtığımız davada 1 milyon 234 bin liralık maddi ve manevi tazminat davamızı kabul etti. Bu karar bir kişinin hayatına etkisi göz önüne alınarak karar verilmelidir ve tazminat miktarı ona göre hesaplanmalıdır. Bu karar her iki açıdan emsal niteliği taşımaktadır. Benzer durumu yaşayan insanların 5 yıllık süre içerisinde dava açmalarını ve hukuki süreçlerini takip etmelerini tavsiye ediyoruz”.
(İHA)