Milli olan herkesle beraberiz
Erciyes Üniversitesi Düşünce ve Tartışma Kulübü’nün çağrısının ardından bir sonraki konferans, Kayseri Türk Ocağı’nın davetiyle oluyor... Aslında 2006 yılında Yeni Hayat’ta yazarken ziyaret etmiştim. Değerli Mustafa Öztürk hocamızla sohbet etmiştik. Aradan yıllar geçti. Karşılaşınca, “zayıflamışsın” diyor... Sarılıyoruz. Dinleyiciler arasında daha önceden yazılarımı takip edenler var. Çok mutlu oluyorum.
Kayseri Türk Ocağı’nın mütevazı salonu bütünüyle dolu, ayakta olanlar bile var. Hatta bir önceki konferansa katılan değerli öğretim üyeleri, yanlarında başka arkadaşları ve kardeşleriyle gelmişler. Çok sevinçliyim. Bir ara, “Hocam ikinci kez dinleyeceksiniz, umarım sıkılmazsınız” dediğimde, “iki değil yüz kez bile dinlemeye hazırız” cevabını almak, içimi umut ve kıvançla dolduruyor. TGB yöneticileri de salonda... Bu konferansların her aşamasında emek ve katkıları var...
Yüksek sesle dile gelen duygusal tepkiler
Başladıktan hemen sonra, “klasik bir konferans gibi olmasın, sorularınız veya itirazlarınız varsa anında müdahale edin, tartışalım” diyorum. Amacım, katılımın an be an gerçekleşmesini, herkesin sorularını sıcağı sıcağına sormasını sağlamak. Kuşkusuz bazı itirazlar bekliyorum ve hepsine verecek cevaplarım da var... İlk başlarda anlattıklarıma itirazlar geliyor.
Bazı itirazlar sert. Tam da bizim aşmaya çalıştığımız, geçmişten kalan yanlış bilgilere dayanıyor, hatta oldukça duygusal tepkiler. Böyle olunca ne kadar doğru bir şey yaptığımızı bir kez daha anlıyorum. Buna çok ihtiyaç var... Söz bir ara Doğu Perinçek’in Abdullah Öcalan ile röportajına hatta Vahdettin’in hain olup olmadığına bile geliyor. Fakat güzel olan bu tepkilere benimle birlikte, Türk Ocaklı öğretim üyelerinin de cevap vermesi. Türk Ocağı bir irfan yuvası olarak kuruldu. Ve gördüm ki, bu niteliğini yaşatan, duygusallığın nesnelliği köreltmesine izin vermeyen üyeleri de var. Kıvanç duyuyorum. Bu tepkilerin sahipleri Perinçek’in konferansında da benzer sorularla ortamı kışkırtmaya çalışmışlardı. Hatırlıyorum onları. Sordum, Ocak üyesi değillermiş. Milliyetçiler ile Devrimcilerin milli cephede birleşmesi ihtimalinden çok rahatsız oldukları belli. Kim olduklarını anlamak zor değil.
Aslında anlattığımız şey tarihi gerçekler: Her devrimci milliyetçidir aksi halde devrimci değil piyon olur. Ve her milliyetçi devrimcidir, aksi halde gerici, karşı devrimci olur. Bu ülkeyi devrimci ve milliyetçi niteliklerini aynı anda taşıyan bir kuşak kurdu. Emperyalizmin son 60-70 yılda aramıza soktuğu yapay ayrılıklardan ancak köklerimizin aynı olduğunu görerek kurtulabiliriz. İşte herşeyin özeti ve kurtuluşumuzun formülü bu...
‘Milli olan herkesle birleşiriz’
Saat 20.00’de başlayan konferans, soru-cevap bölümüyle birlikte saat 23.00’e kadar sürüyor. Çok verimli bir gece... Çok şey öğreniyorum ve anlatmak istediklerimi anlatıyorum. Bu arada belirtmeliyim, benim adını yanlış hatırladığım Göktürk hakanı, Sayın Müftü Yardımcısı’nın bana hatırlattığı gibi Işbara Alp’miş. Eve dönünce kaynaklara baktım. Bunu bir borç olarak belirtmeliyim. Ama önemli olan adı değil, sonunda kaygılarımızın aynı olduğunda birleşiyoruz. Ve bitiriyoruz...
Konferansın sonunda ilk karşılandığımız Başkanlık makamında, yorgunluk çayları eşliğinde kısa bir sohbet için oturuyoruz. Bu da yaklaşık 45 dakika sürüyor. Meğer konuşacak ne kadar çok şeyimiz varmış. Meğer ne kadar açmışız birbirimiz duymaya. Bu kısmı en az konferans kadar verimli. Konular yine milli mücadele günlerinden bugüne kadar uzuyor. Hep aynı şeylere üzülüyoruz, aynı şeylere seviniyoruz. Köklerimiz bir ne de olsa... Artık kalkmak üzereyim, son olarak Mustafa Öztürk hocama “aramızda bir saç teli kadar bile ayrılık yok” diyorum. Değerli hocamızın sözleri gecenin özeti gibi: “Kaygıları ve eylemleri milli olan herkesle birleşmeye hazırız...”
Biz nefesimiz yettiği kadar anlatmaya, Türkiye’nin vatansever milli kuvvetleri de birleşmeye devam edecek... Ergenekonlardan çıkıyoruz...
Oktay Yıldırım
ulusalkanal.com.tr