İmar Hukuku ve Kentsel Dönüşüm Sempozyumu
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı öncülüğünde Çeşme'de düzenlenen Kentsel Dönüşüm ve Riskli Alan Uygulamaları konulu "İmar Hukuku Sempozyumu" sona erdi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye Adalet Akademisi, Türkiye Belediyeler Birliği ve Ankara Üniversitesi işbirliğiyle Çeşme'de düzenlenen Kentsel Dönüşüm ve Riskli Alan Uygulamaları konulu "İmar Hukuku Sempozyumu" sona erdi.
Danıştay 14. Daire Başkanı Levent Artuk, toplantı sonrasında yaptığı değerlendirmede, belediyelerin yeterli mekanizmalarının olmamasının bazen kanunların uygulanmasında sıkıntı yaratabildiğini ifade etti.
Yasal düzenlemelerin sadece şekli sınırlar çizdiğini ifade eden Artuk, "Onun için de uygulayıcıların çok titiz ve hassas bir şekilde yasaların özüne sadık kalarak uygulama yapmaları gerekiyor. Ama ülkemizin de çok zor şartları var. Özellikle mülkiyet hukuku yönünden daha hala çözemediğimiz zilliyetli arazi, arsa kullanımları var. Bunların da temelde çözümlenmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti babadır, cidden devlet babadır ama ruhsatsızlığa da aman vermeyeceğiz. Önce bozup sonra düzeltmeye çalışmayalım, önceden düzgün yapalım." dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Veli Böke ise çok kapsamlı bir sempozyum yapıldığına dikkati çekerek, karşılıklı olarak konuların müzakeresinin yapıldığını kaydetti.
Sempozyumun çok verimli geçtiğini aktaran Böke, şunları kaydetti:
"Dava, dosya bazında sorun tartışılmadı. Mevzuatın işleyişi bazında sorunlar tartışıldı. Uygulamadaki sorunları tespit ederek, yasada nelerin değişmesi gerektiğine ilişkin çalışmamız bakanımızın göreve gelmesinden beri devam ediyor. 2012'den beri yürürlükte olan 6306 sayılı Afet Riski Kanunu'nun uygulanmasını sürekli değerlendiriyoruz."
Böke, toplantılar sonrasında kanunda yapılması gereken değişikliklerle ilgili çalışacaklarını anlatarak, Türkiye'nin ihtiyacı doğrultusunda çalışmaların gerçekleştirileceğini söyledi.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42 ve 32'nci maddesinin yeniden düzenlenmesinin şart olduğunu aktaran Böke, para cezasının kaçak yapıdan elde edilen rant ile eşdeğer olması gerektiğini kaydetti.