Lavrov ABD'nin Avrupa planını açıkladı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, verdiği röportajda, ABD'nin Ukrayna'yı silahla doldurduğunu ve bu silahları kullanmaya zorladıklarını belirterek, " ABD'li ve İngiliz  “meslektaşlarımız” bunu gerçek bir savaş haline getirmek ve Rusya'yı Avrupa ülkelerinin karşısına çıkarmak istiyor" diye konuştu. Lavrov'un açıklamalarının satır başları şöyle:

- Putin, Ukrayna liderliğinin özel askeri operasyon sırasında erkenden görüşme talebinde bulunduğunu bir kez daha açıkça belirtti. Hayır demedik. Bu sürece dürüstçe yaklaştık, ancak Belarus'ta yapılan ilk tur görüşmeler, Ukrayna tarafının hiçbir şeyi ciddi olarak tartışmak istemediğini gösterdi. Daha sonra durumla ilgili değerlendirmemizi onlara ilettik ve eğer Kiev görüşmelerde ciddiyse bize “kağıt üzerinde” bir şeyler vermeleri gerektiğini söyledik ki ne tür anlaşmalar yaptıklarını anlayabilelim. Ukrayna tarafı bize kabul edilebilir bulduğumuz bir belge verdi ve içinde belirtilen ilkelere dayalı bir anlaşma imzalamaya hazırdı. Onların mantığına dayanarak, 15 Nisan'da Ukrayna tarafına sunduğumuz ilgili bir belge hazırladık. O zamandan beri, Onlardan hiçbir şey duymadık, ancak Federal Almanya Cumhuriyeti Şansölyesi Olaf Scholz, Boris Johnson, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Yüksek Temsilci gibi diğer insanları duyuyoruz. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu Baş Diplomat Josep Borrell, Ukrayna'nın cephede zayıf bir konuma sahip olduğu için savaş alanında kazanması ve müzakerelere girmemesi gerektiğini söyledi. Kiev'in herhangi bir yapıcı adım atmaktan alıkonulduğu bir sır değil ve sadece onu silahlarla doldurmakla kalmıyorlar, aynı zamanda bu silahları giderek daha riskli bir şekilde kullanmaya zorluyorlar. Yabancı eğitmenler ve uzmanlar bu sistemlere hizmet vermektedir.

"YAPTIRIMLAR AVRUPA EKONOMİSİNİ ETKİLİYOR"

- Almanların, Polonyalıların ve Baltların güçlü desteğiyle ABD ve İngiliz “meslektaşlarımız” bunu gerçek bir savaş haline getirmek ve Rusya'yı Avrupa ülkelerinin karşısına çıkarmak istiyor. Washington ve Londra, okyanuslar ve boğazlar arasında çok uzaklarda oturuyorlar, ancak bundan fayda sağlayacaklar. Avrupa ekonomisi her şeyden daha fazla etkileniyor. İstatistikler, yaptırımların neden olduğu zararın yüzde 40'ının AB tarafından karşılandığını gösterirken, kısıtlamaların kümülatif olumsuz etkisine bakarsanız, ABD'ye verilen zarar yüzde 1'den az. 

- Amerikalılar yeterince yıkım ve kaos yarattıklarına karar verene kadar Ukraynalıların görüşme yapmasına izin verilmeyeceğinden şüphem yok. Sonra Ukrayna'yı kendi haline bırakıp bu karmaşadan çıkışını izleyecekler.

"NÜKLEER BİR SAVAŞIN KAZANANI OLMAYACAKTIR"

- Nükleer bir savaşın kazananı olmayacağı ve asla serbest bırakılamayacağına dair çeşitli açıklamalar başlattık. Bu bizim pozisyonumuz ve buna sıkı sıkıya bağlı kalacağız.

- Ayrıca, Rusya'nın hangi durumlarda nükleer silah kullanmaya mecbur kalacağını açıkça açıklayan onaylanmış bir doktrinimiz var. Ortaklarımız, meslektaşlarımız, rakiplerimiz veya düşmanlarımız (bizimle ilgili kendilerini nasıl tanımlıyorlar bilmiyorum) bunu çok iyi biliyorlar.

"KIRIM VE UKRAYNA'NIN DOĞUSU ZELENSKİ DARBESİNİ TANIMAYI REDDETTİ"

- Kırım ve Ukrayna'nın doğusu darbenin sonuçlarını tanımayı reddetti. Kırım'da, Rusya ile yeniden birleşme konusunda bir referandum yapılmasına ve Donbass'ta gayri meşru merkezi otoritelerle anlaşmayı reddetmeye yol açtı. Sonra Pyotr Poroshenko bir başkanlık kampanyası başlattı. Seçim Mayıs 2014'ün sonlarında gerçekleşti. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve diğer Avrupalı ​​liderler, Rusya Devlet Başkanı'nı Ukrayna seçimlerinin sonuçlarını tanımayı reddetmesi konusunda önceden hiçbir şey söylememesi için ikna etmeye çalıştılar. Putin, "Poroshenko seçimleri barış sloganlarıyla düzenlediğinden, Donbass sakinleri de dahil olmak üzere tüm Ukraynalıların haklarını geri vereceğine söz verdiğinden, bu sürecin meşruiyetini sorgulamayacağız" dedi.

- Vladimir Zelensky de barış sloganlarıyla iktidara geldi. Ukrayna'ya barışı geri getireceğine söz verdi. Rusça konuşmak isteyen tüm ülke vatandaşlarının konuşabileceğini ve kimsenin onları taciz etmeyeceğini veya ayrımcılık yapmayacağını söyledi. Şimdi ne yaptığına bakın.