Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı başladı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun çalışmalarını yarın sonuçlandıracağını ümit ettiğini söyledi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin başkanlığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde bir araya geldi.
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2022'nin ikinci altı ayında asgari ücrete yapılacak artışı belirlemek üzere toplandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in başkanlığında, Bakanlığın Reşat Moralı Salonu'ndaki toplantıda, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu ( TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün Atalay ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol da yer alıyor.
Toplantıda, işçi kesimi adına TÜRK-İŞ, işveren kesimi adına TİSK asgari ücrette yapılacak artışa dair görüş ve önerilerini sunacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin toplantı öncesinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
- Türkiye geçtiğimiz aralık ayının sonunda daha tarihi bir asgari ücret sözleşmesine imza atmış bulunuyordu. Bundan bütün çalışanlar, hatta sadece çalışanlar değil, Türkiye’nin orta sınıfları da memnun olmuştu. Çünkü asgari ücret biraz önce sayın başkanın da vurguladığı gibi, sadece asgari ücretlilerle sınırlı olmayan, toplumsal etkileri olan bir ücret birimidir. Yani bir iş yerinde asgari ücret belirlendiği zaman asgari ücretin üzerinde çalışanlar da ücretlerini belli bir şekilde yukarıya doğru çekmek mecburiyetinde hissettiği bir hiyerarşik yapı var. O fonksiyonel farklılaşmayı sürdürebilmek için işverenler bu düzenlemeyi yapmak zorundadır. Asgari ücretin sınırlı bir etkisi olmadığını buradan görmemiz lazım.
- Tabii bugün pandemiden sonra büyük bir sorunla karşı karşıya kaldık. Sadece Türkiye değil, dünya bir sorunla karşı karşıya kaldı. Bu sorun her şeyden önce emtia zincirlerinin kopmasına, ulaştırma zincirlerinin kopmasına, emtia bulunmamasına, dolayısıyla üretim yapılarında ciddi sorunların ortaya çıkması şeklinde biçimlendi. Bunun Türkiye’ye yansımaları daha fazla oldu. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 50 milyar dolar Türkiye’nin enerji kaynaklarına ayırdığı para bu sene 100 milyar doları geçmiş bulunmaktadır. Nasıl büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu bu 50 milyarın üzerindeki farktan görmek mümkün.
- Bütün bunların yanı sıra bir de döviz fiyatlarındaki dalgalanmaların ekonomideki negatif etkisini, olumsuz etkisini dikkate aldığımız zaman, enflasyonun gerçek sebeplerini, kaynaklarını daha objektif şekilde görmemiz mümkün. Türkiye bu enflasyon ortamında, enflasyondan çıkış yolları konusunda da belli bir kararlılıkla mücadele ediyor. Tabii herkesin bileceği gibi enerji kaynaklarının düzenlenmesini bizim kendi irademizle yapmamız mümkün değil. 40 küsur dolarlardan brent petrolün varilinin 120 dolarların üstüne çıktığı bir dönemden geçtik. Bu süreçlerde karşı karşıya kaldığımız sorunlar bizim irademiz dışında yeni problemlere yol açıyor.
- Fakat her şeye rağmen biz bu sorunun çözümü konusunda kararlı adımlarla ilerlemek durumundayız. Bu adımlardan birisi Türkiye’nin büyümesidir. Geçtiğimiz günlerde açıklandı, ilk çeyrekte Türkiye’nin yakaladığı yüzde 7,3’lük büyüme, Türkiye’nin üretim gücünün artmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu bizim geleceğe dair duyduğumuz güvenin en önemli kaynaklarından biridir.
- Bir diğer önemli kaynak da bu büyümenin iç talebe dayalı değil, doğrudan doğruya ihracata dayandığı, ihracatta da sanayi üretimine dayalı bir büyüme olmasıdır. Bu üretimdeki gücümüz, Türkiye’nin gelecekte bu sorunları aşmasına dönük sağlıklı bir pencere içerisinden bakılmasını ve umutlu olmamızın da kaynaklarını göstermektedir.
- Bütün bunlar bize şunu gösteriyor. Enflasyon var ama biz üreterek enflasyonu aşacağız, ihracat yaparak enflasyonu aşacağız, döviz üreterek, döviz üretemeyen bir ekonomide enflasyonu aşmak mümkün değildi. O zaman kaçınılmaz olarak Türkiye IMF’in kapısını çalıyordu, Dünya Bankası’nın kapısını çalıyordu. Türkiye’nin önüne büyüme değil, büyümeden vazgeçen politikalar öneriliyordu. Türkiye bugün orada değildir. O kapıları çalmayacak bir yerdedir. Çünkü ekonomisi döviz üretebilir hale gelmiştir. Bu bizim güven kaynağımızdır.
- Bir başka sorun şudur, dünyanın birçok ülkesinde bu sorun yaşanıyor. Üretim içerisinde enflasyonla mücadele etmek bizim için geleceğe ümitle bakmamızı sağlıyor ama bazı ülkeler üretim içerisinde değil tam tersine durgunluk içerisinde enflasyon yaşıyorlar.
"TİSK ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAKTIR"
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı öncesi açıklama yapan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Özgür Burak Akkol, "TİSK elini taşın altına koyacaktır." dedi.