Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek: "ABD, Türkiye'yi kontrol etme umudunu kaybetti"
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan “Çıkış Yolu” programında Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel ve Aydınlık Gazetesi Yazıişleri Müdürü Özlem Konur Usta’nın sorularını yanıtladı.
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan “Çıkış Yolu” programında Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel ve Aydınlık Gazetesi Yazıişleri Müdürü Özlem Konur Usta’nın konuğu oldu.
Perinçek, ABD'nin Türkiye'yi kontrol etme stratejisi hakkında değerlendirmelerde bulunarak, "ABD’nin 'Türkiye NATO üyesi, onu ben kontrol edebilirim' gibi bir umudu kalmadı. Türkiye, Asya’daki yerini alacak. Amerika da bunu görüyor. Türkiye’nin kontrolünden çıkacağını fark ettiklerinde, onu yaralı bir şekilde bırakmak için strateji geliştirmeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.
Perinçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güneydoğu sınırlarıyla ilgili müjde açıklamalarına ve sınırlardaki eksik halkayı tamamlama söylemine de değinerek çeşitli değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çok çok çok tehlikeli. Türkiye ve Sayın Tayyip Erdoğan şu anda tarihi bir fırsat yakalamıştır. O fırsat nedir? Türkiye ile Suriye'nin askeri işbirliği yaparak Türkiye'nin güneyindeki terör örgütlerini, yani hem PKK/YPG etnik terör örgütünü hem de İslam bayrağı açarak İslam'a düşman olan terör örgütlerini temizleme şansı yakalandı ve Vatan Partisi bu planın mimarıdır.
Rus devleti ile bu konuyu görüşüyoruz. Suriye ve İran devletleri ile de bu planı hep görüşüyoruz. Ve çok olgun bir noktaya geldi. Herkes bölgemizde yani İran, Rusya ve Arap ülkeleri, Filistin Türkiye'nin Suriye ile silahlı bir işbirliğini ufukta gördü ve bunu bekliyor. Fakat birden bire bir müdahale oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin güney sınırında güvenlik koridorunu tamamlayacağız' diyor. Eskiden de söylüyordu, 30-40 kilometre derinliğinde 900 kilometre boyunda diye ifade ediliyordu. Sonuç itibarıyla PKK'yı 40 kilometre güneye sürüyor. Ama yine PKK ile komşusun. Bu sefer 40 kilometre güneyde PKK ile komşusun. Halbuki Irak ve Suriye ile işbirliği yapılsa PKK'yı yok edersin. Burada 2 program karşı karşıya. Biri Türkiye-Suriye işbirliği yapacak ve PKK'yı bitirecek.
İkinci program PKK'yı 30-40 kilometre daha güneye sürecek. O 40 kilometre güneyde yine PKK senin komşun. Eğer yine Türkiye'ye karşı eylemler yapmaya devam edecekse 40 kilometre öteden girerek yapacak. Bu sefer üstelik senin hakimiyet alanın genişliyor, dolayısıyla senin yönetmediğin toprakları yönetmek, orada güvenliği sağlamak gibi daha zor görevler söz konusu. Orada postaneler, karakollar kuracaksın, köyleri kontrol edeceksin, insanlara su, gıda sağlayacaksın, bankaları yöneteceksin..."
"AMERİKA VE İSRAİL PKK'DAN VAZGEÇEMEZ"
Perinçek açıklamasının devamında şunları kaydetti:
"Amerika'nın ve İsrail'in PKK'dan vazgeçme ihtimali sıfır. Obama 'PKK bizim kara kuvvetimizdir' demişti. PKK Amerika ve İsrail'in kara kuvvetidir. Stratejik piyonlarıdır. Vazgeçme ihtimalleri yok. Zaten bunu ABD de Rand Corporation raporlarıyla 2020 yılından beri ilan ediyor. Yani gizlemiyor bunu. Obama PKK benim kara kuvvetim derken bunu ilan ediyor. Rand Corporation'ın 260 sayfalık 'Türkiye'de milliyetçiliğin yükseliş dalgası' raporunda PKK müttefik ve Amerika'nın cepheye sürdüğü bir güç, Türkiye hedef ülke, Tayyip Erdoğan ise devrilmesi gereken iktidarın lideri olarak gösteirliyor. ABD bundan vazgeçmedi. Nereden biliyoruz? 15-16 Temmuz'daki Gladyo darbesinde vazgeçmediğini gösterdi.
Seçimlerde CHP'yi ve DEM Parti'yi destekleyerek gösterdi. İster parlamenter yoldan seçim yoluyla ister silahla darbe yoluyla hep Tayyip Erdoğan hükümetini devirmek ve Türkiye'nin başına Atlantik yanlısı bir hükümet geçirmek ve PKK'yı da o hükümetin ortağı yapmak istedi. Zaten CHP ile DEM Parti arasında ittifak aslında CHP yönetimiyle PKK arasında bir ittifaktır.
Amerika ve İsrail'in bundan vazgeçmesi mümkün değil. Çünkü Amerika'nın analizinde Türkiye nesnel olarak objektif nedenlerle Asya'ya gidiyor. Türkiye'yi artık Atlantik sistemi içinde tutmak mümkün değil. Çünkü 1990'lı yıllarda Alman ve ABD gazetelerinde Türkiye'nin menfaatleri Asya'da... Türkiye'yi Atlantik'te tutmak mümkün değil diye açık açık yazılmıştı. Madem Türkiye bizim kontrolümüzden çıkıyor. Ne yapacağız? O zaman Türkiye, Asya'ya yaralı gitsin, parçalanmış gitsin, zayıf gitsin.
ABD'nin 1990'lardan sonra Türkiye'yi kaybedeceklerini nesnel olarak saptadıktan sonra girdikleri strateji bu. Madem Türkiye benim kontrolümde olmayacak ve benim onu kontrol altında tutma şansım yok o zaman yaralı gitsin. Ben elimden geldiği kadar darbeler yapayım, parlamenter yollardan çeşitli denemeler yapayım, iktidarı ele geçirmeye çalışayım ama Türkiye'nin başında yıpranmış ve direnme yeteneği yüksek olmayan bir yönetim olsun. Hiç olmazsa geçici bir zaman için benim güdümündeki CHP yönetimiyle PKK ortaklığı falan olsun. ABD'nin içine girdiği strateji bu. ABD'nin 'Türkiye NATO ülkesidir, onu ben kontrol edebilirim' gibi bir umudu yok. Çünkü nesnel bakıyor. Türkiye bir muz cumhuriyeti değil. Türkiye'yi artık bu koşullarda kontrol etmek mümkün değil. Türkiye Asya'daki konumuna yerleşecek. Bunu görüyor Amerika. Gördüğünü de bütün stratejik belgelerinde ifade ediyor."
'SURİYE'Yİ KARŞISINA ALANIN YANINDA İSRAİL KALIR'
"15-16 darbesinin 2016'da ezilmesinden sonra Fırat Kalkanı harekatı oldu. O hangi ortamda oldu?" diye soran Perinçek şöyle devam etti: "Biz Vatan Partisi olarak Silivri duvarını yıktık. Türk ordusunu esaretten kurtardık. O koşullarda Tayyip Erdoğan hükümeti de 24 Temmuz 2015'te PKK'yı hendeklere gömme harekatına başladı. Özgürleşen Türk ordusu, Amerika'nın hakimiyet alanlarına girdi. Ve yeni bir dönem başladı. Fırat Kalkanı, arkasından Zeytin Dalı, arkasından Barış Pınarı harekatları aslında TSK'nın Amerikan emperyalizmine karşı onun dolaylı kuvvetlerine karşı harekatlardı. Zaten bunu Amerika da böyle saptadı, dünya da böyle saptadı. Böyle bir sürece girmişti.
Şimdi böyle bir süreç devam ederken burada bir yalpalama Sayın Cumhurbaşkanımızın müjde dediği ürkütücü, korkutucu bir haber vermiş oluyor. Türkiye'nin bölgemizde sınırlarımızın ötesinde Suriye'yi hedef alan, Suriye topraklarının bir kısmını güvenlik koridoru şeklinde tanımlayıp orayı kontrol etmeye çalışan planla Suriye'yi, İran'ı ve Rusya'yı karşısına alır. Sonuç itibarıyla Türkiye yanında bir tek İsrail'i ve ABD'yi bulur. Filistin'i de karşısına alır."