O Kararı Mehmet Uçum mu Yazdı? İşte O Açıklama

Yargıtay 3. Dairesi AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Yargıtay 3. Dairesi'nin suç duyurusu metninin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum tarafından yazıldığı iddia edildi. Uçum'dan hakkındaki iddialara karşı açıklama geldi.

Abone ol

Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkında aldığı karar sonrası Yargıtay, kararı alan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyelerinin Anayasa'yı ihlal ettiğini belirtmişti. Yargıtay'ın bu kararın Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum tarafından kaleme alındığı iddia edilmişti. İddianın sahibi, DW Yargı Muhabiri Alican Uludağ'ydı.

Yargıtay'ın Suç Duyurusu Metnini Mehmet Uçum mu Yazdı? 

Alican Uludağ, sosyal medya hesabından iktidar içindeki bir kaynağından aldığını iddia ettiği bir konuşmayı paylaştı. Bu konuşmaya göre Uludağ'ın kaynağı, "Okuduğumda karar, sanki Cumhurbaşkanımızın bir danışmanının ağzından çıkmış gibi" ifadelerini kullandı. Alican Uludağ, kaynağının isim de verdiğini söyledi ama bu ismi ifade etmedi. Uludağ'ın iddiası sonrası bu ismin Mehmet Uçum olduğu konuşuldu.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, hakkındaki iddialarla ilgili bir açıklama yaptı. Uçum, hakkındaki iddiaların tamamen asılsız olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

- Yargının bağımsızlığını tartışma konusu yapmak için ileri sürülen bu asılsız iddiayı şiddetle reddediyorum. Bu tür asılsız isnadlarla oluşturmaya çalıştıkları kaos ortamına argüman üretmeye çalışanlar bilsinler ki emellerine ulaşamayacaktır.

Mehmet Uçum'dan Milli Yargı Tanımı

Mehmet Uçum, hakkındaki iddiaları yalanladıktan sonra, sosyal medya hesabından "Milli Yargı" başlıklı bir paylaşım yaptı. Uçum, paylaşımında "Yargı erkinin birinci niteliği, egemenliğin yasama ve yürütme ile birlikte üç temel fonksiyonundan biri olmasıdır." dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:

- Yargının egemenliğin fonksiyonu olmasının iki temel özelliği vardır: Birincisi yargının, kararlarını egemenliğin sahipleri adına vermesidir. Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu yani milli egemenlik ilkesine dayanan sistemlerde yargı, kararlarını millet adına verir. İkincisi yargı idaresinin egemenliği kullanan iradeye bağlı olması yani yargının idaresinde meşruiyetin bulunmasıdır. Milli egemenliğin tam olarak halk iradesiyle kullanıldığı eksiksiz demokratik sistemlerde yargının idaresi demokratik meşruiyete sahip olmalıdır. Yani yargının idaresi halkın iradesine bağlı olmalıdır. Bunun için yargı idaresi yapısının halk tarafından seçilmiş iradelerce belirlenmesi gerekir. Türkiye’de yargı idaresi kurulu olan HSK’nın yedi üyesinin halkın seçtiği TBMM tarafından, altı üyesinin yine halkın seçtiği Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi yargı idaresinde olması gereken demokratik meşruiyetin gereğidir. Yargı erkinin ikinci niteliği bağımsızlık ve tarafsızlıktır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kurumsal değil işlevseldir. Yani yargı işini görürken, üstlendiği görevleri yerine getirirken bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Yargı bağımsızlığı ülke içinde yasama, yürütme erkleri ve çeşitli güç odakları karşısında bağımsızlık olduğu gibi aynı zamanda ülke dışındaki kuvvetlere ve mercilere karşı da bağımsızlık demektir. Yargının tarafsızlığı iç ve dış tüm çıkar odakları ile her türlü çıkar ilişkilerine karşı ve aynı zamanda çekişmenin tarafları karşısında yansız olmak anlamına gelir. Yargı erkinin sözü edilen niteliklerinin eksiksiz uygulandığı durumlarda ülke yargıları millilik özelliği kazanır. Hiç bir bağımsız ülke egemenlik hakkının bir fonksiyonu olan yargısının millilik özelliğinin aşındırılmasını, zaafa uğratılmasını, ulusal yargı yetkisinin mutlak olarak kısmen ya da tamamen ülke dışı mercilere devredilmesini istemez, kabul edemez. Ulusal yargı yetkisinin kısmen ya da tamamen ülke dışı veya ülke üstü mercilere devredildiği durumlarda o ülkenin tam bağımsız olması söz konusu olamaz. Yani asıl olan ulusal yetkilerdir, uluslarası düzenlemeler ve kararlar talidir. Ulusal yargı bağımsızlığına dayanan bir milli yargıya sahip olmak elbette uluslararası sözleşmelere taraf olmaya engel değildir. Aynı şekilde ülkelerin uluslararası yargı mercilerinin hem konu bakımından hem hüküm gücü yönünden sınırlı yetkilerini kabul etmeleri de mümkündür. Ancak bu ilişkiler ulusal yargının bağımsızlığını ve asli olma özelliğini ortadan kaldıracak yahut ulusal yargıyı zaafa uğratacak şekilde olamaz ve böyle yorumlanamaz. İşte Milli Yargı budur.
MİT'ten Kritik Operasyon! Gündem FETÖ Sanığı Eski Uzman Çavuş Yakalandı! Gündem Çalışma Saatlerinin Düşürülmesine Dair Kanun Teklifi TBMM'ye Sunuldu Gündem "Atatürk'ün Devrimci Karakteri En Büyük Mirastır" Gündem