Denizlerimizdeki haklarımızı ne kadar kullanıyoruz? Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı değerlendirdi
1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile Türkiye'nin denizlerindeki egemenlik hakları pekişti ve milli denizciliğin temelleri sağlam bir şekilde atıldı. Peki 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nı kutlarken Türkiye olarak denizlerimizdeki haklarımızı ne kadar kullanıyor ve değerlendiriyoruz?
Bugün 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı... Kabotaj Kanunu'nun kabulü ile Türkiye denizlerdeki egemenliğini bütün dünyaya ilan etti.
Deniz ve karasularının tanımı 1926'dakiyle aynı olmadığını belirten Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, hükümetin münasır ekonomik bölge, kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarında Türkiye'nin metfaatlerini yeterince savunmadığını söyledi.
Cihat Yaycı, "Münasir kkonomik bölgemizde, kıta sahanlığımızda, ilan ettiğimiz münasir ekonomik bölgede, yani Karadeniz'de, ve ilan etmeyi öngördüğümüz Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz'de deniz hak ve menfaatlerimizi sonuna kadar kullanabiliyor muyuz? Kullanamıyoruz. Bunu açıklıkla söylemek lazım." dedi.
Türkiye'nin açık denizlerde bulunan haklarını iyi değerlendiremediğini belirten Cihat Yaycı, açık denizlerde varlık göstermenin önemine vurgu yaptı.
Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin Adalar Denizi'nde ve Doğu Akdeniz'de 2020 yılından beri hareket etmediğinin altını çizen Yaycı, Türkiye'nin Sevilla Haritası'nın çizdiği rotada takılı kaldığını aktardı.
Cihat Yaycı, "Sismik araştırma ve sondaj gemileri faaliyetimiz açısından bakıldığında ise Doğu Akdeniz'de biz maalesef 2020'nin son çeyreğinden itibaren bize emperyalist güçlerin, Avrupa Birliği'nin ve Amerika'nın öngördüğü bu Sevilla Üniversitesi haritası denilen yani bize Antalya körfezini hapseden haritanın da haritada belirtilen sınırların dışına da çıkmadık. Bununla birlikte Adalar Denizi'nde zaten karasuların ötesinde de bir şey yapmıyoruz." dedi.