Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Filistin ve Lübnan'a sahip çıkmak insanlığa sahip çıkmak demektir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından kameralar karşısına geçerek açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Filistin'e ve Lübnan'a yönelik saldırıları ile ilgili konuştu, önemli mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Eylül Salı günü, BM Genel Kurulu'na hitap ettiğini, hitabında, İsrail'in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgedeki çatışmalara ve zulümlere özellikle dikkat çektiğini dile getirdi.
Küresel barış ve güvenliğin 5 ayrıcalıklı ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini "Dünya 5'ten büyüktür" şiarıyla tekrar ifade ettiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde, yaklaşan kış mevsimi öncesinde, insanlık olarak, Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Gerek Genel Kurul salonunda, gerekse daha sonraki görüşmelerimizde aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye bugün, özgürlük için, adalet için, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan, ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz."
İSRAİL'İN LÜBNAN'A SALDIRILARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'tayken İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırılarını daha da artırdığını, son 2 haftada İsrail'in saldırılarında, aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu 1000'i aşkın Lübnanlı hayatını kaybettiğini bildirdi.
İsrail saldırılarında vefat edenlere Allah'tan rahmet, Lübnan halkına taziyelerini ileten Erdoğan, "Lübnan Başbakanı Sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye'nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut'a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz. Tabii İsrail'in sivil asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor." dedi.
Erdoğan, Lübnanlı sivillerin yerlerinden edildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız, zor koşullara rağmen sahadalar; insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde. Uluslararası toplum İsrail'in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse Genel Kurul'un (BM) 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararı'nda olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır."
İsrail'in saldırılarına ilişkin aslolanın İslam dünyasının tavrı olduğunu ifade eden Erdoğan, "Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'da yaşanan zulme en büyük tepkiyi, İslam ülkeleri vermelidir. Müslümanlar olarak, zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında, bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak, başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor." diye konuştu.
Erdoğan, İsrail hükümetini, Hamas'ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımların atılmadığını, bu atalet karşısında üzüntü duyduklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa bugün merhum Cahit Zarifoğlu'nun veciz ifadesiyle 'Filistin, her mümin kulun önündeki bir sınav kağıdıdır. Bugün Filistin ve Lübnan'a sahip çıkmak insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir. Bugün İsrail, katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte, ona destek verenler de bu suça ortak olmaktadır. İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle sadece uluslararası hukuka olan inancı değil, kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Açık söylüyorum, biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz.
İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail'e karşı 'insanlık ittifakının' kurulmadığı her gün, bilinmelidir ki tehlike daha da büyüyecektir. İsrail'in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar, eninde sonunda herkesin kapısını çalacaktır. Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail'in saldırılarının etkileri, katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacaktır. Türkiye olarak, insanlığın aynı yanlışa tekrar düşmesini istemiyoruz. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz."