Cinsel tacizle gündeme gelmişti! Kaçak yurt kapatılabilir
Silivri’de Uygur İlim Marifet Vakfı’na bağlı Oku Uygur Bilig Eğitim Merkezi’nde ‘küçük yaşta kız çocuklarına cinsel taciz’ davasının üçüncü duruşması 6 Mart’ta Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Ruhsatsız olduğu ortaya çıkan merkezin ‘kapatılması’ da gündeme gelebilir.
Yusuf Tunçer / Aydınlık
Silivri’de Uygur İlim Marifet Vakfı’na bağlı Oku Uygur Bilig Eğitim Merkezi’ndeki “küçük yaşta kız çocuklarına cinsel taciz” davasının üçüncü duruşması, 6 Mart’ta Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Mağdur çocukların ailelerinden Abdulhekim Gazi, kamuoyunu 6 Mart'ta Silivri mahkemesine gelip duruşmayı izlemeye davet etti. Davayı başından bu yana takip eden UCİM’in Hukuk Müşaviri Av. Ayça Bolak, sanığı koruyan vakıf yöneticileri hakkında kamu davası açılabileceğini söyledi. Av. Bolak, konuyla ilgili sorumuza, “Kurumun ruhsatsız ve kayıtsız şekilde çocuklara yönelik eğitim, öğretim faaliyetlerinde bulunduğunun tespit edilmesi halinde adli ve idari soruşturmaların yapılması, idari para cezası verilmesi ve kurumun kapatılması söz konusu olabilir.” yanıtını verdi.
MAĞDUR AİLE VE HUKUKÇU AYDINLIK’A KONUŞTU
İstanbul Silivri Selimpaşa semtinde Uygur İlim Marifet Vakfı’na bağlı Oku Uygur Bilig eğitim merkezi çalışanı Ahmed Kadeer’in küçük yaşta 7 Uygur kız çocuğuna cinsel taciz bulunduğu, Vakıf ve okul yöneticilerin sanığı koruduğu, ailelere de davacı olmaması için baskı ve tehdit uyguladığı ortaya çıkmıştı. Vakfın evlerinde kalan aileler, bu zorlu kış koşullarında evlerinden tahliye edilme tehdidi altında. Aydınlık, eğitim merkezinin ruhsatsız faaliyet yürüttüğünü, sanığın da kaçak çalıştığını ortaya çıkartmıştı. Taciz davasının üçüncü duruşması 6 Mart’ta Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Mağdur çocukların ailelerinden Abdulhekim Gazi ve davayı başından bu yana takip eden UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Hukuk Müşaviri Av. Ayça Bolak, Aydınlık’ın davaya ilişkin sorularını yanıtladı.
BABA ABDULHEKİM GAZİ: OKUL YÖNETİCİLERİ HAKKINDA İDDİANAME HAZIRLANIYOR
Cinsel tacizi duyduğunda vakıf ve okul yöneticilerinin kendisine “şikayetçi olmayın, kendi aramızda halledelim” dediğini, bu kişilerin sanığı kaçırdıklarını, şikayetçi oldukları için tehdit ve baskıya uğradıklarını, bu zorlu kış koşullarında evlerinden tahliye edilme tehdidi altında olduklarını belirten mağdur ailelerden baba Abdulhekim Gazi, şöyle konuştu:
“18 ay önce Salimpaşa bölgesindeki ‘Oku Uygur Bilig’ okulunda tüm dünyanın dikkatini çeken bir suç işlendi. Fail tutuklanarak güvenlik görevlilerine teslim edildi. Son 18 aydır avukatlarımızla bu davayı yakından takip ediyoruz. Sanık Ahmed Kader'in kaçmasına yardım eden (Vakıf yöneticisi) şüpheli Abdurrehim Taşna ve suçun işlendiği okulun müdürü olan şüpheli Habibullah Kuseni ve diğer şüpheliler İstanbul Silivri Başsavcılığı tarafından soruşturuluyor ve iddianame hazırlanıyor. Gerçeği duymak için kamuoyunu 6 Mart'ta Silivri mahkemesine gelip duruşmayı izlemeye davet ediyorum.”
UCİM: TAKİPÇİSİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Davayı başından bu yana takip eden UCİM’in Hukuk Müşaviri Av. Ayça Bolak, “Her celse gönüllü avukatlarımız ve üyelerimiz ile kahraman çocuklarımıza destek olmak için yargılamanın her aşamasında davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.” dedi. Davaya ilişkin sorularımızı yanıtlayan UCİM Hukuk Müşaviri Av. Bolak, şu değerlendirmelerde bulundu:
İstanbul Silivri Selimpaşa’da 2023’de bir etüt merkezine giden yaşları 6 ile 14 arasında değişen 7 kız çocuğuna cinsel taciz davasının üçüncü duruşması 6 Mart’ta görülecek. İlk duruşmada davaya mağdur aileler lehine UCİM avukatları olarak müdahilliğiniz kabul edilmedi. Müdahilliğiniz kabul edilmese de ilk iki duruşmayı takip ettiniz. 6 Mart’ta görülecek duruşmayı ve bundan sonraki aşamaları da takip edecek misiniz?
UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği olarak 2017 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanından derneğimize gelen ihbarlar sonucu çocuk istismarı davalarına hukuki destekte bulunuyoruz. Dernek tüzüğümüzde kuruluş amacımız ve faaliyet alanlarımız arasında çocuk istismarı davalarına müdahil olmak, bu davaları gözlemci olarak takip etmek yer almaktadır.
Silivri’de bir etüt merkezinde bir çalışan tarafından birden fazla çocuğa karşı cinsel istismar suçu işlendiği iddiasıyla görülen dava derneğimize ihbar edildiğinde de ilk celse 5 gönüllü avukatımız ve gönüllü üyelerimiz ile davada hazır bulunduk, davaya katılma talebimizi sunduk. Davaya katılma talebimiz dernek tüzüğümüze, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Çocuk Koruma Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen “çocuk haklarının korunması amacıyla çocuğun ailesinin, kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının iş birliği içinde çalışması gerektiğine” ilişkin açık kanun maddesine dayanmaktadır. Çocuk haklarına ilişkin mevzuatta yer alan açık düzenlemelere rağmen mahkemeler “suçtan zarar gören” kavramını dar yorumlamakta ve kuruluş amacı ve başlıca faaliyet alanı çocuk istismarı olan bir sivil toplum kuruluşunun bile bu suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesiyle talebimiz reddetmektedir.
Kamu davasına katılma talebimiz reddedilmiş olsa dahi her celse gönüllü avukatlarımız ve üyelerimiz ile kahraman çocuklarımıza destek olmak için yargılamanın her aşamasında davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
‘ZİNCİRLEME SUÇ HÜKÜMLERİ UYGULANACAK’
Tutuklu sanık, masum olduğunu söylese de savcılık ifadesinde olayı ikrar ediyor, tacize uğrayan küçük kız çocuklarının uzman denetiminde beyanları da ortada. Üstelik sanık, mahkeme ifadesinde çocukları dudağından öptüğünü, çocukların kendisini çıplak gördüğünü, evinde çocukların porno film izlediği gibi birçok olayı kabul etti. Sanığın nasıl bir ceza alması gerekir?
Çocuk istismarına ilişkin bir davada, çocuğun beyanı esas alınmalıdır. Nitekim işbu dava da çocukların tutarlı, çelişkiden uzak, samimi ifadeleri hüküm kurulurken esas alınmalıdır. Kovuşturma aşaması devam etmekte olup mahkemece alınan ifadeler ve toplanan deliler sonucu karar verilecektir. Somut gerçeğin ortaya çıkması ve adil bir karar verilmesi en büyük temennimizdir.
Söz konusu olayda sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi halinde her mağdur çocuğa yönelik eylemleri yönünden ayrı ceza alacak olup bu eylemlerin birden fazla kez işlendiğine hükmedilmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanacak, istismar ve müstehcenlik suçlarına ek olarak çocuklara yönelik cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan hüküm kurulması söz konusu olabilecektir. Ayrıca sanığın, mağdur çocukların eğitmeni olması istismar suçu bakımından cezanın arttırılması neden olacak durumlardan biridir. Çocuk istismarı davalarında mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verildiği durumlarda takdiri indirim (iyi hal indirimi) uygulanmaması gerektiği kanaatindeyiz.
‘VAKIF YÖNETİCİLERİNE KAMU DAVASI AÇILACAKTIR’
Cinsel taciz olayı, Silivri Selimpaşa’da faaliyetlerini yürüten Uygur İlim ve Marifet Vakfı’nın sahibi olduğu ve işlettiği bir sitede ve eğitim merkezinde geçmiş. Tutuklu sanık da mahkeme ifadesinde bu Vakfın çalışanı olduğunu ve etüt merkezi yöneticilerinin kendisine kaçması yönünde telkinde bulunduğu için kaçtığını beyan etti. Ayrıca mağdur aileleri de bu Vakıf yöneticileri tarafından ‘şikayetçi olmamaları’ konusunda baskı ve tehdit gördüklerini, savcılığa bunlar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, o suç duyurusunun da cinsel taciz davasına dahil edilerek bu yöneticilerin de yargılanmalarını talep ettiler. Ceza hukukuna baktığımız zaman suçun işlendiği yer kavramı ve suça dahil olan kişi ve kurumlar da var. Ailelerin bu talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğunun şahsi olduğu düzenlenmektedir. Söz konusu davada çocuğa yönelik istismar, müstehcenlik suçları işlediği iddiasıyla yargılanan tutuklu sanık, cezanın şahsiliği ilkesi uyarınca derdest davada tek sanıktır.
Bununla birlikte vakıf yöneticileri hakkında soruşturma yürütülerek iddia edilen eylemlerinin maddi gerçeğin açığa çıkmasını engelleme amacıyla suç delillerini ortadan kaldırma, gizleme veya değiştirme niteliğinde olduğu hususunda yeterli şüphe oluşursa haklarında TCK madde 281 uyarınca kamu davası açılacaktır. Şikayet hakkı, anayasal bir haktır. Söz konusu olayda atılı çocuğun cinsel istismarı suçu şikayete bağlı bir suç olmadığından aileler şikayetçi olmasalar dahi bu dava kamu davası olarak görülmeye devam edecektir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN YÜKÜMLÜLÜĞÜ: ‘EĞİTİM MERKEZİNİN DENETLENMESİ GEREKİR’
Konuyla ilgili Meclis’te bir milletvekilinin soru önergesine Milli Eğitim Bakanlığı verdiği yazılı cevapta; “Vakfa bağlı Oku Uygur Bilig Yurdu Etüt Merkezi adlı Bakanlığımıza bağlı ve ruhsatlı bir kurum yoktur.” ifadelerine yer verdi. Bakanlık, sanık Ahmet Kadeer’le ilgili ise “şahsın çalıştığıyla ilgili herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını" belirtti. Yani eğitim merkezinin ruhsatsız faaliyet yürüttüğü ve mahkemedeki ifadesinde burada çalıştığını söyleyen sanığın ise resmi kaydının bulunmadığı anlaşıldı. Bu kurum faaliyetlerine hâlâ devam ediyor. İnternet sitesinde de “okul, yurt” ibarelerini kullanmaktan çekinmiyor. Üstelik Bakanlığın bir inceleme başlatmadığı da anlaşılıyor. Bu durum ortaya çıktıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı ya da başka hangi kurumların ne tür önlemler alması tasarruflarda bulunması gerekirdi?
Anayasamızda devletin çocukları her türlü şiddet ve istismara karşı korumakla yükümlü olduğu düzenlemektedir. Bu kapsamda çocukların güvenliğinin sağlanması ve çocuğun üstün yararı ilkesi bakımından çocuğun olduğu her yerin aile, okul, yurt, etüt merkezi vs. devlet kurumları tarafından denetlenmesi gerekir. Ülkemizde eğitim ve öğretim faaliyetleri devletin gözetim ve denetimi altında yürütülmekte olup resmi, özel ya da gönüllü her türlü kuruluşun eğitim ve öğretimle ilgili faaliyetleri MEB’in izin ve denetimine tabidir. Bir kurumun ruhsatsız ve kayıtsız şekilde çocuklara yönelik eğitim, öğretim faaliyetlerinde bulunduğu tespit edilmesi halinde adli ve idari soruşturmaların yapılması, idari para cezası verilmesi ve kurumun kapatılması söz konusu olabilir.
‘SOSYAL HİZMET TAKİBİ YAPILMALI’
Benzer olayların tekrarını önlemek amacıyla hükümetin/devletin çocukları korumak için ne gibi özel önlemler aldı ya da alması gerekir?
Devletin çocukları her türlü ihmal, istismar ve şiddetten koruması için hukuk alanında gerekli düzenlemeler yer vermesinin yanından sosyal hizmet alanında da çocukların güvende olduklarının takip edilmesi gerekir.
Ülkemizde bir bebek dünyaya geldiğinde nasıl ki aile hekimliği aracılığıyla bebeğin boy, kilo ve baş ölçüsü takibi ile fiziksel gelişimi takip ediliyorsa çocuk dünyaya geldikten sonra güvenli bir aileye ve ortama mı doğdu, ihmal veya istismar riski altında mı, ruh sağlığı gelişimi gibi hususlarda da etkin bir sosyal hizmet takibi yapılarak çocuklarımızın her türlü istismardan korunması için gerekli önlemlerin tespit edilmesi ve ivedilikle alınarak uygulanması gerekir.
Bu tür durumları önlemek ve çocukları istismardan korumak için hangi eğitim programları ve duyarlılaştırma programları mevcuttur ve bu programların etkililiği nasıl değerlendirilebilir?
UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği olarak alanında uzman eğitmenlerimiz tarafından çocuklara yönelik bedensel söz hakkı eğitimleri, ailelere, velilere, öğretmenlere, üniversite öğrencilerine, resmi ve özel kurum ve kuruluşlara ve toplumun farklı kesimlerinden yetişkin bireylere yönelik olarak çocuk istismarının psikolojik boyutu ile hukuki boyutu, akran zorbalığı, çevrimiçi istismar gibi pek çok konuda farkındalık eğitimleri vermekteyiz, bilinçlendirme çalışmaları yürütmekteyiz. Çocuk ihmal ve istismarını önlemek için bu eğitimlerin önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Okullarda çocuklara çocuk hakları, bedensel söz hakkı, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi alanlarda eğitimler verilmesinin çocukları istismardan koruma mücadelesine katkı sağlayacağı görüşündeyiz.
DENETİMLERİN VE YASAL DÜZENLEMELERİN EKSİKLİĞİ
Hükümetin mevcut yasaları çocuklara yönelik cinsel istismar ve saldırıları önlemek için yeterli mi? Bu çabaları uygulamaya yönelik mevzuatı ilerletmeye dair Hükümete ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesinde çocuğun cinsel istismarı suçu düzenlenmektedir. Bu suç, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100’de sayılan katalog suçlar arasında yer alıp tutuklama kararı verilebilecek suçlardan biridir. “Yargı Reformu Strateji Belgesi” çerçevesinde hazırlanan, kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile katalog suçlarda tutuklama kararı verilebilmesi için ‘somut delil’ koşulu getirilmiştir. Bu durumda katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirilmiştir. Çocukların beyanlarının delil niteliğinde olduğu tartışmasızdır; ancak ‘somut delil’ den kastedilen husus fiziksel lezyon, kamera ya da ses kaydı gibi olmasıdır maddesel bir delil olmasıdır. Çocuk istismarı her zaman penatrasyon yoluyla olmadığı gibi çoğu zaman da kimsenin görmediği, ıssız yerlerde gerçekleşmektedir. Ceza muhakemesinde; mağdur ve suçtan zarar görenin beyanı, beyan delili olarak kabul edilmektedir; ancak uygulamada beyan delili, bazen tek başına hüküm kurmaya elverişli görülmemektedir. Çocuğun tutarlı beyanlarına rağmen bu delile gereken kıymetin verilmemesi halihazırda, yargıda yaşanan bir problem iken ‘somut delil’ ibaresinin eklenmesi tutuklama kararı verilmesini etkilemektedir. Bu düzenleme çocuk istismarı davalarında şüphelinin ya da sanığın tutuklu yargılanmamasına sebebiyet vermektedir.
Çocuğa yönelik istismar suçlarında atılı suçun niteliğine göre görevli mahkemeler Asliye Ceza Mahkemeleri ya da Ağır Ceza Mahkemeleridir. Bu mahkemeler, yalnızca çocuk istismarı davalarına bakan mahkemeler olmayıp birbirinden çok farklı ceza davalarında görevlidir. UCİM olarak ihtisaslaşmaya yani uzmanlaşmaya gidilmesinin çok önemli olduğunu savunmaktayız. Bu kapsamda çocuğu yönelik işlenen suçlara çocuk hakları alanında eğitim almış uzmanların, hakim ve savcıların görev yaptığı ihtisas mahkemelerinin kurulması gerektiği görüşündeyiz. Bu mahkemelerde koruyucu tedbirler resen derhal alınacak, çocuk izlem merkezinde uzman eşliğinde ifadesi alındıktan sonra bir daha çocuğun ifadesi alınmayacak, kovuşturma aşamasında çocuğun ifadesinin alınmasına tekrar ihtiyaç duyulursa adli görüşme odasında yine bir uzman aracılığıyla çocuğun ifadesi alınacak ve çocuğun üstün yararı gözetilecek.
Çocuk istismarı davaları bakımından diğer önemli husus infaz yasası düzenlemeleridir. Nitekim çocuk istismarı davası sonucu hakkında mahkûmiyet hükmü verilen hükümlü cezasının bir kısmını cezaevinde geçirdikten sonra belirli koşulları sağlaması halinde koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanmakta ve cezasının kalan kısmını denetimli serbestlik kapsamında dışarıda geçirmektedir. Toplumdaki çocukların güvenliğini sağlamak maksadıyla, çocuk istismarı suçundan mahkum olan hükümlüler bakımından infaz yasasında yeni düzenlemeler yapılması yerinde olacaktır.
MEB ‘RUHSATLI BÖYLE BİR KURUM YOK’ DEDİ AMA MERKEZ FAALİYETLERİNE DEVAM EDİYOR
Eğitim merkezinin ruhsatı bulunmadığı, mahkeme ifadesinde burada çalıştığını söyleyen sanığın da kaydının bulunmadığına dair Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi yazısı Aydınlık’ın haberiyle ortaya çıkmıştı.
Cinsel taciz olayıyla gündeme gelen Uygur İlim Marifet Vakfı’na bağlı Oku Uygur Bilig Yurdu isimli eğitim merkezinin ruhsatsız faaliyet yürüttüğü ortaya çıktı. 1 buçuk yıldır tutuklu yargılanan ve mahkemedeki ifadesinde burada tesisatçı olarak çalıştığını söyleyen sanığın ise herhangi bir resmi kaydının olmadığı anlaşıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı, konuya ilişkin soru önergesine verdiği yazılı cevapta, “Uygur İlim Marifet Vakfına bağlı Oku Uygur Bilig Yurdu adlı Bakanlığımıza bağlı ve ruhsatlı bir kurum yoktur.” ifadelerine yer verdi. Bakanlık, sanık Ahmet Kadeer’le ilgili ise “şahsın çalıştığıyla ilgili herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını" belirtti.
Buna rağmen Uygur İlim ve Marifet Vakfı internet sitesinde “Uygur İlim Marifet Vakfı tarafından kurulmuş Oku Uygur Bilig Yurdu, dini ve fenni ilimlerde eğitim vermeyi amaçlayan iki yönde destek vermekte olan yatılı okuldur.” ifadesi yer alıyor. Cinsel taciz olayı ve “ruhsatsız” olduğu ortaya çıkmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bir inceleme ve denetleme yapıldğına dair kamuoyuna yansıyan bir bilgi yok. Vakıf ve eğitim merkezi, “yatılı okul” ve “yurt” ifadelerini kullanarak faaliyetlerine aynen devam ediyor.
‘OKULDA ÇALIŞIYORUM, MÜDÜR BANA KAÇ DEDİ’
Tutuklu sanık Ahmed Kadeer, 24 Ekim 2024’de görülen ilk duruşmada mahkeme ifadesinde, Oku Uygur Bilig Yurdun’nda çalıştığını şu sözlerle anlattı: “Çocuklar benim çalıştığım okula gelirdi. Ben orada tesisatçıyım. Yurdun yatakhanesinde tamir yapıyordum, çocukları yatakhaneye çıkardım.”
Sanık Kadeer mahkemede, 17 Haziran 2023 akşamı okul müdürü Abdürrahim Teşna’nın kendisini çağırdığını ve kendisine “Çocuklarla ilgili hakkında şikayet var. Sen ceza alırsın, en az 8 sene cezaevinde yatarsın. Sen bu okuldan ayrıl, buradan git. Nereye gidiyorsan git, kaç, uzaklaş.” dediğini anlattı.
'VAKIF VE OKUL YÖNETİCİLERİ SANIĞI HİMAYE ETTİ’
Mağdur ailelerden biri ise, mahkeme ifadesinde, vakıf ve okul yöneticileriyle ilgili şunları aktardı:
“Sanık okulda tesisatçı olarak çalıştığı için, aynı okula giden çocuklarım kendisini öğretmen olarak biliyordu. Olaydan sonra, okul yöneticileri Abdürrahim Teşna ve Vakıf Başkanı Habibullah Kusani’yi aradım. Bana, ‘Jandarmayı ya da hiçbir yeri arama, bu işi kendi aramızda çözelim’ dediler ve beni okula çağırdılar. Okula gittiğimde sanığı kaçırmışlar. Sanıktan şikayetçiyim ama burada daha büyük bir mesele var. Jandarmaya taciz olayını haber verip şikayetçi olduğum için vakıf ve okul yöneticileri bana bana baskı yapmaya başladılar. Bu olay, okulda, malzemelerini koyduğu depoda ve okulda gerçekleşmiş. Okul yöneticileri sanığı himaye etti. Okul müdürlerinden de savcılığa şikayetçi oldum. Onların da davaya eklenmesini ve yargılanmalarını talep ediyorum.”
‘VAKIF VE OKUL YÖNETİCİLERİ BU DAVANIN KONUSUDUR’
Mağdur çocukların aileleri, Uygur İlim Marifet Vakfı’nın yöneticileri hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Vakıf tarafından tehdit edilen ailelerden A. E., istismara uğrayan çocukları S. E., S. E. ve Ş. E ile eşini de alarak yurt dışına gitti. Türkiye’den ayrıldıkları için mahkeme aşamasında kendilerine ulaşılamıyor. Mahkeme o ailenin dosyasını ayırdı.
Mağdurların avukatı Fatih Davut Ejder, mahkemede, “Burada TCK 281, yani ‘suçluyu kaçırma girişimi’ var. Bunu burada mağdur aileler de, sanığın kendisi de söyledi. Sanık, okul yöneticilerinin kendisine ‘Sen buradan git, yoksa ceza alırsın dedikleri için kaçtım’ dediğini mahkeme huzurunda da ikrar etti. Vakıf ve okul yöneticileri de artık bu cinsel istismar dosyasının konusudur. Bunlar hakkında savcılığa 2024 Temmuz ayında suç duyurusunda bulunduk.” talebinde bulundu.
Ailelerin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusunda, şu yöneticilerin isimleri yer alıyor:
“Şüpheliler Abdürrahim Teşna, Habibullah Küseni, Abdulgani Kutudi, Kurban Hacı ve Abdulkadir Bulak hakkında TCK 281 hükümlerine aykırılık sonucunda haklarında soruşturma başlatılarak iddianame düzenlenmesini, TCK 106. Madde hükümlerine aykırılık sonucunda haklarında soruşturma başlatılarak iddianame düzenlenmesini, şüphelilerin yakalanarak gözaltına alınmalarını, kaçmalarını önlemek amacıyla deliller toplanana kadar adli kontrol hükümlerinden tutuklama tedbirinin tatbik edilmesini, yukarıda belirtilen mağdurlar hakkında şüpheliler aleyhine uzaklaştırma kararı alınmasını vekaleten arz ve talep ederiz.”