Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi Politikaları Bürosu Başkanı Hakan Topkurulu: "Türkiye ve İran ticaret hacmini 50 milyar dolara çıkartabilir"
İran Merkez Bankası'nın dergisi, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi Politikaları Bürosu Başkanı Hakan Toplurulu ile Türkiye İran ekonomik iş birliği konuları üzerinden ayrıntılı bir röportaj yaptı. Hakan Toplurulu, "Türkiye ve İran ticaret hacmini 50 milyar dolara çıkartabilir" dedi.
İran Merkez Bankası'nın dergisi, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi Politikaları Bürosu Başkanı Hakan Hakan Topkurulu ile Türkiye İran ekonomik iş birliği konuları üzerinden ayrıntılı bir röportaj yaptı. Röportajın tam metni şöyle;
"1- Ekonomik istikrar politikasının (economicstabilizationpolicy) uygulanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin İran Merkez Bankası, enflasyon oranını kontrol etmek amacıyla döviz piyasasının kontrolü ve istikrarı ve likidite kontrolü yoluyla piyasaların öngörülebilirliğini artırabilen ekonomik istikrar politikasının uygulanmasını yürütmeyi amaçlamıştır. Bunun hedefi piyasalardaki düzenlemelerle beraber enflasyon beklentilerini azaltmak ve nihayet enflasyon oranını kontrol etmektir.
Ekonomilerde çözüm üretebilmek için öncelikle sorunun tespitini doğru yapmak gerekmektedir. Sorunu doğru tespit ettikten sonra ancak doğru çözüm yolunu bulabilirsiniz.
İran, Türkiye, Arap ülkeleri vb.gibi gelişmekte olan Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde bir takım ortak sorunlarla birlikte, her ülkeye özgü ekonomik sorunlarda bulunmaktadır. İran’da enflasyon sorununa çözüm konusunda uygulanan politikaları şöyle değerlendirmek gerekir.
Öncelikle 3 türlü enflasyon çeşidi bulunmaktadır;
a) Talep enflasyonu
b) Maliyet enflasyonu
c) Arz enflasyonu
Ele alacağınız önlemler için önce ülkenizdeki enflasyon türünü belirlemeniz gerekir.
Örneğin Türkiye 2021 yılı sonu itibariyle çok şiddetli bir ekonomik kriz içine girmiştir. Bu krizin en önemli sorunu bugün itibariyle enflasyondur. Türkiye’deki enflasyon türü “maliyet enflasyonudur”.
Bu enflasyona yol açan etmenler şunlardır;
a) Türkiye cari açık (döviz açığı) vermekte olan bir ülkedir.
b) Türkiye üretebilen bir ülke olmakla birlikte, hammadde ve ara mamulleri ithal etmektedir.
c) Türkiye doğalgaz, akaryakıt gibi enerji ürünlerini ithal etmek zorundadır.
Zaten cari açık (döviz açığı) olan Türkiye, 2020 covit 19 pandemisi krizi nedeniyle dünyada navlun fiyatlarındaki yükseliş ile tedarik zincirindeki sorunlar ile dünyada yükselmeye başlayan hammadde, gıda ve enerji fiyatları nedeniyle ülke içinde genel fiyatlar seviyesinin yükselmesi sorunu ile karşılaştı.
Türkiye’de piyasaya sürülen tüketim mallarında ithalat nedeniyle maliyetler yükselmiş ve fiyat artışları başlamıştı.
Burada benim bu enflasyon sorununu çözmek için önerilerim;
a) Döviz piyasalarında, döviz kurlarının belirlenmesinde mutlak devlet kontrolünün sağlanması.
b) Ticari hesaplarda yabancı para hesap açmak mümkün olabilir, ancak tasarruf hesabı dediğimiz şahıs hesaplarında yabancı para hesap açılmasına izin verilmemesi gerekmektedir.
c) Banka hesapları üzerinden Türk Lirası vererek dolar oluşturma olanağı ticari işlemler haricinde yasaklanmalıdır.
d) Türkiye’de “dolarizasyon” olarak adlandırılan, yabancı paraların yurt içi ticaret ve alışveriş içinde kullanımının önüne geçilmelidir.
e) Cari açığı kapatacak ithal ikamesi politikaları uygulanmalıdır. İthal edilen hammadde ve ara mamullerin üretimi Türkiye’de yapılmalıdır.
f) Komşularla ticarete ağırlık verilmelidir. Komşularla mal takası yöntemi ile ticaret yapılarak her iki ülkedeki döviz ihtiyacı en aza indirilmelidir. Gerekirse milli paralarla ticaret teşvik edilmelidir. Türkiye ile İran bir dönem takas ile ticaret yöntemini yaptı ve başarılı olmuştu. Ancak Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye’ye müdahalesi sonucu bu yöntem sona erdirildi.
g) “Kontrollü kambiyo rejimi” olarak adlandırabileceğimiz bu uygulamalarla ekonomimizde genel fiyat artışları önlenerek istikrar sağlanabilir.
2- Temel olarak, akademik kavramlarda ekonomik istikrarın anlamı nedir?
Ekonomik istikrarı anlamak için önce “ekonomi bilimi” ne ile uğraşmaktadır bunun bilinmesi gerekir. Neo liberallerin dediği gibi “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” doğru mudur? Her şeyi piyasalar belirler, biz piyasalara müdahale etmeyelim düşüncesi doğru mudur?
Önce şunu bilmek zorundayız. Ekonomi; üretmek ve üretileni paylaşmak bilimidir. Toplum içinde her kesim üretilen pastadan daha çok pay almak isteyecektir. Dolayısı ile ekonomide istikrar göreceli bir kavramdır.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin ülke içi ekonomik paylaşım haricinde emperyalizme karşı mücadele gibi bir sorunu da bulunmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti yıllardan bu yana Amerika Birleşik Devletlerinin yaptırımlarına ve saldırılarınakarşı mücadele vermektedir.
Dünya ticaretinin yüzde 70’inden fazlasının Amerikan doları ile yapılması, ABD’ne büyük bir olanak sunmaktadır. Dolar ile ticareti yapmak zorunda olduğunuz için ABD Newyork şehrindeki banka şubelerinde hesabınız bulunmak zorunda ve ABD dilediğinde bu hesapları bloke ederek bir ülkenin ticaretini istediği şekilde durdurabilmektedir.
Böyle bir ekonomik teori bulunmamaktadır. Dolayısı ile bizler gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sorunları yanında, ekonomilerine doğrudan etkileyen güvenlik sorunları da bulunmaktadır.
3– Ekonomik istikrar politikasının çerçeveleri nelerdir ve şu ana kadar hangi ülkelerde uygulanmıştır? Uygulandığı ülkelerde ne gibi sonuçlar doğurmuştur?
Birinci soruda da değindiğim gibi “istikrar politikaları” ekonomik sorunun nedenine göre değişir. Dünyada bugüne kadar en yaygın şekilde uygulanan istikrar programları IMF tarafından gelişmekte olan ülkelere uygulanan “stand by” adlı programlardır. Böyle bir program halen Arjantin’de uygulanmakta olup şimdiye kadar Arjantin’deki sorunu çözememiştir. Arjantin’de ekonomik sorunun IMF programı ile çözülebilmesinin hiçbir şansı bulunmamaktadır.
IMF Türkiye’de birçok kez “stand by” adı altında ekonomik istikrar programı yürütmüştür. Bu programların hiç biri başarılı olamamıştır.
Türkiye 1932-1939 ile 1960-1969 yılları arasında “devletçilik” adı altında ekonomik kalkınma programı uygulamıştır. Türkiye’de o yıllarda uygulanan bu program Türkiye’nin milli sanayinin gelişmesine yol açmıştır.
Devletçilik programını çok temel başlıklar halinde sıralarsak;
a) 5’er yıllık kalkınma planları yapılacak,
b) Her ülke içeride yabancı para kullanmayacak. Her ülke içinde kendi milli parasını kullanacak,
c) İthal ikamesi programı uygulanacak, cari açık sorunu mutlaka çözülecek,
d) Ülke içinde üretilebilen ürünlerin üretiminin devamı için gümrük oranları mutlaka milli menfaatlere uygun şekilde düzenlenecek,
e) İhracat ile birlikte iç piyasaların geliştirilmesi esas alınacak,
f) Devlet ekonomide yatırımcı olarak bulunacak,
g) Tekel durumundaki piyasalar mutlak devlet kontrolünde olacak,
h) Oligopol piyasalarda devlet mutlaka fiyat ve arz kontrolü amaçlı bulunacak,
i) Tarımda planlama uygulanacak. Temel tarım ürünlerinde her yıl planlama yapılarak, köylüye planlanan miktarda, planlanan ürünün ekimi yapılması teşvik edilecek.
j) İlaç, mazot, tohum, gübre gibi tarım girdileri çiftçiye hasat sonrası bedelleri tahsil edilmek üzere temin edilecek.
Bu politikaların sistemli olarak uygulanması ülkelerin sanayileşmesi ve ekonomilerinin istikrar için kalkınmasını sağlayacaktır.
4– Sizce İran ve Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek için ortam ne kadar elverişli ve ne kadar kapasite var?
İran ile Türkiye arasında çok büyük bir ticari potansiyel bulunmaktadır. ABD’nin yaptırımları olduğu halde 2013 yılında Türkiye-İran toplam ticareti 15 milyar dolar iken, 2022 yılında toplam ticaret 6 milyar 420 milyon dolardır.
Türkiye ile İran arasındaki ticaret potansiyeli çok rahatlıkla ve kısa sürede 50 milyar dolara kadar çıkabilecek durumdadır. Her iki ülkenin 90 milyon dolaylarında nüfusu bulunmakta ve bu nüfuslar tüketme ihtiyacı olan genç nüfuslardır.
Her iki ülke arasında binyıllara dayanan komşuluk, dostluk ve kardeşlik bağları vardır. İki ülkenin aralarında bulunan sorunlar çok kolaylıkla çözümlenecek, güvene dayalı sorunlardır. Türkiye’nin İran’a İran’ın Türkiye’ye ihtiyacı vardır.
Amerikan emperyalizminin aramıza soktuğu nifak tohumlarını atarak birbirimize yaklaşırsak, çok büyük refah toplumları yaratma şansımız bulunmaktadır.
Yıllar önce Tahran’ı ziyaretimde, karşılaştığım dostluk unutulmaz hatıralar bırakmıştır.
5- İran ve Türkiye arasındaki bankacılık ilişkilerinde ne kadar işbirliği yapılabilir?
Türkiye ve İran arasında çok eskiye dayanan bir bankacılık ilişkisi bulunmaktadır. Amerika’nın baskıları sonucu işlem yapmasına izin verilmediği için kapalı tutulan Bank Mellat İstanbul şubesi halen İstanbul’un en merkezi yerinde açılacağı günü beklemektedir.
Amerikan ambargosuna rağmen kamu bankası olan Türkiye Halk Bankası yıllar boyunca İran ve Türkiye arasındaki ticaretin parasal işlemler boyutunu Türkiye tarafında sürdürmüştür.
Türkiye ve İran bankaları bugün çok rahatlıkla, karşılıklı işlem yapacak tecrübe, teknoloji ve altyapıya sahip bankalardır.
6- Önerilen Türkiye, İran ve Rusya bankalarını birbirine bağlama planı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bağlantı 3 ülkenin ekonomisine ne ölçüde yardımcı olabilir?
Bugün Rusya ve İran, Amerikan emperyalizminin fiili saldırısı altında ülkelerdir. Türkiye’de aslında Amerika tarafından baskı altında tutulan ve sürekli tehdit edilen durumdadır.
Bu iki ülkenin uluslararası ticareti Atlantik sisteminin ambargosu nedeniyle dolar üzerinden ve swift sistemi kullanılarak yapılamamaktadır.
Türkiye’de aslında sürekli bu tehdit altında tutulmaktadır.
Dolayısı ile Bu üç ülke arasında kurulacak bir ağ ile birbirleri ile yapacakları ticareti finanse edecek bir sistem kurulması üç ülkenin de ticaret güvenliği açısından çok önemlidir.
Ayrıca, bu Ağustos ayında BRICS ülkelerinin aralarında yapacakları toplantıda, yeni bir uluslararası ödeme sisteminin tanıtımını yapacakları bilgisi çok önemlidir. Tüm dünya ülkelerinin başında demoklesin kılıcı gibi durarak tehdit eden dolar sisteminden kurtulmamızda çok büyük ölçüde faydası olacaktır."